Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2393.62
BIST 100
10157.16
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Küresel Ekonomi Savaşları

Küresel ekonomik hareketlilik gözle görünür şekilde hızlı bir dönem geçiriyor. Küresel kronik problemler ekonominin dengesini bozdukça ülkeler bu duruma karşı ani politikalar üretmeye çalışıyor. Bu durumun dünya genelinde oluşturulmaya çalışılan güç dengesinin bir yansıması olduğunu çokça tekrar ediyorum. Bir yanda kur savaşları diğer yanda ise oluşturulmaya çalışılan yeni ticari haritalar yer alıyor. Çok boyutlu ilerleyen bu güç savaşlarının en önemli ayağını ekonomik hamleler oluşturuyor. Çünkü ekonomisi güçlü olan daima güçlü olarak kabul edilir.

Kur savaşlarında ülkeler farklı araçları kullanarak hamlelerde bulunurlar. Bu araçlar bazen devalüasyon olurken bazen faiz politikalarıyla, bazen tahvil alım yoluyla olurken kimi zaman da geleneksel olmayan para politikası araçları olur. Burada ülkeler kendi paralarının değerini yabancı paralara karşı suni olarak düşürüp ticarette avantaj sağlamayı amaçlar. Aynı şekilde bu savaş içerisinde serbest ticaret antlaşmaları, serbest ticaret bölgeleri, karşılıklı vergi indirimleri, ülkelerin verdikleri yatırım teşvikleri gibi hamleler yapılmaktadır.

2008 krizi sonrasında faiz oranlarının sıfıra yaklaşmasıyla kredi hacmi büyük ölçüde genişlemişti. Bunun yanında ABD Merkez Bankası bilançosu 700 milyar dolardan 4 trilyon dolara çıkarılmıştı. Elbette bu kriz sonrasında uygulanan parasal genişleme sürecinde zenginler servetlerine servet katarken fakir kesim daha da fakirleşti. Gelir dağılımı adaletsizliği daha da arttı. Eski FED Başkanı Bernanke'nin son dönemlerinden itibaren parasal büyüklüğün tekrar en azından 1-1,5 trilyon dolar seviyesine indirilme çalışmalarına başlandı. Böylece dolar tüm dünyada değer kazanmaya başladı. Piyasalardan çekilen bu dolar seviyesi sebebiyle başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden müthiş bir para çıkış süreci başladı. ABD faiz oranlarındaki artış beklentisi sermaye akımlarının daralmasına bu da küresel ticaretin zayıflamasına yol açtı.

FED'in bilançosunu düzeltme çabaları kapsamında doların artan değeriyle birlikte Çin bu küresel kur savaşları içerisinde 2015 yılının ikinci yarısında bir devalüasyon yaptı. Bu devalüasyon FED'in faiz kararını ancak 2 ay erteleyebildi. Yine bu kur savaşları içerisinde Avrupa Merkez Bankası'nın da ekonomiyi canlandırmak ve büyümeyi artırmak amacıyla sıfır faiz politikasını uygulamaya koydu. Aynı şekilde Japonya 2013 yılında da para arzını artırarak Yen'in değerini düşürmüştü. Bu yıl da Japonya durgunluk içindeki ekonomiyi canlandırmak ve ihracatını artırmak için negatif faiz uygulamasını başlattı. Ancak BOJ Başkanı Kuroda, güçlü yenin politikalarının bir sonucu olmadığını belirterek aslında ortada bir oyun olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Bilindiği üzere FED 2015 yılı aralık ayında 0,25 bp faiz artımına gitti. Bu durum piyasalarda karar öncesinde fiyatlandığı için karar sonrasında çok büyük bir türbülans yaşanmadı. Geçtiğimiz günlerde ABD merkez bankasının Federal Danışma Konseyi, 2016 yılında bir ya da iki faiz artırımına gidilmesi önerisinde bulundu. Bununla birlikte yakın zamanda bölgesel Fed Başkanları'ndan gelen şahin yanlısı açıklamalar da özellikle gelişmekte olan ülkelerde doların yükselişini destekledi. Nitekim Goldman Sachs Group salı günü, dolardaki düşüşün sona erdiğini açıkladı. Bu, doların diğer para birimlerine karşı değer kazanmaya devam edeceği anlamına geliyor. Ancak bu durum ABD'nin dış ticaret açığı ve cari işlemler açığını artırmaya devam edecek.

Brezilya'ya baktığımız zaman petrol fiyatlarının düşmesinin yanında Cumhurbaşkanı Rousseff ile ilgili yolsuzluk soruşturmaları sonrası görevden azledilmesi ve Rio 2016 olimpiyatının getirdiği maddi yükle birleşince tarihinin en büyük ekonomik buhranlarından birine girdiğini söyleyebiliriz. Bu doğrultuda Fitch, Brezilya'nın 16 Aralık'ta "yatırım yapılamaz" yani "çöp" seviyesine indirdiği kredi notunu 5 Mayıs 2016'da bir kez daha indirdi. Rusya'da da durum çok farklı değil. Gerek döviz rezervlerinde, gerekse petrol ve gaz gelirlerini topladığı varlık fonundaki erime Rusya'yı önemli ölçüde etkiliyor. Çin ekonomisinde büyüme hızının ve ihracatın yavaşlaması Çin'i yeni hamleler yapmaya zorluyor. Ancak Dünyanın en önemli petrol ithalatçılarından Çin ve Hindistan ucuz petrolden faydalanan ülkelerin başında geliyorlar. Her iki ülke de düşen pompa fiyatları nedeniyle özellikle benzin tüketiminde çok yüksek artış görürken, diğer taraftan stratejik petrol rezervlerini dolduruyor.

Peki, "Türkiye bu savaşın neresinde?" Bazılarınız için bu söyleyeceğim biraz uçuk gelebilir ancak Türkiye bu savaşın tam ortasında bulunuyor. Gerek enerji gerekse ticaret rotasının tam ortasında bulunan Türkiye'yi kendi yanlarına çekmek isteyen güçler Türkiye'nin içinde ve dışında ne kadar düşmanı varsa onlarla iş birliği yaparak saldırmaya ve yıldırmaya böylece kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Türkiye yaptığı hamlelerle bu güçlerin üzerimizde oynadıkları oyunları bertaraf ediyor. Daha da saldıracaklar. Gelsinler. Gelecekleri varsa görecekleri de var!