Kur'an-ı Kerim ve kulluk
Daha önce de az değişikliklerle
dostlardan duymuştum. Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi’nin (r) RAHMETÜN MİNE’R-RAHMAN adlı Tefsir’inin
1. Cildinin ilk sayfalarında da anlatılıyor. Ancak meseleyi aklımda kaldığı
şekliyle sizlerle de paylaşayım istedim.
Şeyh Ebubekr Muhammed bir gençle
tanışır. Tanıştığı gencin gece namazında Kur’an-ı Kerim’i baştan sonra kadar
okuduğunu öğrenir. Çağırır genci Şeyh, sorar:
Evladım,
duyduğuma göre gece namazında Kur’an-ı Kerim’i hatmediyormuşsun.
Evet, der genç.
Şeyhi alır karşısına genç müridi ve
şöyle tembihte bulunur:
Evladım,
bu gece namaz kılarken ben karşındaymışım gibi Kur’an-ı Mecid’i oku, der.
Hay
hay, der genç ve gece
namazında Şeyhine okur gibi Kur’an-ı Azim’i okumaya başlar.
Sabah huzuruna vardığı Şeyhi sorar:
Gece
sana söylediğimi yaptın mı evladım?
Genç boynu bükük:
Evet
efendim.
Şeyhi sorar:
Kur’an-ı
Mecid’i bitirdin mi evladım?
Genç mahcup bir edayla:
Hayır
efendim, yarısından fazlasını okuyamadım, der.
Şeyhi gence:
O
zaman bu gece de karşında duran Resul-i Ekrem’e (sav) okuyormuşçasına oku, der ve ekler: unutma, Vahyin ilk muhatabı, vahyi en iyi bilen en değerlimiz olan
Muhammed Mustafa’ya okuyorsun.
Genç namaza durur, başlar Kur’an-ı
Mubin’i okumaya. Ancak bu gece Aziz Kur’an’ı tilavette daha bir zorlanır. Ne de
olsa karşısında Hatemu’l Enbiya Muhammed Mustafa (sav) duruyordu. Mahcubiyet ve
heyecandan dolayı fazla okuyamadan sabah oluverir.
Genç hemen Şeyhine varır. Şeyhi pek
bitkin görür genci ve sorar:
Ne
oldu evladım, rengin soluk? Gece namazında dediğimi yaptın mı?
Genç:
Evet
efendim. Emirlerinizi yerine getirdim; canım feda Resul-i Ekrem’e (sav) okur
gibi okumaya çalıştım lakin birkaç sureyi zor okuyabildim, der.
Şeyh baştan itibaren düşündüklerinin doğru
çıkması üzerine son bir kez söyler:
Bak
evladım. Bu gece Âlemlerin Rabbi Allah Tebarek Teâla’nın huzurunda, O’na Kur’an’ını
okuyormuşçasına oku. Ve unutma ki Allah cc seni görüyor, duyuyor ve
okuduklarının Sahibidir. Bunu düşünerek bu gece Kur’an-ı Kerim’i oku.
Genç oldukça heyecanlı! Gece abdestini
tazeler. Kalbi her geceden farklı çarpar.
Namaza kalkarken kalbi yerinden fırlar
gibi, “Allah-u Ekber!” diyerek
namaza durur. İnanılmaz duygular yaşar genç, hemen secdeye kapanası gelir.
Ancak onun başka bir görevi var: Allah Azimüşşan’a Kur’an’ı tilavet edecek.
Dikkatini asıl yapması gerekene vererek büyük bir huşu ile “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek Fatiha-i Şerif’e başlar. Kemal-i
edeple “Elhamdulillah…” derken öyle
mutlu olur ki kendisine cennet müjdelenmiş gibi huzur dolar kalbine.
Genç bu mutluluğunu “Er-Rahmani Rahim” ayet-i celilede de
sürdürür. Tabi bu okuma bir çırpıda gerçekleşmiyor; tane tane, sindire sindire,
anlaya anlaya, kavraya kavraya oluyor. “Maliki
yevmiddin” der heyecanla. Nefes alır verir genç, soluklanır biraz.
Sonra, “İyyake na’b…” der ama devamını getirmez. Bir anda yere yığılır
gibi olur, ancak Âlemlerin Rabbi’nin huzurunda namazın adabını bozmamaya
çabalar. Nefsini yoklar; aklına kullukla bağdaşmayan duyguları, düşünceleri
gelir. Huzur-i İlahi’de “Yalnız sana
kulluk ederiz” derse kalbimizin derinliklerinde geçenleri bilen Rabbine
yalan söylemiş olacak. Her şeyi bilen, kalbimizin Sahibi olan Allah Teâla’ya bile
bile nasıl, “Yalnızca sana kulluk
ederiz!” diyecek? Zira kulluk/abdlik Allah’ın cc emirlerine rağmen kendi
heva ve hevesine ya da başkasına uymakla zedelenir. Gencimiz bunları bilmesine
rağmen namazı kılmak zorunda ama her seferinde, “İyyake na’b…” der devamını okuyamaz…
Sabaha kadar bu şekilde sürer. Bir
türlü “İyyake na’budu” diyemeyen
genç bitkin düşer.
Şeyh her sabah erkenden huzura varan
gencin gelmediğini fark eder. Biraz daha bekler lakin öğlen vaktine kadar
gençten haber çıkmayınca bir aksilik olduğunu anlar ve kendisi gencin evine
gider. Eve vardıklarında gencin hasta bir şekilde yatağında yattığını görür,
hal hatır sorduktan sonra Şeyh sorar:
Neyin
var evlat? der.
Genç, Şeyhine gece sabaha kadar yaşadıklarını anlatır ve “Şeyhim, anladım ki nefsim söylediğimi tasdik etmiyor. Allah’ıma yalan söylemeye cesaret edemedim ve bir türlü ‘İyyake na’budu’ diyemedim, sonrasında da bu hale düştüm” der.