Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2441.27
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Nisan 2020

Korona’ya hücum

Başlat düdüğü çalındı, hakem işareti verdi ve hücum başladı. Yaşananlar aynıyla vâkidir. Sokağa çıkma yasağı ilanıyla birlikte sokaklara öyle bir hücum oldu ki ne maske ne siper ne sosyal mesafe düşünüldü. Pijamayla, terlikle, yaka paça dağınık sokağa döküldü sokağa çıkma yasağı ilan edilen şehirlerdeki “bana bir şey olmaz” kafasındakiler.

Hatta yasak olmayan birkaç ilde de sokağa hücum eden halkı durdurmak için anonslar yapıldığı da söylendi.

Yasağın açıklandığı saat, marketlerin kapalı olduğu saat. Birilerinin ağızlarını eğe büke dediği gibi; yasak erken açıklansaydı ya da birkaç gün önceden açıklansaydı bu sokağa hücum edenlerin onlarca katı insan dökülecekti sokaklara. Önlerine gelen her şeyi yağmalayacaklardı, bu kesin.

Büyükşehirlere giriş çıkışların yasaklandığı anda pijamalarıyla İstanbul’u terk edenlerin görüntülerini gördük. O yasak, evinizden çıkın da köyünüze kaçın diye yapılmadı. Şehirleri kontrol altına almak için yapılan açıklama ile birlikte şehirlerden köylere olan akışın sonuçlarını almaya başladık. Anadolu’daki birçok şehirde vaka sayıları hızla yükseliyor.

Sokaklara dökülüp de marketlerde, kuruyemişçilerde yapışık düzen kuyruklara girmenin hiçbir geçerli açıklaması olamaz. Böyle durumlarda en temel ihtiyaç malzemesi ekmektir; onu da zaten ekmek fırınları temin etti, insanlara dağıttı.

Her fırsatta sokağa çıkma yasağı ilan edilsin diyenler, büyükşehirlerdeki bu manzaraları görünce ne düşündüler acaba? Aslında onlar düşünmezler pek. Her şeyi eleştirmeye ayarlı olduklarından yine bildik tepkilerle kendilerine yakışanı yapıp soluk soluğa twitlerini attılar “hükümet istifa” diyerek.

Bana bir şey olmaz cengâverliği her yerde devam ediyor. Türkiye’nin köyünde, kasabasında bile açılan market zincirlerinin kampanya günlerinde önlerinde oluşan uzun kuyruklar gösteriyor ki biz uzun süre daha korona tehdidi ile yaşamaya devam edeceğiz. Böyle bir ortamda arabasına aksesuar almak için ya da tencere, tabak almak için market kuyruğuna girenlerle nasıl bir mücadele yürütülebilir ki.

Bir musibet bin nasihatten iyidir desek de her akşam açıklanan ve artık doksanları geçen ölü sayıları da market kuyruğuna girip evi için koku, çocuğu için gofret, film izlemek için kuruyemiş alanları durduramıyor.

Dünyanın süper gücü denen ülkelerin maske için birbirlerine girdiği bir zamanda her şeyiyle hazır bir ülkeyiz biz. Devlet olarak her şeyin yapılmaya çalışıldığı ve büyük gayretlerin ortaya konduğu görülürken nidamız A’râf Suresi’nden yükseliyor göğe; "Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”

Yaren Kayıp’tan Sen Sev Ben Geliyorum

İstanbul’daki programımıza gelmişti, orada tanıştık. Kitabını imzaladı, sohbet ettik. Kitabındaki şiirleri ara sıra okudum. Çünkü şiir okumak başka şeye benzemez. Bir romanı, hikâye kitabını alıp bir solukta okursunuz ama şiir öyle değil. Özel ilgi ister şiir kitapları. Dingin vakitleri arzular.

Yaren Kayıp’tan ve kitabı Sen Sev Ben Geliyorum’dan bahsediyorum. Kitabın isminden başlayan bir çağrı var kitaba. Şiirleri okuyunca gördüm ki Yaren Kayıp, şiirsel dili yakalamış. Şiir dili de başka şeye benzemez. Herkesin bildiğini, aleni olanı kendi iç dünyanda harmanlayıp şiire dönüştürmektir asıl mesele.

Söyleyişlerinde şiir dilinin incelikleri hakim. Buluşlar ve ince göndermelerle şiirine davet diyor Yaren Kayıp okuyucuyu. Şiirleri okurken sıradan dizelerle karşılaşacaksınız izleniminde olan giriş, son bir vuruşla özgün bir sese dönüşebiliyor. Örneğin; “Sen sev” diyor şair. Herkesin söyleyeceği gibi sıradan bir sözü “ben geliyorum” diyerek şiire dönüştüren bir inceliği yakaladım bu şiirlerde.

“Kime kızsam geçer ki kendime kızgınlığım”
Bir şiir yazmak istiyorum / Tuhaftır birbirine değmiyor içimin kelimeleri”
Biz başka severdik, o sebepten başka sevemezdik”
“Hadi gözlerini yum; / Sana sözsüz şiirler yazıyorum”

Şiirin ayak seslerini ve nefesini hissettiren bir havası var Yaren Kayıp’ın. Özgün sesleri yakalamayı yoğunlaştırdıkça şiir vadisinde ondan güzel şiirler okumaya devam edeceğiz. Açıp, birkaç dize okuyup, şiire dokunduğunuz için sizi hoşnut eden bu havayı, “Sen Sev Ben Geliyorum”da yakalayacaksınız.

Son söz, dua niyetine Yaren Kayıp’tan:
“Diyorum ki;
Eskimese güzel şeyler
Özlenecek kadar…
Keşke…”