Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Eylül 2023

Kültürün izinde (3)

"Berrak bir yaz gecesidir. Kenan ve ağabeyi Mustafa, evlerinin damında sırtüstü uzanıp yıldızları seyrederken kendi yıldızlarını seçerler. Günün birinde Almanya'dan dayıları gelir. Mustafa'ya bisiklet getirir. Kenan'ın ağabeyinin de bir bisikleti vardır artık. Bisikletini o kadar seviyordur ki, Kenan'ı bile yaklaştırmaz yanına. Kenan her defasında yalvarır, huysuzluk çıkarır fakat ağabeyi bisikletini paylaşmak istemez. Bir gün dayısıyla damda otururken bir yıldız kayar. Kenan kayan yıldızlara ne olduğunu sorar. Dayısı 'Eğer bir yıldız kaydıysa o yıldızın sahibi ölmüştür.”

Mustafa Kutlu’nun hikâyesinden uyarlanan Yıldız Tozu filminden bir kesit.

Türklerin eski inancı Şamanizm de herkesin bir yıldızı olduğuna, o yıldız kayıp söndüğünde o kişinin de öleceğine inanılır.

Bugün de bu anlayış -az da olsa- devam etmektedir.

Yıldız, Gök Tanrı inancıyla alakalıdır.

Oğuz Kağan’ın, nur içinde inen hanımından doğan çocuklarının isimlerinin Gün, Ay, Yıldız; ağaç gövdesinden zuhur eden hanımından doğanların isimlerinin ise Gök, Dağ, Deniz olması, yüksekten alçağa doğru kademelendirilmesi, devlet yönetiminin özellikle Gün, Ay ve Yıldız’ın çocuklarına verilmesi bu inancın bir sonucudur.

Divan, Tasavvuf ve Halk edebiyatında sıkça kullanılan bir simgedir, yıldız.

Mevlana Celâleddin-i Rumî diyor ki:

Kim bir yıldızla ilgiliyse, o yıldızla, kendi yıldızıyla koşup durur o.

Talihi, Zühre (Çoban Yıldızı/Venüs) ise gönlü tümden çalgıya, çağanağa, akar, aşk aramaya koyulur, o sevdaya düşer.

Kan dökmeyi huy edinmiş Mirrîh (Mars) yıldızıysa yıldızı, savaş, iftira, düşman arar o.”

(Adülbâki GÖLPINARLI, Mesnevi ve Şerhi 1.cilt, s. 206, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1985)

Bugün elbette şamanizmin gereği olarak değil, sadece meramı anlatmak için kullanılmaktadır.

Mehmet Akif ERSOY, İstiklâl Marşı’nda:

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.” derken Türk’ün daima yaşayacağını vurgulamıştır.

Yıldızı parlamak, yıldızı kaymak deyimleri sadece deyimdir, inanç değildir

Gubarî Abdurrahman bin Abdullah Akşehrî, Hâzâ Kitabı-ı Kâbename-yi Şerif adlı eserinde cahiliye dönemini anlatırken:

Bir kişi kim doğdu anın bir kızı

Doğduğu dem kaydı onun yıldızı”diyor.

***

Yer adları da kültürün taşıyıcılarıdırlar.

Kırıkkale’nin Bahşılı, Kırşehir’in Kaman ilçeleri de Türk’ün eski inancının yansımalarındandır.

Bahşili, (bir yıl kadar önce ilçenin adı “Bahşılı” olarak TBMM’de tashih edilmiştir.) kelimesini kökü; ‘baksı’, ‘bahşi’dir.

‘Bahşi’; şamanizmi kopuz (saz) eşliğinde anlatan şamandır. Bugün ozanlık ya da âşıklık geleneği olarak devam etmektedir.

‘Ahı’, kardeşliktir. Ahılı, Kırıkkale merkeze bağlı köydür.

Aynı minvalde ‘Maşat’ (Meşhet) “şehit mezarı” anlamındadır, köy adıdır.

Çağa, Malatya ve Elazığ çevresinde çocuk anlamında kullanılmaktadır ki, Kaşgarlı’nın Divanı’ında tüylenmemiş kuş yavrusudur.

Halk dilindeki “ellam”ın aslında Arapça “Allah u âlem”den (Gerçeği ancak Allah bilir.) gelmesi gibi…

Ya da;

Karac’oğlan’ın:

Ak eline al kınalar yakarsın

Mor bileği koluncuna dökersin

Kaş altından melil melil bakarsın

Azıcık da gönlün var gibi gibi” ifadesiyle

Barış Manço’nun:

“Ben yaralı kurt, sen kınalı kuzu
Biraz cilve aşkın biberi, tuzu

Sanki biraz naz ediyorsun ama
Senin bana gönlün var gibi, gibi
Yüzüme karşı “Git.” diyorsun ama
Sanki gözlerin “Kal.” der gibi, gibi” ifadesi, kültürleşme değil midir?