Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 May 2020

Küresel vakıflar!

Dünyanın nereye gittiğini anlamak için önce bugün içinde bulunduğumuz durumun ne olduğunu iyi kavramamız gerekiyor. İçinde bulunduğumuz durumu anlamak için de dünyayı gerçekte kimlerin yönettiğini iyi anlamak gerekiyor.

Vestfalya sürecinden sonra ortaya çıkan ulus devlet, artık neredeyse kağıt üzerinde yetki kullanan bir aygıt haline gelmiş durumda. Adına ulus devlet dediğimiz yönetim formu yoğun küreselleşme ile birlikte epey aşınmış vaziyette. Artık egemenlik denilen kavram ciddi ciddi tartışılıyor. Devletler yönettikleri toplum ve kara parçası üzerinde yeterince egemen konumdalar mı? Bu sorunun cevabı artık 50-60 yıl öncesi ile kıyaslanamayacak kadar farklıdır şüphesiz.

Yıllık kazançları belki 5-10 ülkenin GSMH’sinden daha büyük olan çok uluslu şirketler dünyadaki enerji, hammadde, elektronik, gıda, teknoloji gibi hassas alanlarda dünyanın kaderini belirleyecek ar-ge ve üretim çalışmaları yürütüyorlar. Bu şirketler artık dünyayı yöneten küresel konsorsiyumun hem uygulama hem de karar alma merkezleri haline geldiler. Bundan 20 yıl evvel uluslararası tahkim meselesini tartışırken bunun milli egemenliği delen bir uygulama olduğunu söylüyordu herkes. Ve haklılardı. Süreç içerisinde anlaşıldı ki milli devletler bu süreçte küresel firmalar karşısında diz çöktüler.

Büyük küresel şirketlerin ise her birinin ayrı ayrı bağlı oldukları bir takım aileler ve merkezler var. Bu ailelerin kurdukları vakıflar şirketlerle birlikte faaliyet gösteriyorlar. Bill Gates Vakfı gibi, Rockefeller Vakfı gibi vakıflar, arkalarındaki büyük parasal güce yaslanarak dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli operasyonlar gerçekleştiriyorlar. Halkla ilişkiler faaliyetlerinde, yani ön bahçelerinde, dünyadaki çeşitli insani sorunlar üzerine faaliyet gösterdiklerini ifade eden bu vakıflar, arka bahçelerinde kendilerinin de bağlı oldukları karanlık karar merkezlerinin planlamaları doğrultusunda çalışmalar yapıyorlar.

Mesela yakın zamanda Koronavirüsle ilgili olarak Bill Gates’in açıklamaları akıllarda çeşitli soru işaretleri bıraktı. Mesela aşı konusundaki açıklamaları acaba Gates de bu işin içinde mi? İçindeyse neresinde, gibi soruların sorulmasına kapı araladı. Ya da Rockefeller vakfının 2010 yılında yayınladığı ama şimdilerde internet sayfasında bir türlü bulunamayan rapor Korona ile ilgili süreçlerde bu karanlık ailelerin herhangi bir müdahalesinin olup olmadığı yönünde kuşkular doğurdu.

Şimdi size başka bir örnek vereyim. 2020 yılının ortalarında bulunduğumuz şu günlerde dünyada aşağı yukarı 250 ila 270 milyon arasında mülteci var. Bu oldukça yüksek bir rakam. Özellikle Suriye gibi savaşın büyük yıkımlara sebebiyet verdiği bölgelerden başka ülkelere milyonlarca insan göç etti. Bu insanlar artık birer dünya vatandaşı konumundalar. Bir ülkeleri yok, vatandaşı oldukları bir devletleri yok. Yoksul ve zor durumdalar. Dolayısıyla şu planda sahipsizler ve kendilerine nereden bir el uzansa o eli tutacak, o ele yapışacak durumdalar.

Geçenlerde aldığım bir duyuma göre Gates Vakfı bu mülteci nüfus üzerinde çeşitli çalışmalar yapıyormuş. Bu vesileyle Türkiye’ye de gelmişler. Özellikle göçmenler üzerinde yapılacak birtakım çalışmalar için hazırlık aşamasında oldukları yönünde bazı bilgilere ulaştım. Bu çalışmaların mahiyeti nedir? Hangi alanlarda mülteciler üzerinde çalışmalar yürütüyorlar? Mesela dijital kimlik yani çip meselesi bu çalışmalar arasında mı? Ya da yeni geliştirilen ilaç, aşı ve benzeri ürünlerin test aşamalarıyla bu çalışmaların bir ilgisi var mı? Bütün bunlar cevap bulunması, aydınlatılması gereken karanlık noktalar.

Suriye’den bir şekilde Avrupa’ya götürülen annesiz babasız binlerce çocuğun akıbetinin ne olduğu noktasında halen yeterince bilgiye sahip değiliz. Bu çocuklar şu an neredeler? Mesela Almanya neden ısrarla bu mülteci çocuklarla ilgili çalışmalar yapıyor? Bu soruların cevabı henüz verilebilmiş değil. İşte tam bu yüzden Gates Vakfı gibi, Rockefeller Vakfı gibi küresel ölçekte faaliyet gösteren vakıfların çalışmaları konusunda ihtiyatlı, hatta şüpheci bir tutum içindeyiz. Kurulacak yeni dünya düzeni için ne tip hazırlıklar içindeler? Sanırım bu soruların cevaplarını zaman içerisinde alacağız. Ancak insanlık adına takipçi ve duyarlı olmak zorundayız.