Dolar (USD)
32.25
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2397.93
BIST 100
10247.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Aralık 2018

Kokuşma

Bozulmanın bir adım ötesidir kokuşma. Burada da bir kötüye gidiş, önü alınamaz bir çöküş; burada da bir zehirlenme ve bünyenin hızlıca kendini inkarına yönelik bir gidişat vardır. Ama buradaki yıkımdan kurtulmak için bozulmaya göre çok daha fazla çaba sarf etmek, çok daha ciddi önlemler almak ve çok daha etkili yöntemler kullanmak gerekir.

Bireysel ya da toplumsal anlamda kokuşma; her hangi bir uzuvdan başlayan yıkımın vücudun bütününe yönelmesi, ona hatırı sayılır bir tehdit oluşturması ve üstesinden gelinmesinin de imkansıza yakın bir hal almasıdır. Bozulmayla başlayan hücre düzeyindeki yıkım kokuşmayla beraber artık dokulara işlemiş, her bir doku ile öteki arasındaki ilişkinin sınırlarını ortadan kaldırmış, yapıyı oluşturan öğeler arasında kaos yaratarak bir anlamda yatay ve dikey sınırlılıkları bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Bu, tam anlamıyla bir direnç kaybı, önü alınmaz bir yıkım, sersemleşen bünyenin yere kapaklanma halidir. Artık burada bir güç kaybından ve perspektif bozukluğundan ziyade bir koma hali söz konusudur.

İster aşağıdan ve hücre düzeyinde başlayıp yukarıya ve organizmaya yönelik isterse yukarıdan ve organizmadan başlayıp hücreye yönelik bir tereddiyi ve yıkımı barındırsın bütün kokuşmalar mensup olduğu toplumun, durumun, türün ve cinsin ortadan kaldırılmasına yönelik telafisi neredeyse imkansız bir bozulmayı haber verir. Kokuşma zehrin lokal olmaktan çıkıp yaygınlaşması, gizli kapaklı olmaktan çıkıp alenileşmesidir fakat tıpkı kokuda olduğu gibi söz konusu aleniyet hala söyleme dönüşmemiş, fısıltıyla dilden dile dolaşan bir kitlesel yıkım buharı bünyenin bütün katmanlarını dolaşmaktadır. Bu aşamada kokuşma, kirliliğin köpük düzeyinde kıyıya vurmasıdır. Bununla birlikte bozulmanın hızlıca yayılan serüveni hala tam anlamıyla ‘görünür’ değildir. Böylesi bir ortamın, toplumun, topluluğun ve sistemin kötü gidişe dair göstergeleri ile belirtileri yer altı suları gibi fokur fokur kaynayan ama yüzeyden görünmeyen bir seyir izler. Depremlerdeki sismik hareketlere duyarlı hayvan kulaklarında olduğu gibi kitlesel kokuşmanın sesini duyan keskin görüşlü aydınların keyfi kaçar, şaşkınlığı artar artmasına ya, tıpkı depremin önlenememesinde olduğu gibi, bu önceden haberi oluş, bu önceden haber alış tespitten öte hiçbir işe yaramaz. Bütün bu halleriyle kokuşma yıkımın deri altı tecessümüdür.

İster bireysel ister toplumsal bünyeye özgü olsun kokuşma, bir sona yaklaşma habercisidir. Bitki özlerinden hayvan bünyelerine ve insana kadar bütün canlılar için geçerli olan bir çözülme için kullanılan kokuşma kelimesi aynı zamanda canlı organizma vasfı bulunan toplum ve onu oluşturan devlet sistemleri için de kullanılır. Saat bozulur, araba bozulur, sistem bozulur ama meyve kokuşur, beden kokuşur ve toplum kokuşur… Midenin ya da moralin bozulması tabiri, her ikisinin de bir duruma özgü bağlam kopukluğundan kaynaklı söylemlerdir ve midenin bozulmuşluğu bedenin bir cisim olarak; moralin bozukluğu da ruhun psikolojik bir nesne olarak tahayyülüne dairdir. Ortak bellekteki bu ayrım doğrudan doğruya kendi kendisi olarak gelişim göstermeyen mekanik kurguları bozulmayla; kendi kendisi olarak gelişim gösteren canlı mekanizmaları ise kokuşmayla ifade etmektedir. Bu, aynı zamanda zımni olarak cansız ve mekanik kurgular için dışarıdan, canlı ve diri organizmalar için ise içeriden müdahalenin yıkıma yol açtığını göstermektedir.

Bozulma sadece kendisinden yararlananlara zarar verirken kokuşmanın boyutu çok daha büyük olduğu için kendisinden yararlananlara zarar vermekle kalmaz, etki alanında bulunan ve kendisiyle doğrudan ilişkisi bulunmayanlara da dokunur. Dolayısıyla kokuşma, bozulmanın çok daha yoğun bir kertesidir. Bozulmanın tamiri kolay, kokuşmanın telafisi zordur. Bütün bunlar, mekanik ve cansız varlıkların eksiğini gidermenin ve onlarda işleri yoluna koymanın daha basit; hareketli ve canlı varlıkların eksiğini gidermenin ve onlarda işleri yoluna koymanın çok daha karmaşık olduğunu da gösterir.

Devletin mekanik boyutu olan etik noksanlıkların giderilmesi kolayken onun ruh boyutu olan inanç noksanlıklarının giderilmesi çok daha zordur. Bu yönüyle devlete mensubiyet açısından yerine getirilmemiş etik eylemler bozulmayı; inanç kaybından kaynaklı güven eksikliği –hatta belki güvensizlik- ise kokuşmayı ifade eder. Buradan rahatlıkla anlaşılacağı gibi ‘an’a özgü işlevsizlikler bozulmayı, geleceğe özgü işlev kırılmaları ise kokuşmayı avdet eder. Böylece bozulma çizgisel bir sapma iken kokuşma saçaklı, dağılgan ve dört yöne yönelik bir yıkım anlamına gelir. Bozulma bir ahlaki yetersizlik, ahlaki aşınmadan kaynaklı sistem tıkanması iken kokuşma güvensizlikten kaynaklı bir inanç kaybı, geriye dönüşü mümkün olmayan bir kötü seyirdir. Bozulmada sözler tutulmazken kokuşmada yalan da söylenir. Söz veren ve onu yerine getirmeyen ile verilen söze güvenen ve hayal kırıklığını uğrayan arasındaki ayrımda bozulma; verilen sözün yerine getirilmemesini, kokuşma ise verilen sözü yerine getirmeyenin değil, o söze inananın yargılanması ve aşağılanmasını ima etmektedir. Bozulma verilen görevin yerine getirilmemesini, kokuşma ise verilen görevin kötüye kullanılmasını ihsas etmektedir. Bozulma her durumda bir yerinde saymayı, dolayısıyla negatif donukluğu; kokuşma ise geriye gitmeyi, dolayısıyla bir negatif akışkanlığı ifade etmektedir. Bozulmada liyakat, kokuşmada adalet, çürümede ise hakikat buharlaşır. Böylece bozulma bir halsizliği, kokuşma bir kanseri, çürüme ise bitkisel hayatı işaret etmektedir ki çürümenin hemen ardından yeşertinin gelişi de bundandır.