Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2473.72
BIST 100
10541.78
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Kasım 2014

KPSS'de fullemiş, okullarında çocukları fişlemişler!

Bakmayınız son zamanlarda "devlet fişliyor, kara liste oluşturuyor" diye feveran etmelerine. En esaslı fişlemeyi kendilerinin yaptığı velilerin ancak şimdilerde konuşmaya başlamalarıyla gittikçe netleşiyor.

Evlatlarımız dinini-diyaneti bilen, hakşinas, Allah'tan korkan öğretmenlerin ellerinde öğrensin düşüncesinde olan her cemaatten, düşünceden mütedeyyin camianın, çocuklarını yıllardır cemaat okullarına verdiklerini herkes biliyor.

Amaç bu olunca ne ödedikleri yüklü meblağ ne de kalite, ehliyet, tecrübe gözetilmeden okullara atanan öğretmenlerin kusurları velilerin gözlerine batmıştı. Memnuniyetsizliği had safhaya ulaşmış yetersiz öğretmenlerin onca şikayete rağmen okuldan gönderilmemesine de bu yüzden sessiz kalmayı tercih etmişlerdi.

Yine aynı sebepten hizmetten olanlarla olmayanlar arasındaki ödemenin tevil götürmez uçurumunu görmemiş, hizmetten olan çocukların kayrılmasına, iltimasına (not cömertliği dahil) ses çıkarmamışlardı.

Tercihleri ilk-orta öğretim süreciyle sınırlı olmamıştı ebeveynlerin. Bilhassa Anadolu'dan başka şehirdeki üniversitelere çocuklarını gönderen aileler yine benzer gerekçelerle en ücra yüksek tahsil merkezinde dahi teşkilatlanmış cemaati tercih etmişlerdi. Yabancı bir şehirde, gençliğin verdiği heyecanla, yanlış arkadaşlıklarla farklı mecralara kaymasın istenen evlatlar büyük bir güvenle cemaate teslim edilmişti.

Yalnız, üniversitede cemaatin yurtlarında/evlerinde kalmakla cemaatin ilk-orta mekteplerinde tahsil görmek aynı anlama gelmediğinden ilk yıldan sonra kopmalar baş gösterebiliyordu. Cemaatin öğrenciler için koyduğu kuralları yerine getirmekte zorlananlar, cemaate göre ters gelen en küçük vukuatı aileye bilgi verilen (öğrencilere göre ispiyonlanan) gençler bir süre sonra kendi yolunu çizmeyi tercih edebiliyorlardı.

Ama gerek ailesinin baskısı gerekse maddi imkansızlıklar sebebiyle cemaat bünyesinde kalanlar ise içlerindeki öfkeyi büyütmeye mani olamıyorlardı. Bunların içinde okul bitince cemaatle bağını koparanlar olduğu gibi aldığı burslar, "iş ve eş" imkanı sebebiyle pragmatist birlikteliklerini sürdürenler de mevcuttu.

Konuyu belki dağıtacağız ama "eş-iş" deyince küçük esnaftan, işsize ve hatrı sayılı işadamlarına kadar bir yığın kişinin adeta masonik bir bağlılık düzeneği kurmuş cemaati çıkarı ve geleceği(!) için tercih ettiğini de eklemeden geçmeyelim.

Tekrar konumuza dönecek olursak Cemaatin, kendi bünyelerinde kalan üniversite öğrencilerini nasıl titizlikle araştırdıkları, hangi sosyo-ekonomik gruba dahil olduklarını tespit edip ona göre bir tavır/muamele geliştirdikleri hepimizin malumu. Lakin moda tabirle fişlemenin ilk mektep sıralarına taşınmış olduğunu öğrenmemizin şokundan kurtulmak çok da kolay değil!

Çünkü tanıdığım bir velinin, çocuğunun birkaç yıl önceki ifadesine dayanarak anlattıklarına göre öğretmenin rehberlik dersinde çocuklarla muhabbet formatında yaptığı eylemin fişlemeden başka bir açıklaması yok. Cemaat okulundaki öğretmenin derste her bir çocuğa anne ve babalarının hangi cemaatten olduklarını, hangi toplantı/sohbet gruplarına katıldığını sorması başka hangi kategoriye dahil edilebilir bilemiyorum!

Üstelik buna net cevap veremeyen çocuklara "mesela Süleymancı mı, Mahmut Efendi Cemaati mi ya da Anadolu Gençlik Derneği vs gibi" diye hatırlatıcı, çağrışım yaptırıcı, nokta atışlı sorular sormanın başka nasıl bir mantığı olabilir?

Çocukların masumiyetle, sadece anne-baba değil dayı-amcaya kadar bu yöne hatırladıklarını anlatmaları bir rehberlik dersinin hangi amacına hizmet etmektedir? Sadece öğrenci, ebeveyn değil neredeyse aile boyu fişleme boyutuna ulaşan bu uygulama, cemaatin hangi prensip ve gayesine hizmet etmektedir?

Fişleme ve ötekileştirmeyi ilkokullara taşımış bu teşekkülün şimdilerde nasıl "ötekileştirme ve fişlenme var" iddialarında bulunduklarına hayret etmemek mümkün müdür?

Üstelik anlaşılan kendileri sadece fişlemek ve ötekileştirmekle de kalmamış; yandaşlara, sağlam müntesiplere KPSS'de fulleme, sınavsız kadro tahsis etme gibi güzellikler de sunmuşlar!

Sorular çalındığı gerekçesiyle iptal edilen 2010 yılı KPSS'sinde 120 sorunun tamamına doğru yanıt verenler arasında ünlü gazeteci M.B.'nin yengesi A.B'nin bulunması bir tesadüf olabilir mi mesela?

Hile karışan sınavda tüm soruları doğru yanıtlayarak derece yapan A.B, daha sonra düzenlenen sınava hangi mazeretle girmemişti acaba? Ya da hile karışan KPSS sınavında 120 sorudan 118'ini doğru olarak cevaplayan A.B.'nin erkek kardeşinin eşinin ikinci sınavda sadece 60 doğru yanıtta kalabilmesini tesadüfe mi bağlamalıyız?

Söz konusu sınavla ilgili bu yönde daha başka veriler de mevcut. Hepsini tek tek zikredip zihinleri yormaya gerek yok. Aşikar ki bunlar hem KPSS'yi fullemiş hem de ilkokul çocuklarını fişlemişler vesselamu2026

Twitter.com/sabihadogann