Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2447.01
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Temmuz 2019

Kültür Sanat İşleri Ne Alemde?

Kültür-sanat işleri her zaman gündemde olan ama bir türlü kimseyi de hoşnut etmeyen bir sallantıda yaşayıp gidiyor. Kültür yok, sanat yok diye başlayıp ardından gelen olumsuzluklarla yaşıdığımız bir ortamdayız.

Kitaplar, dergiler, etkinlikler, fuarlar, filmler, tiyatrolar derken aslında çok yoğun a faaliyetler yürütülüyor. Programlara yetişmekten yeni bir şeyler üretemeyen o kadar çok yazar, şair, sanatçı var ki saymakla bitmez.

Bir de hiçbir şey yapmadığı halde sürekli yoğun olduğunu söyleyenler var. Onların gündemi yoğunluk üzerine kurulu. Bu tiplerin her şeyi eleştirmek en önemli vasıfları. “Hiçbir şey olmuyor azizim, kültür yok, sanat yok, entelektül yok, yeni bir şey yok.” Peki bu kadar yokluk içinde kendisinin de yok olduğunu biliyor mu bu zevat. Elbette bilmiyor. Bilse bu kadar zırvalamaz.

Aslında güzel işler yapılıyor. Çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Yeni kitaplar, etkinlikler gündemimizden eksik olmuyor. Dergilerin yeni sayısı dopdolu içerikleri ile okuyucularını bekliyor. Filmler, tiyatrolar, kitap okuma etkinlikleri ülkenin dört bir yanında nefes alıp veriyor.

Peki sorun ne? Neden kimse mutlu değil?

Çünkü bireysel bir hayatımız oldu. Birçoğunun merkezinde sadece “kendisi” var. Bütün ok işaretlerinin kendilerini göstermelerini istiyor bazıları. Kendisi yoksa hemen karalama kampanyasına başlıyor. Kendisinin olmadığı dergiler kötü, etkinlikler basit, fuarlar festival olarak yaftalanıyor. Kendisi varsa her şey güllük gülistanlık, yoksa her yer toz duman.

İşin başında kimler var bakınca biraz da oraya bakmak gerek. Her şeyden anlayan (!) kişiler işin başında olunca böyle sonuçlar ortaya çıkıyor. Kültürden, sanattan anlayan kişiler başkasına fikir sorma gereği duymadan kendi aralarında eğlenmek isteyince ortaya çıkan sonuç ne yazık ki ne kültür oluyor ne sanat. Böyle kişiler bir bilene danışma gibi bir özelliğe sahip olmadıkları için yaptıkları her şeyin de çok iyi olduğunu sanarak yaşamaya devam ediyorlar. Elbette etraflarındaki alkış tutanları da unutmamak gerek.

Kültür sanat ortamının seviyesinin yükselmesi, toplumu kucaklayan işlerin hayata geçirilmesi, göstermelik değil kalıcı faaliyetlerin olması hepimizin arzusu. Kültür seviyesinin yükselmesi hayatın her alanını da etkisi altına alacaktır.

Kültür sanat işleri iyi alemde aslında. Daha iyi olması için yeter ki işinin ehli kişiler iş başına geçsin. Körlük ortamı ortadan kalksın. İyi işler yapılıyorsa çıkarsızca desteklensin.

Kendine Vurgun Divaneler

İsmail Bingöl’ün Kendine Vurgun Divaneler adlı şiir kitabı Ötüken Yayınları arasından okuycularına ulaştı. Dopdolu bir kitap.

Erzurum üzerine yaptığı çalışmalar, şehir kültür yazıları, radyoculuğu, yazarlığı, şairliği derken Bingöl; edebiyatı hayatının merkezinde yaşayan bir isim. Şiirlerine aşina olduğum için Kendine Vurgun Divaneler kitabını da büyük bir beğeni ile okudum.

“Kar uzun ve sessiz bir ayrıntıyla sardığında geceyi
Huzurumdan bir parça damlar üzerine
Alışkanlıklarım yeniden depreşir
Alır başımı giderim o yoksul o eski zaman kahvesine”

Kitabın ilk şiiri “Kendine Vurgun Divaneler”den aldım bu bölümü. Kitabın adeta özeti. “Kar” ile başlıyor şair şiire. Erzurumlu olunca şiirde kar görmek hayra yorulabilir. Birçok şiirde de var kar serinliği. Yaşadığı şehre karşı son derece duyarlı bir şair İsmail Bingöl.

Kitapta aşkın nefesi şiirlerin tümünde hissediliyor. Şair aşkı türkü eşliğinde sunuyor. Türkü ve aşk Bingöl’ün şiirine çok yakışıyor.

“Sana türküler söyleyeceğim
Karadan aktan sevdadan yana
Sana türküler söyleyeceğim
Ölümden dirimden yitimden yana” (s.92)

“Hükmedemem ötelerden öteye
Döndüremem yalanları gerçeğe
Gönderemem arıları peteğe
Ben derdimi türkülere dökerim” (s.95)

Ortaasya’dan yola çıkıp Anadolu’yu selamlayan bir geniş coğrafyanın şiirini sunuyor bize İsmail Bingöl. Serbest, hece derken her renkten bir tat bırakıyor zihnimizde. Şiirinin sesi de gümrah Anadolu gibi. Yolu, bahtı açık olsun şairinin de Kendine Vurgun Divaneler’in de.