Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2429.29
BIST 100
10156.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Aralık 2019

Küresel Kapitalizmle Bireysel Mücadele

Eskiden dünya iki kutupluydu. Kutuplardan birisini kapitalizmin başrol oyuncusu ABD, diğerini ise sosyalizmin merkez ülkesi SSCB oluşturuyordu. Dünyanın geri kalan kısmı ise bu güçlerden hangisine yakın hangisine uzak duracağını belirleyerek sistemdeki yerini tayin ediyordu. Bireye ise devletlerin aldığı tavra göre hareket etmek, ideolojik olarak yukarısı neye ve kime tabi ise isteyerek ya da istemeyerek ona tabi olmak düşüyordu. Bu ana çerçeve dışına çıkan ve muhalif tavır takınan insanlar ya da topluluklar ise genellikle marjinal olarak damgalanıp siyaseten cezalandırılıyorlar ya da özgürlükleri ellerinden alınıyordu. Mesela sosyalist bir ülkede bir liberal gibi düşünme ve yaşamak ne kadar zorsa liberal ve kapitalist bir ülkede sosyalist-Marksist olmak da bir o kadar zor ve meşakkatliydi.

İşin aslına bakıldığında her iki ideolojik eğilimin çıkış kaynağı aynı merkezdendi. Her iki ideoloji de batı tandanslıydı ve batıdaki büyük çaplı değişim süreçleri neticesinde doğmuşlardı. İkisi de kutsal olanla barışık değildi, ikisi de fıtrata aykırıydı ikisi de toplumlara sağlıklı bir gelecek vadetmiyordu. Kapitalizm vahşi yüzüyle insanları sömürerek tüketmenin hesaplarını yaparken, komünizm ise adalet, eşit bölüşüm emek gibi esasında güçlü çağrışımları olan kavramları kullanarak bireyi ve toplumu baskı altına alıyor, totaliter yapısıyla insanlığın özgürlüğünü ve yaşama dair umutlarını adeta körleştirerek insan kalabalıklarını birer robota dönüştürüyordu.

Dünyanın önemli bir kısmı uzunca bir zaman komünizmle mücadele etti. Bu mücadeleyi tabii olarak bazı kapitalist merkezler uzunca bir zaman desteklediler. Türkiye’de dahi komünizmle mücadele dernekleri kuruldu. Oysa ki kapitalizm de en az komünizm kadar tehlikeli ve sömürgeci idi. Komünizmle dinsizliğe karşı mücadele kılıfı altında mücadele yürüten kalabalıklar, kapitalizmin dini baş tacı ettiğini zannederek sağ-sol bloklaşmasında sağ tarafı tercih ederek bir anlamda taraf oldular. Oysa ki her iki akım da zehirli, her iki akım da yıkıcı ve sömürgeci idi. Bir yandan SSCB düşmanlığı ateşlenirken öbür taraftan gizliden gizliye Amerikan hayranlığı pazarlanmaya çalışılıyordu. Oysa ki ABD en az Rusya kadar emperyalist ve tehlikeli idi. Halen de öyle değil mi?

Geldiğimiz noktada komünizm çöktü, SSCB dağıldı. Ama kapitalizm bütün gücüyle dünyayı ateşe vermeye devam ediyor. Bunu serbest piyasa ekonomisi, liberal değerler adına yapıyor. Peki insanlar bugün, geçmişte komünizmle mücadele ettikleri kadar neden kapitalizmle de mücadele etmiyorlar? Kapitalizmin hangi yüzü insanlara sevimli geliyor da en az komünizm kadar tehlikeli olan kapitalizm insanlığın adeta içine işlemiş vaziyette? Dünyadaki savaşlar, işgaller, soykırımlar, eşitsiz güç kullanımı, sömürü ve çatışmalar kimin eseri? Bütün bu olup bitenlerde kapitalizmin hiç mi sorumluluğu yok? Mesela İslami gelenekten yetişen insanlar geçmişte komünizmle mücadele derneklerine üye olmuşlardı, neden bugün Türkiye’de kapitalizmle mücadele dernekleri kurulmuyor? İlginç değil mi?

Peki kapitalizmle kim mücadele edecek, nasıl mücadele edecek? Dünyanın pek çok yerinde milli devletler milliliklerini kaybederek kapitalizme teslim olduklarına ve kapitalist sistemin taşıyıcı unsurları haline geldiklerine göre bu mücadele kime düşüyor? Fikren, düşünce insanlarına, alimlere yazarlara, cemiyet önderlerine, edebiyatçılara ve eğitimcilere düşüyor. Siyaset kurumunun kapitalizmle mücadele başlığı altında söyleyecek pek fazla sözü olmadığına göre burada mücadelenin büyüğü bireyin ve ailenin omuzlarına biniyor. Bireyler ve aileler sisteme teslim olmadan ayakta kalmaya çalışacaklar. Mesela aileler ve bireyler ihtiyaçları dışında gereksiz tüketimde bulunmayacaklar. Asgari ücretle geçinen bir adam 5 bin liralık cep telefonu taşımayacak. Yılda 700 milyar dolar para kazanan küresel sigara şirketlerini zengin etmemek için aile reisi ve üyeleri sigara içmeyecekler. Bankacılık sisteminden mümkün mertebe uzak duracaklar. Kredi kartları varsa bunları imkan ölçüsünde kapatmanın yolunu arayacaklar. Kredi kartları olmadan da yaşanabildiğini öğrenmemiz gerekiyor. Mesela haftasonları AVM’lere gitmeyeceğiz. Doğaya çıkacağız. Küresel fast food şirketlerinin merkez üssü AVM’lerden uzak duracağız. Kozmetik tüketimini sıfırlayacağız ya da asgariye indireceğiz. Kısacası cebimize gözünü dikmiş küresel baronların tuzak alanlarından uzak duracağız. Bu alanların en önemlilerinin bankalar ve AVM’ler olduğunu unutmayalım. Devlet suskunsa, aydınlar suskunsa, alimler suskunsa bireyler ve aileler olarak bizlerin yapacağı çok şey var. Eğer uyanmazsak yarınlarımızın hiç de aydınlık olmayacağı ortada. Kalın sağlıcakla.