Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


KÜRT SİYASETİNDE KIRILMA

Son bir haftadır Kobani meselesi üzerinden Türkiye'de 33 insanın ölümüyle sonuçlanan ve HDP başta olmak üzere kürt siyasetçilerinin ve CHP'nin meydana gelmesinde sorumluluğu bulunan olayın neye işaret ettiğine bakalım. Hiç şüphesiz bu meselenin içiçe geçmiş girift ilişkiler ağını, birbirleriyle ilintili biçimde analiz etmeyi gerektiriyor. Biz burada, olayın HDP ve kürt siyaseti boyutuna bakalım. Hemen peşinen söyleyelim ki, HDP başta olmak kürt siyasetinin temsilciliğini üstlenen grupların, bu şiddet dili üzerinden sürdürdükleri politika yolun sonuna ulaşmıştır. Artık eski milatarist siyasete tepki olarak geliştirilen ve belli küresel diktelerle bağlantılı olarak tolere edilen bu politika kırılmaya uğramıştır.

Her şeyden önce, PKK ve onun siyasi uzantıları, uzun vadede bölgede farklı güçlerle karşı karşıya kaldığında, yenilgisinin derinleşebileceğini görmüştür. Işid, kabul etmek lazımdır ki, bölgede bir ülkenin kendi başına (ve bu arada PKK'nın da) kara harekatı ile baş edebileceği bir yapı değildir. Dolayısıyla PKK'nın, o bölgede farklı ülkeleri kesen (Türkiye'de dahil) emellerinin çok ta gerçekçi olmadığını biz zaten biliyorduk; ama PKK da görmüş oldu. Kobani gibi stratejik bile olmayan bir yeri korumada aciz kaldı ve oradaki kürt sivil halka Türkiye kucak açtı. Şimdi bu siviller, HDP, savaş çığırtkanlığı yaparken, yeni hayatlarına Türkiye'nin şefkatli kolları altında başlayacaklar.

Bu da aslında kürtler için yegane imkanın Türkiye olduğu gerçeğini bir kere daha ortaya çıkardı. HDP başta olmak üzere PKK ve diğer siyasi uzantıların Türkiye algısı, bir düşman konsepti üzerine dayanıyor maalesef. Bunlar Türkiye'ye bir aidiyet hissi duymadığı gibi, sürekli Türkiye'nin zayıflatılması ile kendilerinin yükselmesi arasında direkt bir ilişki kurmaktadırlar. Bu açıdan da sürekli talep eden; fakat bu ülkeye vazife anlamında değmeyen bir siyasi söylemi şiddetle desteklediler. Bu açıdan Demirtaş başta olmak üzere bu siyasetçiler, son olaylarda insanları sokağa dökerek ve vandallığı teşvik ederek tam bir sorumsuzluk örneği sergilediler. CHP'de bu koraya katıldı ve tam bir basiretsiz siyasetin ortasından hareket etti.

Öncelikle Demirtaş ve bu siyasi oluşumların, kendi kaderleri ile Türkiye'nin kaderini Tevhid ederek işe başlamaları gerektiğini anlamaları lazımdır. Türkiye, hepimizin ortak kaderi olmazsa, Demirtaş'ı da kürtleri de ne Amerika, ne İngiltere ne de bölgedeki diğer ülkeler, buyur ederler. Onlar ancak, Demirtaş'ı ve Onun nezdinde kürt siyasetini araçsallaştırırlar. Demirtaş'ın daha sonraki açıklamalarından kimse tatmin olmadığı için, bu ölümlerin ve vandallığın faturası da şimdiden onun üzerinde kalmıştır. Nitekim ekran karşısında terleri, telafi açıklamalarını yalanlamaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimi süresince kazandığı artıların hepsini de bir çırpıda harcamıştır.

Üstelik şu anda Türkiye hükümetinin çözüm sürecini koruma bağlamında eski militarist siyasetleri bırakma kararlığı devam ederken, PKK ve onun siyasi uzantılarının bunu sürekli ülke aleyhine bir şantaja dönüştürmeye çalışması gözlerden kaçmamaktadır. Mevcut gelişmelerin (en azından değişim çabalarının) bir beş yıl öncesine göre bile, önemli adımlar olduğunu görmeyen; bunu imkana dönüştürmek yerine daha çok Türkiye'yi sıkıştırmak için siyasete dönüştüren bir aklın, er geç bu yolun sonuna gelineceğini de hesaba katması gerekir. Üstelik de ne Demirtaş, ne de PKK'nın diğer uzantıları artık kürtlerin yegane temsilcisi değildirler. Kürt vatandaşlarımız, artık bu ülkede barış içinde yaşamak istiyorlar ve onların kaderi bu ülkenin kaderi ile direkt bağlantılı.

Öcalan, Kandil ve kürt siyasetçileri arasındaki çatlak, bu olaylar vesilesiyle daha net ortaya çıkmıştır. Öte yandan Hüdapar ve Hizbullah'ın da kürt meselesine müdahil olduklarını unutmayalım. Ayrıca bütün eksikliklerine rağmen AK Parti'nin, hiçbir Parti'nin olmadığı kadar kürt vatandaşları temsilde nal toplamadığını biliyoruz.

Şiddet ve vandallık üzerinden siyasete dizayn vermeye çalışanlar için yolun sonuna gelinmiştir. Ne çözüm sürecinin, ne Hükümetin ne de bu ülkedeki bütün etnik gruptan insanların şiddete tahammülü kalmamıştır. Demirtaş, bundan sonra kürt halkına bile kendisini anlatırken daha fazla terleyecektir.