Dolar (USD)
32.23
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2410.21
BIST 100
10280.67
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ağustos 2014

Kötülük 'biz'den ne kadar uzakta?

İnsan olmak ifadesindeki 'olmak' fiilinde büyük bir ağırlık var. Çünkü biliyoruz ki dağlar bile taşıyamamıştı o ağırlığı.

İnsan, 'olmak' fiilinin sürekli gerçekleşmesi halinde mümkün olabilecek bir duruma karşılık geliyor. Bu öyle bir durum ki terfi ve tenzil mekanizması, varlığın durum içindeki yerine ya da 'olma' derecesine bağlı olarak aralıksız işliyor. Bu durum için hiçbir güvence, rezervasyon, ön anlaşma ya da iltimas söz konusu değil.

Toplumlar da tek tek insanlarından oluşan bir yapı olarak onların yazgısından bağımsız değil. Bu süreçte 'olmak' insanın kendi yörüngesinde kalması ya da kendi yörüngesine ihanet etmemesi ile yakından alakalı.

Fıtrat, bu yörüngenin hikmetine tam olarak vakıf olamadığımız en kadim ismi.

*

Batı, kendisini Doğu'dan ya da Kuzey kendisini Güney'den ayrıştırdı; kan ve gözyaşını, fakirliği ve umutsuzluğu, terörü ve Şeytanı buralara terk etti. Yoksunluk oralardaydı ama kendisi doygunluğun zirvesine ulaştı. Cam fanusunda, mikroptan arındırılmış küvezinde korunaklı ve hijyenik bir duvar ördü kendisine. Doğu'nun geriliğini, Güney'in fakirliğini kendi iyiliğinin delili saydı. Şimdi ise o korunaklı duvarlarının ardında hijyenik bir biçimde ölüyor. Bir kültür ve medeniyetin ölümü bu aynı zamanda. Dışarıdan içeriye hiçbir mikrobun girişine izin vermediğini düşünürken tam da yarattığı ortamın neden olduğu hastalıkların pençesinde kıvranıyor. Tıpkı bazı gizemli hastalıkların son derece hijyenik ameliyat salonlarında ortaya çıkması gibi. İnsana, dünyaya, toprağa yabancılaşan ve aynı anda tüm bunların imhasına müsebbip olan hastalıklı bir rolün içine kendisini kendi eliyle hapsetmiş vaziyette.

Bu trajik 'muasır medeniyet' resmini sert fırça darbeleriyle resmeden düşünürlerden birisi kuşkusuz Baudrillard. Araçların bolluğu ile şişen, iyice büyüyen ve Dünyanın batısında yer alan toplumları şöyle tanımlıyor o,

'İnsan, Dünya gezegeniyle, toprağıyla ve bedeniyle, günümüzde, kendi yarattığı ve yörüngeye yerleştirdiği uyduları karşısında uydulaşmış durumdadır. Artık büyümüyor, ur halini alıyoruz. Hızlı çoğalma toplumundayız; hiçbir belirgin hedefe göre kendini düzenlemeden büyümeyi sürdüren bir toplumdayız. Urlaşan bir toplum kendi tanımına aldırmadan, kontrolsüz bir biçimde gelişen ve nedenlerin yitimiyle birlikte sonuçların yığıldığı bir toplumdur. '

*

Bu tespitlerin bizim için taşıdığı önemi görmemek bizleri, ölümcül sonuçları seve seve satın alan saf müşteri durumuna düşürecek. Küreselleşme, ürünlerin yaygınlaşması, iletinin mekan tanımazlığı ile sonuçlanmıyor sadece; çarpık algıların da transferini mümkün kılıyor aynı zamanda. Irkçılık, 'öteki' ile kurulan hastalıklı ilişki biçimi, dışarıyı şeytanlaştırarak kendinden kötülüğü kapı dışarı etmek yanılsaması ve bu yanılsamanın körlük noktasında demirlemek; adeta mobilize haldeki virüsler gibi kol geziyor.

'Bir sistem tüm olumsuz öğelerini dışladığında ve bir yalın öğeler kombinasyonuna dönüştüğünde zehirlilik bu sistemi ele geçirir.'diyor Baudrillard.

İnsanoğlu her şeye ama her şeye toz kondurmayı başarabiliyorken kendisini bir şekilde tozdan aru00ee kılma becerisini de gösterebiliyor. Ya da gösterdiğini sanıyor. Kimliklerin mızrak ucu gibi birbirlerine doğrultulduğu kanın oluk oluk aktığı ve Hakikat/Hikmet yörüngesinden çıkıldığı zaman bu gerçek kendisini daha çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Tıpkı Batı yakasında olduğu gibi bu tarafta da tozdan ve kirden arındırdığını düşündüğü tek kişilik küvezine insanlar kimseyi sokmuyor, oysaki Hikmet başka bir şey söylüyor. Hem de bambaşka bir şey,

'Bir hata işleyen biri hakkında sizden biri değil, aksine size yabancı ve dünyanıza davetsiz misafir olarak giren biriymiş gibi konuştuğunuzu işittim nice kez.

Fakat ben derim ki kutlu ve dürüst olan nasıl her birinizin içindeki en yükseğin ötesine yükselemezse, aynen şerir ve zayıf olan da içinizdeki en aşağıdan daha aşağıya düşemez.

Ve nasıl tek bir yaprak bütün bir ağacın sessiz bilgisi olmadan sararmazsa, aynen hata işleyen hepinizin gizli iradesi olmaksızın hata işleyemez. Bir kafile gibi birlikte yürürsünüzu2026'(Halil Cibran, Ermiş, Kaknüs Yay.)

[email protected]

@_aydinali