Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Eylül 2021

Kültürel bir intihar

Ne mümkün zulm ile bidat ile imhâ-yı hürriyet Çalış idrâki kaldır muktedirsen ademiyetten

Nâmık Kemal

Kültürel bir intihar: Entegrizm... Rene Guenon, bir doktrinin yeni şartlara uyarlanmasına karşı duranların takındığı ketum bir tavır olarak tanımlar bu terimi. Din, dil, ırk, grup parti vs. adını kullanarak uzlaşmayı reddeden bir veba, uyum sağlamayı reddeden bir taassup ve sorgulamadan onaylanan bir dogmacılık…

Entegrizm, düşüncenin bileklerine takılan kelepçe ve fikrin namusuna uzanan eldir. Bir inancın mazisine, tarihine, atasına bağlı kalınarak bu bağlılığın mutlak doğru olduğu fikrini bütünüyle kabullenmek ve taraftarlarına dayatmak. Maocu entegrizm, Roma entegrizmi, İsrail entegrizmi, Helen entegrizmi ve diğerleri... Dünyada dökülen kanlar bu entegrizmin kanlı pençesinin akıttığı kanlar değil de nedir? Sağ ile sol, yıllarca ülkemizde şuursuz kinlerin, dayatmacı yaklaşımların emzirdiği iki ifrit ve izmler, idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir” der Cemil Meriç. Entegrizm’in pençesinde kıvranan insanlar, idraklerini başkalarının ellerine emanet ederler. Entegrizm’in aydınları ehramlara taş taşıyan kölelerdir. Bu aydın görünümlü köleler, sadece söyleneni yapmakla mükelleftirler. Onlar doğru düşünemezler, senatoları, konseyleri, hocaları, amirleri vardır. Etnik bir toz halinde olanların yerine ONLAR düşünür... Doğruya eğri denildiği zaman, doğru onların idraklerinde hiçbir zaman eğriden başkası değildir. Bu dayatmacı bakış açıları ile yaşayan entegristler ya birbirinin kökünü kazıyacak ya da aklın hakim olduğu bir diyalog çatısı altında insanca yaşamanın yollarını arayacaklardır... Aşkın bir çağa eriştiğimiz şu dönemlerde bütün din ve politikaları sarmış bulunan entegrizm hastalığı ile başa çıkmak için hakikatin kapısı çalınmalıdır. Bu arayışta pusulaya ihtiyaç var. Pusula, şuurdur. Şuurlu olmak ise aklı kullanmak, mantığı çalıştırmak, hakikati aramakla mümkün olabilir. Aramak ise bir başkaldırıdır. Öncekilerin en iyisine, en idealine, en mükemmeline bir haykırıştır. Birilerinin bit pazarından ithal edilmiş hazır elbiselerini küçümsemek, “ efelâ ta’kilûn” çağrısına kulak vermektir.

Kur’an asırlar öncesinden entegristleri bize şöyle haber verir: “Ehl-i kitaptan bir kısmı ne yapıp edip sizin, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihinizin önünü açmak istediler.” ( Al-i İmran:69) Bunu medyayla, sanal dünyayla, gazeteyle, dergiyle ya da sözle yapmak istiyorlar. Düşüncelerini başkalarının avuçlarına emanet edenleri, entegrizmin gerçek olmayan cevaplarından kurtarıp, insanların gerçek soruların cevaplarını bilmelerini sağlayıp, onları aydınlatmak için değil aydınlanmak için uyanış mumlarını yakmalarını öğreterek kurtarabiliriz. Zeka mumlarını rüzgarda unutmuş zavallıları kendi ışıklarının farkına vardırarak, kafalarına taç diye taktıkları şeylerin güneş gibi düşünmelerini engelleyen geçici parıltılar olduğunu hissettirerek uyandırabiliriz. Kutsal saydıklarını kökünden kazıyacak bir bilinci aşılayarak, havaya fırlatılan taşın dili olsa hiç de kendi iradesi ile yönünü seçmediğini söyleyeceğine entegristi inandırarak…

Hali hazırda İslamın entegrizm ile marjinalleştirilmesinin tüm sorumluları sadece Batı’nın haylaz ve kurnaz kafaları değil; bazı şekilci ulema, menfaatçi gruplar, çıkarcı önderler ve bunlara safça mutlak itaati farz gibi gören akıllarını emanet vermiş mutassıp zahidlerdir. Oysa Kur’an, geleneğe değil gelenekçiliğe mutlak bir şekilde karşı çıkar.

Kur’an’da İsrailoğullarına “İneği kesmeleri” emredilir. Burada inek et yemek için kurban edilen hayvan anlamında değil bir simge olarak zikredilir. İnek, Firavun İmparoturluğu’nun ve entegrist bir tutsaklığın simgesidir. Geleneğe körü körüne, sorgusuz sualsiz bağlanmaya karşı onların ilahlaştırdıkları şeyin kökünü kazımak için bir eylem emridir. Bir yönüyle entegrist bir bağlılıktan kavmi kurtarmak, ona dair korkuları atmak ve gelenekçi yapıyla bağlarını koparmak, kesmek kastedilmektedir.

Putu diken halk değildi; Samirî idi! O halkı kandırdı, buzağıyı süslü gösterdi, “Güçlü olmamız lazım” dedi, “Aç kalırsınız, üşürsünüz, tedavi olamazsınız” dedi. Halkın zaaflarını istismar etti, geçmişe dönelim, dedi ya da dönmezseniz sonunuz şöyle olur, böyle olur denilerek kavmin bakış açılarını yeniliğe kapatıp entegrist bir tavırla eskiye mahkum olmalarını salık verdi.

Bugün “Küresel Samirîler” de hep benzeri yaklaşımlarla insanların akıl ve mantıklarını esir etmiyorlar mı?