Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Aralık 2023

​Kurganlar

İçinden geçtiğimiz şu zaman diliminde teselli bulacağımız ve sığınacağımız limanlar arıyoruz. Haberlerle sarsılıyoruz. Gazze bizi perişan etti. Dualarımızda hep Gazze var. Orada bir yıkım var, bu görünüşte öyle. Ancak aynı zamanda bizi onaran, birleştiren ve tefekküre götüren bir diriliş var.

İçimiz yanıyor. Elimiz kaleme gidiyor, yazıyoruz, dua ediyoruz. Gazze’de bir destan yazılıyor. Hüznümüz ağır ama aldığımız mesaj da bizi uyandırıyor.

Kurganlar ile böyle bir zamanda tanıştım. M. Ali Köseoğlu’nun Hece Yayınları’ndan Kasım 2023’te çıkan şiir türündeki eseri 72 sayfa ve dört bölümünden oluşuyor. Eserde 45 şiir var. Eserin editörlüğünü Âtıf Bedir üstlenmiş. Bu arada Hece Yayınları’nı tebrik ediyorum. Edebiyatımıza değerli eserler kazandırıyor. Bilhassa şiir türünde eser neşretmek şu zamanda büyük emek, fedakârlık ve destek demektir. Elimizde ne kaldı, işte şiir! Evet, Hece bunu biliyor ve büyük emeklerle çıkardığı eserlerle ve dergilerle okura bir kapı açıyor.

Kurganlar içtenlikli şiirlerden oluşuyor, temiz Türkçe ile gönlümüze sesleniyor. Eserin ismi dikkat çekiyor. İlk Çağ'da mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe olarak tanımlanıyor kurgan. Eseri okuyup künhüne varınca niçin Kurganlar isminin verildiğini anlıyorsunuz. Birinci bölümden önce şu dizeler dikkat çekiyor: “On yaşım hey, on beş yaşım, yirmi beş yaşım/şimdi ah! kırıklarla yürüyorum Sana.../nice bir çiçeğe, böceğe aldanışım/ne olur yol boyu bırakma beni bana.”

Kurganlar M. Ali Köseoğlu’nun serencamını sunuyor. Konya’da genç yaşta edebiyatın içinde yer alan, gazetecilik ve yayıncılık yapan Köseoğlu, yaşadıklarını, hayallerini, umutlarını, kırılganlıklarını, sevinçlerini, üzüntülerini samimi bir üslupla aktarıyor.

İlk şiir, Şehir ah şehir’de günümüzün fotoğrafı var. İnsanımızın karşılaştığı ve yaşadığı zorluklar, haberler ve hayatın kendisi bizi karşılıyor: “çaylar ocakta fıkır fıkır kaynasın/gazete sayfaları arasında zam haberi/-önemli mi –önemli/üç şehit daha vermişiz afrin’de/-bu çok ağır -yine de vatan sağ olsun/-terör kahrolsun”

Otuz dokuz derece’de Konya’da buluyorsunuz kendinizi. Yer isimleri, şahıslar, mekânlar, olaylar hepsi “İşte hayat!” dedirtiyor. Evet, Köseoğlu’nu şiirleri ile daha da yakından ve içten tanıyorsunuz. Eser ile müellifi arasındaki iç içe geçmiş ilişkiyi görmek mümkün: “bedestende aradığım kumaşı/piri mehmet paşa çarşısında bulamamışım” diyen Köseoğlu bizi mekânlarda gezdiriyor.

Her şairin bir İstanbul şiir vardır. Köseoğlu da İstanbul biraz şiiriyle içindeki İstanbul’u anlatıyor: “Biraz istanbul olduk süleyman’la/istanbul anlattı biz sustuk”

Şairin hayal âlemi ne kadar mühimse içinde yaşadığı gerçek âlem de o kadar mühimdir. Köseoğlu’nun şiirlerinde günlük yaşam, tabiat, eşyalar, mekânlar, insanın hâli ve hayatın akışı olduğu gibi ama etkileyici bir dille okura sunuluyor. Dili zorlamadan şiirini kuruyor, serbest tarzdaki şiirlerde gözlem ve yaşanmışlık var. Haberleri içerinden aktaran bir muhabir tavrıyla Köseoğlu sadece şiir yazmıyor, şiiri önce yaşıyor, sonra yazıyor. Realist bir gözle romantik duygular sunuyor. Modern çağın resmini çiziyor ama onu besleyen geleneği ihmal etmiyor. Sakuralar çiçek açtı mı şiirinde çiçekler, bitkiler, akvaryum, balık, çocuklar, şehir, söğütler, akasyalar, dut ağaçları ve bahçeler gözümüzde canlanıyor: “söğütler akasyalar dut ağaçları/ne oldu bademe/çiçek açtı mı bunca gidişten sonra/bahçeye diktiğin anılar/yahut sakuralar.”

Yazık şiiri bireysel duyguların zirvesinde. İçli ve hüzünlü: “şiirler yazacaktım/bile bile kaybolacaktım/annemin mezarına sarılacaktım/yazık yazık yazık”

Kırgınlıkları kuşlar taşır şiirindeki şu dize şiirdeki temayı özetler gibi: “kırgınlıkları kuşlar taşır kanatlarında”

İkinci bölüm şiirleri daha kısa. Klasik edebiyatımızda “rubâî” nazım biçimi vardır. Günümüzde elbette bu nazım biçimi yok denecek kadar az ancak yeni formlarla anlamı bir bölümde toplayan kısa şiirler de mevcut. Köseoğlu’nun bu bölümdeki şiirleri de “rubâî” gibi geldi bana: “Adam bindiği dalı kesiyor/herkesin bildiği gibi düşecek/aklında ne varsa elinde testere/ihtimal vermeyenler gülecek.”

Üçüncü bölümdeki şiirlerde daha çok aşk, daha çok bireysel hayallerin sezgisi var: “sevgilimin olmadığı/yerlerde söylüyorum onu ne çok sevdiğimi/ateşe değil küle söylüyorum/dertlendiren güle değil” Aşk her şairin şiirinden taşar, okurunun kalbine vurup durur. Köseoğlu’nun da dizelerinden taşan duygulu söyleyişler var: “bekleme sevgilim/beklenmedik bir anda/olur/en düşük ihtimaller.”

Dördüncü bölümde dışa açılan ve evrensel temaları işleyen şiirler dikkat çekiyor. Toprağın altı filistin şiirinden aldığım şu bölüm günümüzde de kanayan yaramızı anlatıyor: “birinin ikisinin üçünün annesi de ağlıyor/oyunu bombayla bozuyor asker/ne bilsin/sadece toprağın üstü değil/toprağın altı da filistin.”

Eller yukarı şiirinde yine kalbimizi acıtan bir manzara var: “fosforlusu yağıyor gazze’ye/harvard’da okuyor/vietnamlı kızlar yıllardır/gökyüzündeki yıldızları sayıyor/beşiği kanlı bebeklerin yerine”

M. Ali Köseoğlu hem yaşadığı şehri hem de yaşadığı çağı iyi gözlemliyor. Nijer başlıklı şiirdeki şu dizelerdeki duyarlılık dikkat çekiyor: “bu çocuklar âdemin ne yer ne içer/insanlığa ne kadar uzak nijer.”

Özgürlük hareketleri her şairin dikkatini çekmiştir. Özellikle emperyalist güçlere başkaldırıya her zaman yer verilmiştir. Anlatmaya gerek var şiirinde: “yaşasın kölelere özgürlük/yaşasın maduro ve telli turna” dizeleriyle Köseoğlu bu başkaldırıyı işlemiştir.

Kurganlar şiirinde Köseoğlu şöyle sesleniyor: “Ben kaybettim savaşımı/sen hâlâ kazanabilirsin/nergisleri sümbülleri ve onlara dokunan/güneşleri kurganlara gömebilirsin/ben eve döndüm döndümse/sen yüzünü ateşlere dönebilirsin.” Şairin kurgusu onun gerçek hayatta söyleyebildikleri, söyleyemedikleri; yaşayabildikleri, yaşayamadıkları üzerinedir. Kurganlar’da içte ve dışta ne varsa birer birer dökülüyor, okunuyor, görülüyor, bir tablo gibi sunuluyor. Köseoğlu’nun şiir dünyasında bahçeler, şehir (Konya), çocuklar, anne sevgisi, özgürlük, ağaçlar, çiçekler, aşk, hüzün, Filistin, Gazze, Afrika, hayat ve ölüm. Her şiiri kazdım, içine girmeye çalıştım. Üstünde toprak, altında aşk var. Kısacası Kurganlar hayalimizin gömüldüğü ama umudumuzla aşkımızın tekrar dirileceği bir tepe gibi yükseliyor şiir dünyamızda.