Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2402.71
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Köpeğe yol verdim!

Çocukluğumun kozası köpeğe dalaşacağına çalıyı dolaş cümlesiyle dokunmuştu. Bu nedenle her köpek gördüğümde ya elime taş almıştım ya da onlardan uzaklaşmıştım.

Bu masum dokunuş bir çok şey gibi yaş ilerledikçe ve benlik kendim dedikçe değişmeye başlamıştı. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Ne ben çocukluğumdaki ve köydeki kadar masum kalmıştım ne de köpekler o eski hallerindeki gibi asil ve vahşi idiler.

Her ikimiz de inmiştik şehre. Hem de bir şey olduğumuzu zannederek. Şehirde köpekler kaldırımlarda dolaşıyordu insanlar ise yolun ortasında. Hatta bazen köpekler daha itibarlıydı şehrin kaldırımlarında. Boyunlarındaki tasmayla şehrin en güzel yollarında birlikte dolaşıyorlardı insanlarla.

Bu hal canımı çok acıtıyordu. Çünkü hayvanla hemhal olduğunu ve insancıl davrandığını gösterenler hemcinsinin trajedisine ilgisiz kalıyordu. Hatta çok gariptir; bu tarz insanlar şehirli olarak kentin en güzel yerlerinde arzı endam etmekten şeref duyuyorlardı. Konuşmaları bir türlü, yürümeleri bir türlü, kendileri gibi olmayanlara bakışları başka türlü idi!

Yıllar şehir yaşamındaki insanı onulmaz bir yarayla medenileştirmişti. Ve köylülük medeniliğin en eğlenceli hali konumuna geçmişti.

Gecenin bu huzursuzluğundan olsa gerek. Sabahın erken saatlerinde kendimi evin dışına attım.

Aman Allah’ım! Bugün kıştan bahara geçişin muhteşem bir günü. Hatta bazı halleriyle ilkbaharı tam andırır bir gün. Ve ben bugünün tadını çıkarmalıyım.

Sokağımda, mahallemde hatta şehrimin bu semtinde bak herkes uyuyor. Tabiatsa uyanmış seyircilerini bekliyor. Havanın yüreklerdeki kirleri temizleyen nezafetine baksanıza.

Ohhhhh! Yüreğimin bütün eziklikleri gitti sanki. Acaba şair anlar için mi söylemiş bu mısraları?

Esdi nesim-i nevbahar açıldı güller subh-dem

Açsın bizim de gönlümüz saki meded sun cam-ı Cem

Şu güllerin yüzündeki güzelliğe baksanıza. Masumiyetin ne kadar güzel olduğunu şimdi anlıyorum!

Ya şu öten kuşların seslerindeki musikiye ne demeli? İnsanı mahur bir bestenin acemi şiran güftecisi olmaya iten ve kürdili hicaz makamında mırıldanırken yürüdüğünü dahi hissettirmeden varlığın ahenginde kaybolduğumuz güzellik değil mi bu!

Hele şu kokuların insanı deli eden tarafına baksanıza. Neredeyse bayılıp yere düşeceğim. Bir yere tutunmalıyım.

Ve bütün şehirde sanki yalnız gibiyim. İlk defa yalnızlığın beni bu kadar mutlu ettiğini görüyorum. Daima huzursuz eden yalnızlık ne gariptir ki bu defa mutlu etme niyetindedir.

Bu anın devamını ne kadar arzuladığımı bir bilseniz. Bu bir romantizm değil ki kesilsin zaten. Ancak bundan daha çıplak bir gerçek ve beni ondan uzaklaştıracak bir şey kesebilir bu anı.

Onun için endişelenmemeyi telkin ettim kendime ve yürümeye devam ettim.

Artık başım yorulmuştu bakmaktan. Hafiften düşmüştü omuzlarımın üzerine. Bu hafif düşüşte dahi seyrin lezzetini alıyordu. Yürümek için durmamak gerektiğini biliyordu.

Bir müddet de böyle dolaştım. Ve başımı kaldırıp tekrar etrafı seyre dalmak istedim. Karşımda uzayıp giden yollar ve yolların tamamlayıcısı olan kaldırımlar, kaldırımlar üzerinde yalnız ve mutlu dolaşan bir ben. Bunları düşünürken karşımda hem de çok uzağımda olmayan yakınlıkta bir köpeğin bana doğru geldiğini gördüm. Ağzını açmış, dilini bir karış dışarıya çıkarmış, hafiften koşarak ve hiç de istifini bozmayarak. Ben durdum. Ama onun durmaya veya bana yol vermeye niyeti yoktu.

Bu güzel günde sadece sen mi kendine geleceksin? Gayet tabii ben de o eski ben olabilirim der gibiydi. Bana doğru gelmeye devam etti.

Anlamıştım köpeğe yol vermem gerektiğini. Yol verdim. Bana bir teşekkür bile etmedi. Kuyruğu dik, dili dışarıda ve hafif koşar adımlarla yanımdan uzaklaşıp gitti. O, caddenin bir ucunda ben ise diğer ucunda şehrin uyanan kalabalıklarına karıştık. Böyle anları yaşamanın ancak bir şans olduğunu her ikimiz de anlamıştık.

Ben köpeğe yol verdim. Hayat da bana. Ama her ikimiz de zamanın kaldırımları üzerinde yürüyüp gidecektik. Ömrümüz olursa acaba daha ne kadar karşı karşıya gelecektik.

Çocukluğumun kozasına işlenen köpeğe dalaşacağına çalıyı dolaş gerçekliği bir kez daha tahakkuk etti. Hayat çalısının bu kadar yüreğimi acıtıp kanatacağını beklememiştim sanki.

Artık ne köpeğe dalaşmak ne de çalıyı dolaşmak istiyorum. Hayatı sakin bir yerde ve güzelliklerin estetik oran olarak işlendiği insan davranışlarında görmek istiyorum.

Velev burası bir köy olsun bir köy yolsun.

Yeter ki hayat kendi güzellikleri içinde yaşansın.