Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2394.75
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Ekim 2023

Kesrette vahdet

David Fromkin, barışa son veren barış kitabıyla ‘Modern Ortadoğu’nun (batılıların hükümran olduğu) nasıl oluşturulduğunu kaleme alıyor. Kitap İngilizlerin sosyolojik olarak adeta gen haritamızı çıkardığı coğrafyamızda Vahdet’i (birliği) yok ederek oluşturduğu kesretle parçala yönet taktiği gereği Arap’ın Türk’e, Türk’ün Arap’a nasıl düşman edilerek, bütün İslam coğrafyasının sömürgeleştirildiğini, Müslümanların cellatlarına hangi vaatlerle aşık edildiklerini anlatıyor.

Yahudi kontrolünde ve Alman etkisinde olan Jön Türklerin İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 130 bin üyesinin çoğunluğu Yahudi olmak üzere yarısı gayrı Müslimlerden oluşuyordu. Jöntürk artıklarının kurduğu Ermenistan, Yunanistan ve İsrail sınırlarını açık tutarak hala gözlerinin Türk coğrafyasında olduğunu, Türk devletinin en ufak bir zafiyet gösterdiğinde çöreklenmeye hazır olduklarını gizlemiyorlar.

Sarıkamış felaketiyle başlayan Çanakkale’de düşmanı püskürtmemiz, Basra, Bağdat hattında amansız mücadele derken Gazze’nin kaybı ile başlayan Filistin, Suriye, Irak ve Lübnan’ın elden çıkması , Balfour Deklarasyonu’na uygun olarak Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasını hızlandırdı. İngilizlerin yol verdiği Hagana ve Irgun terör örgütleriyle başlayan devletleşme sürecinde 800 bin Filistinlinin sürgün edildiği 1948 Nekbe’ye (büyük felaket) kadar Filistinli çiftçiler 5.484.700 dönüm araziye sahipti. 1967 savaşı yenilgisi sonrasında, her ne kadar BM gözetiminde iki devletli çözüm arayışlarına rağmen bugün Filistin’in elinde Gazze’de 45 km kare, Batı Şeria’da ise 60 km kare toprak kaldı.

Yine İngilizlerin beyinlerimize kazıdıkları Ortadoğu deyimi ile Körfez’den Fas’a kadar Osmanlı coğrafyası olduğunu azıcık dikkat eden herkes görür. İran mezhep ayrılığı sebebiyle Emperyalistlerin bölgeye zorla soktukları veya sokmak istedikleri bir aktör.

Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonuyla İsrail’in yıllardır yenilmez armada olduğu efsanesi çöktü. İsrail’i sivillere karşı daha da vahşileştiren bu operasyonda Hagana teröristi Netanyahu’nun beceriksizliği mi yoksa daha büyük bir vahşete imza atmak için göz yumması mı olduğunu olaylar yatıştıktan sonra görebileceğiz.

Ukrayna’da 18 ayda öldürülen çocukların (477) dört katı Gazze’de (1873) sadece 16 günde öldürülmesine rağmen demokrasi bekçileri ‘İsrail’in kendini savunma hakkı var’ söylemiyle kör, sağır, dilsiz rolü yapmayı sürdürüyor. Sömürü düzenini sürdürmek için İsrail’i korumayı kendine görev edinen Joe Biden, "Elimizde bir fırsat var. Eğer yeterince cesur olursak, dünyayı daha önce hiç yapılmamış bir şekilde birleştirebiliriz. Savaş sonrası dönemde oldukça iyi işleyen bir 50 yıl geçirdik ancak şimdi bunu kaybettik. Yeni bir 'yeni dünya düzenine' ihtiyacımız var..." diyerek gerçek amacını gizlemiyor.

İsrail’in direk savaş olarak açıkladığı bu katliamın tarafları Hamas-Likud veya Filistin-İsrail değil de Hamas-İsrail olarak lanse ediliyor. Sözde demokrasi ve insan hakları savunucuları, Siyonist Biden’inden, Yahudi Bilinken’ine, Hint kölesi Sunak’ından, Nazi artığı Scholz’una ayağına gittikleri katil Netanyahu’ya cinayetlerine devam mesajı veriyorlar. Bunu yaparken de Filistin halkına yapılan katliamı bir terör grubuna yapılıyormuş gibi gösteriyorlar. İsrail’in devlet terörünü ise kendini savunma hakkı olarak lanse ediyorlar.

Onların ne yaptıklarından çok biz Müslümanlar Filistin’e niye sahip çıkamadığımıza bakacak olursak, ABD’nin Katar'da bulunan ve aynı anda 200 bin askeri personele hizmet verebilen As Sayliyah-Main askeri kampını ve Falcon mühimmat tedarik noktasını Ürdün’e taşıdığını, Suudi Arabistan ordusuna çoğu Yahudi sermayeli 12 ABD şirketinin danışmanlık yaptığını, Mısır’da Sisi’ye darbeyi yaptıran ve ayakta tutan güçlerin batılılar olduğuna dikkat etmemiz gerekiyor. Bir dönemler Filistin davasının yılmaz bekçileri Irak, Libya, Suriye, Sudan ise malum çetelerin operasyonuyla paramparça edildi. İsrail ve destekçilerine karşı çıkabilecek devlet olarak Türkiye ile İran kalıyor. İran’ın bu bölgedeki amaçlarının farklı olduğunu daha önce de söylemiştik. Filistin’in yükü Türkiyeli Müslümanların omuzlarında. İran ve müzahir yapıları Hizbullah, Haşdi Şabi, Fatimiyyun gibi müzahir yapıları olayın içine çekerek İsrail’in güvenliğini daha artırmak için sunni sosyolojiyi allak bullak etmeye çalışıyorlar.

Peki, Filistin derken kaç Filistin var sizce; 1948-1967 yıllarında topraklarından sürülmüş, Lübnan, Ürdün ve diğer ülkelerde mülteci kamplarında vatan hasretiyle yaşayan Filistinliler, Filistin topraklarında kamplarda sefalet hayatı süren Filistinliler, İsrail vatandaşı olan oy kullanan Filistinliler, Kudüs’te İsrail vatandaşı olmayan BM sözleşmesine göre oturma izniyle Mescid-i Aksa’yı koruyan Filistinliler bir de Gazzeli Filistinliler. Bu beş sınıf Filistinlinin dertleri sorunları farklı, işgalci güç tarafından paramparça edilmişler. Batı Şeria’da İsrail işgali FKÖ ile anlaştığı için kontrolü sağlamış durumunda. Fetih elemanları sadece polislik yaparak Filistinlilerin isyanlarını bastırıyor. İsrail Doğu Kudüs hariç batı El-Halil, Ramallah, Batı Şeria’da bütün Filistinli yerleşimlerin etrafını adına yerleşimci dediği, işgalci yerleşim birimleriyle kuşatmış durumda. İşgalciler kendilerini koruma adına her türlü silahı taşıma serbestisine sahip, üzerinde çakı bulanan bir Filistinli ise sorgusuz sualsiz gerek İsrail işgal güçleri, gerekse talancı yerleşimciler tarafından infaz ediliyor. Hukuksuz tutuklamalar, Filistinlilerin evlerini yıkmalar, yerleşim alanlarını dozerlerle yok etmeler bu işin cabası.

İsrail’e sorun Filistin’e umut olabilecek yegane hareket ise Gazze kaldı. Gazze’de Hamas’tan İslami Cihada kadar en az 10 grup İsrail zulmüne karşı birleşmiş durumda. Operasyon odasını bölmek için özellikle faturayı Hamas’a çıkarmak istiyorlar. Filistinliler bu bölünmüşlükten kesretten vahdet çıkartamazsa Yahudi’nin oyununa alet olurlar. Mevcut çatışmayı İsrail-Filistin çatışması yerine Hamas-İsrail çatışması gibi gösterilmesi psikolojik savaşın bir parçası. İşin doğrusu Hannah-Likud teröristlerinin emperyalist dünyayı arkasına alarak Filistinlileri yok etme kavgası. Batı Şeria’da, Kudüs’te sessizce sistematik katliamlar yapan Siyonist çetenin maskesini Hamas düşürdü. Kudüs barışın anahtarıdır. Eğer bu savaşı savaşları bitiren savaş haline getiremezsek barışa son veren barışın gölgesinde birbirimizi yok etmeye devam ederiz. Bütün bölünmüşlüklere rağmen içerde ve dışarda kesretten vahdete erişmenin yollarını bulmalıyız. Vesselam…..