Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2406.80
BIST 100
10204.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Ekim 2023

​Kitap molası XXXV; Nil'in Dili Kahire 1992 (II)

“Üniversite Günleri” başlığı altındaki üçüncü bölümde ise Özünlü’nün kaldığı yurdu ve karşılaştığı milletleri; Gize Piramitleri’ne, İskenderiye’ye ve Mansûra’ya gerçekleştirdiği geziyi, Kahire Üniversitesi’nde “Cahiliye ile İslâm Dönemi Arasında Yaşamış Şairler” gibi hayli ilginç konular üzerinden takip ettiği dersleri, tanıştığı hocaları, orman okulu manasına gelen “Medresetü’l Orman”daki izlenimlerini takip ediyoruz. Mısır günlüğünü kaleme alırken ülkesi ile gönül bağını devam ettiren yazar o sırada Ümraniye çöplüğünde meydana gelen büyük patlamayı, Uğur Mumcu’nun öldürülmesini, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatını Mısır televizyonlarından elemle takip etmekte (s. 56) bunun yanı sıra Mısır’da yaşanan büyük depreme tafsilatlarıyla yer vermektedir. Bölümün ve belki de kitabın “bence” en dikkat çekici kısmını pek çoğu yukarı Mısır’dan göç eden balıkçıların yirmi dört saatini Nil üzerinde geçirmeleri, Hilvan’dan İmbaba’ya doğru uzanan kıyılarda balık tutarak geçimlerini sağlamaları ve burada seyyar mahalleler oluşturmaları (s.78) teşkil ediyor. Özünlü bu kısma “Nil’de Yüzen Evler” adını vermiş, hayli şiirsel… Diğer yandan Firavunlar devrine uzanan millî yemek ful (s. 59), Keops, Kefren, Milerinos adını alan üç piramidin bazı Arap kaynaklarında değişim göstermeleri (s. 66), Mısırlıların “asiru’l-gasap” adını verdikleri ve şeker kamışlarından ürettikleri meşrubatları (s. 68) dikkat çeken bilgiler arasında.

Nil’in Dili Kahire’nin dördüncü bölümünde yazarın, Nil’in doğusunda olduğunu öğrendiğimiz Atebe Meydanı’ndaki izlenimlerine, buradan hareketle Mısır’ın müzik zevkine (s. 116), kutsal gün ve gecelerdeki etkinliklerin içeriğine (s. 122-125), tarikat-devlet ilişkisine, İmam Şafii’nin gömülü olduğu eski Kahire’ye ve güney mahallelerine, Mısır’ın Kuran okuyucularına, Kahire’nin en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Han-ı Halili’ye ve ruhumuza koyu rayihalar getiren Fişavi Kahvesi’ne, Ezher’e, camilere, yöresel tatlara yolculuk ediyoruz. Mekânları, yapıları, ses ve suretleri derinlemesine işleyen Özünlü okurunu da götürüyor gittiği yerlere… Nihayetinde Kahire Üniversitesi yaz tatiline girdikten sonra Bahriye Vahaları’ndaki El-Kasır kasabasını ziyaret eden yazar vesilesiyle mineral ve madenler ihtiva eden bölgenin Firavunlar devrine uzanan bir kaplıca cenneti olduğunu öğreniyor, evlerin kapılarındaki yazı ve motiflerin ne anlama geldiğini takip imkânı buluyoruz. Buveyti Şehri’nin meydanlarını, çarşı ve pazarlarını gezerken Mısırlılardaki Türk algısını anlamlandırıyoruz. Evlerinin çatısız ve kiremitsiz olduğunu öğrendiğimiz ülkenin tarihine Züveyle Kapısı’yla; zarif süslemeli duvarları, muazzam çinileri, motifleri, yazılarıyla bir sanat mabedi olarak tanıtılan el-Rifai Camii’yle, Selahaddin Kalesi’yle, Sultan Hasan Camii ile dokunuyoruz. Yazarın yüzbinlerce metrekarelik ruh havzası olarak nitelediği Cebbânetü’l Memâlik adlı uçsuz bucaksız mezarlığından geçiyoruz. Kahire’nin güneybatısında yer alan büyük şehir Feyyum’a, oradan da Karun Gölü’ne gidiyoruz. Tahrir Meydanı’nda bulunan ve dünyanın en büyük açık hava müzesi olan Mısır Firavun Müzesi’ni; mumyalarını, heykellerini, lahitlerini, mermerlerini, mücevherlerini, sembollerini, papirüslerini adımlıyoruz. Yazarın müze gezisi sonundaki tespiti ise hayli çarpıcı; “Geçmişin derinliklerinde; günümüz teknolojisinin, henüz sırrını dahi çözemediği bir yığın muamma, binlerce bilinmezlik giziyle dolu şaheser saklıymış (s. 185).”

Son günlerinin ruh hâlini şiir letafetinde paylaşan Özünlü okurunu Mısır’a ve oradaki heyecanına, aşkına, merakına, hüznüne başarıyla taşıyor.