Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Nisan 2023

​Kızıl Mücahit / "Küçük hokkabazlık" (1)

“Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;

Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.”

29 yıl önce…

5 Nisan 1994…

Ekonomik kriz…

DYP-SHP Koalisyon Hükümeti ekonomik krize çare olarak tarihe 5 Nisan Kararları olarak geçen kararlar aldı.

Kriz, ülkeyi kasıp kavurdu…

Döviz rezervleri 7 milyar dolardan, 3 milyar dolara indi. 1994 Ocak’ında 15 bin lira olan dolar kuru, Nisan’da 38 bin liraya yükseldi. Bankalar, şirketler iflas etti.

Enflasyon, ilk kez % 150’ye yaklaştı.

Türkiye ekonomisi % 7’ye kadar küçüldü.

Yüz binlerce kişi işsiz kaldı.

Ve İMF gelip Türkiye’ye postu serdi.

Kemal Dervişler dönemiyle birlikte 1997’de 28 Şubat Post Modern darbeye, yasakların cinnet halini aldığı süreç de başlamış oldu.

Nihayet, 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerle yeni bir yol açıldı.

Ogünlerden bugünlere çok büyük badireler atlatan Türkiye, çok ciddi bir yol ayırımında….

Ya istiklâlini muhkem hale getirecek ya da izmihlâle düşecek.

Türkiye’nin 3’üncü dünya savaşına engel olduğunu söylemek asla abartı değildir.

Ukrayna’dan Kafkaslara, Orta Asya’ya, Balkanlar’a; Libya’dan Somali’ye, Doğu Türkistan’a tüm coğrafyanın kaderi, Türkiye’nin kaderiyle birdir.

Türkiye, bundan dolayı, emperyalizmin hedef ülkesidir.

Emperyalist baronlar, devşirmelerini kullanarak sinsi emellerini gerçekleştirmek için her yolu denemektedirler.

Terör örgütlerini “demokratik güç” adıyla ülkenin geleceğinde etkin kılma çabasına çanak tutan legal görünümlü kifayetsiz muhterisler, çok vahim bir yolun taşlarını döşemektedirler.

Gücü ele geçirmek için girmeyecekleri kılık yok; hem dinsiz hem molla, hem komünist hem faşist, hem terörist hem hümanist…

Her kılıkta, her renkte…

“Allahın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!”
dizelerini kendi sapkın anlayışına kılıf yapacak kadar da kurnaz…

Ama akılsız…

Çünkü devamını okumadı.

“Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç;
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.”

1947’de yayımladığı Destan şiirinde Merhum Necip Fazıl Kısakürek, dönemin sosyolojisini – diğer eserlerinde de- kamu yönetimi anlayışını olduğu gibi ortaya koymuştur.

“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,”

Bu çağrının muhatabı elbetteki toplumdur.

Şiirde geçen şu ifadeler aslında her şeyi özetliyor.

“Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey,
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;”

Burada “toprağın çirkef, gökyüzünün bodrum” olması dönemin en bariz özelliğidir.
“Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;” dizesinde geçen “Bay Necip” ifadesi kültür katliamının bir başka ifadesidir.

Bugünlerde Cumhurbaşkanı’nın “Bay” yakıştırması, aslında malum zihniyete ve onun dönemine bir göndermedir.