Dolar (USD)
32.30
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2384.51
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Nisan 2019

Kızılcahamam’dan tefekküre davet!..

İlk gün AK Parti’nin Kızılcahamam Kampı’na gittik, atmosfere bir baktık.

Bir gün sonra…

Sayın Erdoğan’ın konuşmasını tâkip ettik.

Haberi MİLAT’ın manşetinde…

Buradan birkaç cümle:

“Kapısı daima açık olmayan, kendisini şehir halkından uzak tutan, ekibini doğru dürüst kurmayan bir başkan AK Parti’nin Belediye Başkanı olamaz. Halkla ilişkisini kesen başkanla biz de ilişkimizi keseriz. Halkla ilişkinizi kesiyorsanız yanlış yerde bulunuyorsunuz demektir!”

“Sivil toplumdan akademiye; farklı yaş ve eğitim gruplarından herkesle sağlıklı iletişim kanalları kurmak…”

İletişim çerçevesini genişletmek güzel de, mesele “hal ve hareketlerinle” ne mesajlar vereceğinde….

“İslam”ın güzelliğini hal ve hakaretleriyle ortaya koyan, yapmacıklıktan uzak, güzel insanlar…

“Rol” yaparsan olmaz, yaşayacaksın…

Neysen, o olacaksın.

Sıkıntıların varsa terk edeceksin.

Basit gelmesin, lütfen destekleyin:

Sigara için başkanlar bu kötü alışkanlığı terk etmekten başlayabilirler işe…

Başkanlar ve en küçüğünden en büyüğüne, sigara içen bütün parti idarecileri…

Çok mu zor?..

Sigara içen AK Parti yöneticisi görmemek mesela…

“Kötü emsal” olmamak önemsiz mi?.

Mesele…

“Hasbî”lik ve “hesabî”lik meselesi…

Bir de tevazu;

Ne o, makam araçlarıyla koruma ekibiyle vatandaşa hava atmalar!..

Vatandaş…

Vatandaş neye bakar?..

Bilemiyorum; herkesin kendisine göre bir bakış açısı var; kimileri “Hiçbir gruba ve kişiye ayrıcalık tanınmamasını” istiyor, çokları kendi gruplarına ve kendilerine “torpil” yapılmasını.

“Bu devirde adamın olacak!” devrinin sonu ne vakit gelecek?..

Çokları aynı şeyi yapınca, kötü işler sanki meşrulaşıyor!..

Kötü emsal emsal olmaz, ama oluyor.

Çok zor işler bunlar…

Sayın Erdoğan “Güzel Öğüt”ü dile getirdi Kızılcahamam’da:

“Adaleti herkese yaymak, halkın rızasını kazanmak! İnsanlar yapmacık davranışlarla yöneticilere kendilerini iyi göstermeye çalışırlar. Sen sâlih insanların tavsiyelerine itibar et.”

“Sâlih” kim?..

Tavsiyeler yerine nasıl ulaşacak?..

Belediye başkanlarına tavsiyede bulunurken dedi ki Sayın Erdoğan:

“Siz doğru olursanız emrinizdekiler de doğru olur.”

Hüküm:

“Emr olunduğun gibi dosdoğru ol!”

İçinde bulunduğun vaziyet ne olursa olsun doğruluktan ayrılma.

Yanlışlara karşı çıkmanın bedeli olur çoğu vakit, bu bedeli ödemeye talip olma meselesi.

Her kişinin değil, er kişinin işi.

“Kardeşçe ikaz” ettiğinizde, “yapmacık tipler” hemen saldırıya geçer; fitne kazanı kaynar, Suret-i Hak’tan görünenler sizi damgalar.

Fitne!..

Evet her dönemde, belki de en fazla bu dönemde.

FETÖ belâsı, nice “mübarek” kavramımızın içi boşaldı bu süreçte…

Çerçeve iyice dağıldı, kimin eli kimin cebinde belli değil, böyle bir tablonun içinde yüzüyoruz…

Boşluk…

Boşluğu “statükocular” dolduruyor hızla, “darbeci” zihniyet alan genişletiyor…

Taban genişletiyor!..

EĞİTİM VE KÜLTÜR İŞLERİ!

Çok yakın tarihin çarpıcı gerçeklerini idrak ettirecek bir “eğitim” modeli?..

Maalesef o alanı da “statükocu” zihniyet yönlendiriyor!

Seçim sonuçları…

“Milli Görüş” döneminden bu yana elde olan “kaleler”de büyük gedikler açıldı.

Bununla birlikte, vatandaşın gösterdiği kartın rengi “sarı”, “kırmızı”ya dönmemesi için “mesajları” alabilmek lâzım.

“Şeriatın kestiği parmak acımaz!”

Yargı ne derse o olacak.

Seçimde “organize hile” meselesi:

Sayın Erdoğan, “Son ana kadar hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz, İstanbul’da çok ciddi örgütlü organizasyon söz konusu!” dedi.

Örgütlü organizasyon var.

Bu operasyon gerçekleştirilirken epeyce uyumuş yerli ve milli kadrolar!..

“Gün ola harman ola!”

Sayın Erdoğan “İçerideki hesapların da görüleceğini” belirtti.

“Fitne kazanı”na odun atanlar…

Bu seçimlerde Ak Parti’nin kaybetmesini isteyenler ve kazanmasını isteyenler…

Malûm!..

Bir de…

“Kardeşçe uyaranlar” var;

“Kamyon devrilmeden önce!” diyerek…

Onları kimler “gizledi!”

Sayın Erdoğan ile gerçek dostlarının arasında duvar örenler kimler?..

“ERDOĞAN’I YALNIZLIĞA TERK ETMEM DİYEN YALNIZLAR!”

Birçok mesele var; “Gezi bileşenleri” devrede; bir yanda “Recep Tayyip Erdoğan’ı yalnızlığa terk etmem” diyen yalnızlar var, diğer yanda “Erdoğan bitse de biz başlasak!” diyenler…

Kıymetler bilinmeyen, unutulmaya terk edilen ne kıymetli insanlar var; bizim değerlerimiz…

Seçimlerden şu oranda veya bu oranda oy çıkartmış olabilirsin; mesele “yarını” hesap edebilmekte.

Ve mesele…

“Kültürel İktidar”ın kalelerini inşa edebilmekte!..

Milli Eğitim ne durumda?..

Diğer Bakanlığımızın bir yanı “Kültür” diğer yanı da “Turizm.”

Piyango’nun başında da “kadim” kelimemiz:

Milli!..

“Milli Piyango, size de çıkabilir.”

Talih kuşu da Milli!..

Ekranlar nasıl; “yerli” diziler ve “Femifaşist” programlar…

Eğitim ve Kültür alanlarına ne kadar önem vermektedir “medyamız”.

Malûm, bunlar bekâ meselesi…

Söylenecek çok şey var.

“Gezi bileşenleri” faaliyette ve el oğluna malzeme vermeme hassasiyeti eli “çekingen” eylemekte.

ABD’nin, Rusya’nın, AB’nin ve elbette İsrail’in hedefindeyiz; Suud’un durumu belli ve İran’ın da...

Türkiye’nin “güvenlikçi” politikalara saplandığı söyleniyor.

Ben de böyle düşünüyorum bazen ama güvenliğimize tehditler de çok büyük, süper güçlerle savaşıyoruz.

Böyle bir tablo varken ortada, güvenliği nasıl gevşetirsin!..

“Milli Birlik ve Beraberlik.”

Türkiye İttifakı!..

Türkiye Ortak Paydası!..

“Mutabakat alanını genişletmek.”

Cumhur İttifakı’na oy vermeyenlerin tamamına “bekamızı düşünmeyenler” diyemezsin ki…

Anlamak, dinlemek gerek…

Toplumsal mutabakat alanını genişletmek…

Dost sayısını arttırmak ve düşman sayısını geriletmek.

Nasıl olur bu?..

Herkes işini iyi yapacak; ekranları kapatan gazeteciler de, “göze girmek” için, “abukluklar, cıvıklıklar” yapmaktan kaçınacak.

Sadece belediye başkanlarıyla olmaz bu iş, her yerde ve her alanda değişim gerek.

Hüküm:

Sizden, İyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan meneden bir topluluk bulunsun.. İşte murada erişenler yalnız onlardır.”

Muradımız ne?..

Nereye varmak istiyoruz?

Neyi, niçin yapıyoruz?..

“İstikamet gayet net” mi?

Durduğumuz yeri bileceğiz ve “dâvâ” söyleminin içini sağlam bir şekilde dolduracağız ki…

Yürekler birlikte atsın.

28 Şubat sürecinde “saflar” çok net gibiydi, şimdi çerçeve hayli dağıldı.

“Dâvâ”nın ne olduğunu müntesiplerinin ne olduklarına bakarak anlayabilirsin…

“Lisan-ı Hâl” ne demek?..

Dil yetmez çoğu vakit…

“Güzel emsal” olabilmek…

“Haksız çıkar” ilişkilerinden uzak durabilmek, görüldüğü yerde de karşı çıkabilmek.

Bir memleketin “hastane”si neyse “postane”si de odur.

Ya hepsi ya hiçbiri.

Hak edilirse, hepsi düzelir İnşallah.