Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Kasım 2020

Kulun kuldan razılığı

Günlük hayatımızda işlediğimiz günahların büyük bir kısmını maalesef ki kul hakkı oluşturuyor. Bazen gereksiz yere karşımızdaki insanların zamanından çalıyoruz, bazen dedikodu ve gıybet gibi eylemlerle yanımızda olmayan kişilerin hakkını yiyoruz, bazen de yaptığımız işin hakkını tam olarak vermediğimiz ve üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmediğimiz için başkalarının hakkına giriyoruz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama insan, sadece bir günlük yaşantısına bakıp kendini teraziye koyduğu zaman yapılan yanlışların neticesinde birilerinin hakkını yemiş olduğunu görecektir.

Başkasının sınırlarının başladığı yerde insanın kendi sınırlarının çizgisinin belirgin bir şekilde çizilmiş olması gerekir. Artık bir adım öteye geçmemelidir. İhlal, kul hakkına aralanan ilk kapıdır ve o kapıdan bir defa geçme cesaretini gösteren kişi sürekli o kapıyı aşındıracaktır. Bu anlamda her şeyin ilki zordur, gerisi maalesef çorap söküğü gibi gelmektedir. İlk hataya her zaman dikkat etmek ve ilk hatayı yapmamak için çaba sarf etmek gerekir.

Günlük yaşantımıza tekrar dönüp baktığımızda yaptığımız hataların birçoğunun bedelini hep başkaları ödemektedir. Bu da bize yediğimiz kul hakkı olarak dönmektedir.

“Benden sonrası tufan…” türünden söylemler bencillik denizine açılan bir gemi misali ruhumuzun yalnızlaşmasına ve karşılaştığımız ilk fırtınada alabora olmamıza neden olur. Menfaat üzerine kurulan ilişkilerde günü birlik kazançların hesabını güdenler geleceklerini yenilgiye ipotek ettirdiklerinin farkında olmadan yaşayan beyhudelerdir. Küçük kazançlar büyük yenilgilerin habercisidir ve içinde her zaman kul hakkı barındırır.

İnsanlığını ve hayatını inanç libasıyla süsleyenler ise kısa vadede kaybetmiş görünseler de uzun vadede gerçek kazananlardır. Gerçek kazancın yolu da günahlarımızın büyük bir kısmını teşkil eden kul hakkı yememekten geçer.

“Müslüman elinden ve dilinden zarar görülmeyen kimse” olması gerekirken bize ne oldu da en çok zararı Müslüman Müslümana verir oldu? Her şeyin hesabını verebilsek bile bunun hesabını veremeyiz. Bize güvenen insanların güvenini suiistimal etmek emanete ihanet etmek demektir. Bu anlamda da münafıklığın üç alameti karşımızda aşılmaması gereken üç günah olarak durmaktadır. Söz verdiğimiz zaman sözümüzde durmalı, konuşurken her daim doğru sözlü olmalı ve bize bir şey emanet edildiği zaman emanete ihanet etmemeliyiz. Bu üç duruşun yıkılması demek temelde kul hakkı yediğimizin göstergesidir.

Yüce Allah Bakara Suresi; 188. Ayette: "Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin." buyururken ve alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (SAV), "Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin!” (Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48) derken biz kul hakkını yemiş olmanın kötülüğünü zihnimizden silerek her fırsatta dünyanın eğlencesi içinde kaybolmaya başladık. Sorsan adımız Müslüman, lakin eylemlerimiz günaha davetiye çıkarır oldu. Hayatımızın sıratı olarak duran kul hakkı çizgisinin üzerinde pervasızca yürür olduk. Pervasızlığımızın kaybımıza neden olabileceği düşüncesini zihnimizden silerek yaşamaya devam ettik.

Allah'ın kulları üzerinde hakları olduğu gibi kulun da kullar üzerinde hakları vardır. Kulun kuldan rızası olmadan cennete girmenin mümkün olmayacağı belirtilirken kul hakkı konusunda bu kadar rahat olmamız bizi niçin ürkütmüyor? Cenneti arzularken eylemlerimizi cehenneme göre yapıyor olmamız büyük bir çelişkiden başka nedir?

Hayatımızın inşasının temellerine kul hakkını yerleştirip yaşarken inanç binasının odalarında saklı olan gözyaşların bedeliyle Allah’ın huzuruna hangi yüzle çıkmayı düşünüyoruz? Bu dünyadan kimsenin sağ çıkmayacağı ve gidenlerin geri dönmediği gerçeğinin bilincimizde yer ettiğini bildiğimiz halde hala açık olan tövbe kapısından geçip Allah’ın rahmetini ümit etmek için neyi bekliyoruz? Açık olan kapılar kapanmadan üzerimizde olan kul haklarını helalleşerek affettirip bir daha yapmamak üzere Allah’ın rahmetine sığınalım.

“Umulur ki Rabbim bizi, bundan daha doğru olana ulaştırır.” (Kehf Suresi, 24. Ayet)