Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Aralık 2018

Komik değil, gerçek!

Benden “komedyen”e bir güzellik…

Ekranda “ne biçim” laflar ettiğini vermeksizin, o laflara dair açıklamasını arz edeceğim:

“Programda konuşulan konular, özellikle bazı medya organlarınca kamuoyuna farklı şekilde yansıtılmış ve sanki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hedef alınmış gibi bir algı yaratılmak istenmiş, bu vesileyle de konunun hem kamuoyuna hem de Cumhurbaşkanı'na yanlış aksettirilmesine neden olunmuştur.

Konunun, kamuoyunca, olduğundan farklı anlaşılmaması arzusunu taşımakla beraber, toplumu gerçek dışı haberlerle yanlış yönlendiren söz konusu medya organları ve sorumluları hakkında da hukuki yollara başvurulacağını saygıyla duyururuz."

Ne yaman bir “savunma”, bayıldım doğrusu!..

“Komedyen”in kast ettiği, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı değilmiş aslında!..

Birileri…

Sayın Cumhurbaşkanı’nı “tezgâha” getirmiş olmalı, “komedyen” ile arasını açmak için!..

Güzel!..

Buna bir de ilâve lazım; A Haber’e mi çıkar, nereye çıkar, kendi tercihine kalmış…

Sayın Cumhurbaşkanı hakkındaki “gerçek düşüncelerini” ifade etmek suretiyle mesajını tamamlayabilir…

Yakışır “Komedyen”e!

Neyse…

Yazıya, “Komedyen”den veya “komedyenler”den girdiysem de…

Derdim o değil.

Haklarındaki kararı yargı versin, bana ne.

Mesele başka mesele:

Oralarda bir şey yok…

Mesele, “derin”lerde…

ERDOĞAN'DAN ANLAMLI MESAJ!..

“FETÖ fitnesi”nin yol açtığı tahribattan istifade eden “Malûm Zihniyet”in, son vakitlerde epeyce vites yükselttiğini görüyorum…

Neler oluyor?..

Bir zihniyet (yeniden mi) hortluyor?..

Teker teker kişiler üzerinde durursak, meseleyi kişiselleştirirsek yanlış yapmış oluruz.

Bütünü görmeliyiz, bir şeyler oluyor…

Bir şeyler ve çok şeyler!..

Gezi olaylarından bu yana yaşananları film şeridi gibi gözünüzün önünden geçirecek, son aylarda yaşananları ayrıca dikkate alacak ve işlerin nerelere götürülmek istendiğini “sâkin kafa”yla kestirmeye çalışacak olursanız çok da parlak sonuçlara varmazsınız…

Üniversitelerde neler oluyor; teröre bildiriyle destek verenleri “şahıslarından ibaret akademisyenler” olarak göremeyiz.

Bir yerleri temsil ediyorlar ve bir yerlerin mesajlarını yukarılara taşıyorlar!..

Bir bakın, üniversitelerde “hâlâ” çatır çatır “zemin” kaydırıyorlar!..

Öte yandan…

“Bir Kısım” sivil toplum örgütleri çatır çatır çalışıyor; “Yerli ve Milli” denilenler iç ve dış çekişmelere, kariyer/bina işlerine iyice dalmış haldeyken!..

28 Şubat” sürecinde öne çıkan bir kısım sivil toplum örgütlerinin alanlarında birer “tekel” olmalarına son verilecekti, vaatler bu yöndeydi.

Yapılabildi mi?

Yok!..

Oligarşik adacıklardaki “vesayetçi saltanatı” devam ediyor…

Kendilerine bağlanmış durumdaki meslek mensuplarının enselerinde boza pişirmeye ve ellerindeki muazzam kaynakları “Yeni Türkiye”nin altını oymak için kullanmaya devam ediyorlar!..

Vesayetçi zihniyet iyice “yükselmiş” durumda.

Öyle bir hava var.

“Gençlik” üzerindeki etkinliklerinin gittikçe arttığını görüyor ve bundan dolayı da ziyadesiyle ümitleniyorlar.

Bundan 20 küsur yıl evvel, bugün “Yeni Türkiye”yi kurmak için çalışmakta olanlar birer genç idiler…

O günlerdeki “gençlik” faaliyetlerimiz bir başkaydı, o günlerdeki genç politikacılarımız, genç gazetecilerimiz, genç iş adamlarımız, genç belediyecilerimiz, genç sivil toplumcularımız…

Bambaşka bir ruh.

Şimdi…

Bir yazımızın başlığında ifade ettiğimiz gibi:

“Dindarlar Yaşlanıyor!”

Öbür tarafta ise, doğası gereği “her şeye karşı çıkmaya meyilli” olan gençlik, içimizdeki “kapitalizme muhalif ruhu” büyük ölçüde kaybetmemiş olmamızdan dolayı, “sahte muhaliflere” yöneliyor!..

Gençlik bizde “emsal alınmaya” değer çok az şey görüyor; bir vakitler böyle miydi ya, hayranlıkla izlediğimiz ne çok mütefekkirimiz vardı.

Şimdi?..

Ekranlara çıkan “Yeni Türkiye” savunucularından ne kadarını örnek alıyorsunuz kendinize, ne kadarı, “Hah işte bu bizim adam!” dedirtiyor ve yüreğinizi titretiyor?..

AK Parti”nin neresine gitsem, hangi Ak Partili ile konuşsam…

Bir “Reis”ten bahsediliyor “Yürek Dolusu”, belki birkaç kişiden daha!..

Hiç bu kadar çok olmamıştı “yukarıdakiler” ve hiç bu kadar az olmamıştı “İşte bu, işte bu, işte bu!” dedirtenler!..

Seçimden seçime bir heyecan, o da, en yukarıdan estirilen rüzgarın tesiriyle ve ne kadar olabiliyorsa o kadar…

İmkan arttıkça heyecan azalıyor, hiç iyi değil!..

“Diğer taraf” ise iyice bilenmiş ve “kültürel iktidar”ı hâlâ elde tutuyor olmanın avantajıyla “yalanlarını”, “iftiralarını”, “hezeyanlarını” iyice katlamış durumda.

Birçok şey yazdık galiba, ya da “bugünkü ortalama idrak düzeyine” bakılacak olursa pek bir şey yazmamış da olabiliriz, bilemiyoruz…

Çok şeyi bilemiyoruz artık…

Mesela:

Ne kadarız aslında?..

“Biz”in içine girenleri bundan 20 küsur yıl kadar önce rahatlıkla görebiliyorduk, şimdi acayip bir karışıklık var…

“Onlar”ın cür’etlerini arttıran, “biz”i kaybetmekte oluşumuz aslında…

“Biz” kendimize gelip, “biz”i bulamazsak…

“Onlar”ın yeniden gelme ümitleri ve elbette cür’etleri iyice artar!..

“Oralarda” olanlarla, “buralarda” olmayanlara bakınca…

“Aman Dikkat!” deme ihtiyacını hissediyorum sık sık!..

O kadar çok “kişisel” hesap yapılıyor ve şahsi menfaatler o kadar çok kollanıyor ki…

Bütün işler öylesine “Bir Kişi”nin sırtına bırakılıyor ki…

Yazıyı Sayın Cumhurbaşkanı’nın dünkü konuşmasından bir cümle ile bitirmeli:

"Biz sahip olduğumuz nimetlerin kıymetlerini bilemez ve nankörlük edersek akıbetimiz eninde sonunda böyle olur. Birliğimize beraberliğimize ve kardeşliğimize sahip çıkarsak dünyanın en güçlü ordularını da toplayıp getirseler bizim karşımızda duramaz."