Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 May 2019

Kürtler, köle bir toplum değildir!

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde Kürtler kime oy verecek diye soranlara “elinin körüne oy verecek” diye azarlamak geliyor içimden. Neden kimse “Türkler” veya “Araplar” veya “Lazlar” kime oy verecek diye sormuyor da illa ki Kürtler merak konusu?

Bu söylemler kesinlikle Kürtlere resmen hakarettir. Kürtleri iradesiz ve köle bir toplum gibi gösterme gaflet ve ihanetidir. Her Kürt, kendi beynine ve kendi bedenine hükmetme hak ve yetkisine şüphesiz ki sahiptir. Hiçbir Kürdün oyu, hiçbir parti için çantada keklik değildir. Bakın şunu asla kimse unutmasın! “Kürtler hiçbir zaman köle bir toplum olmadılar ve olmayacaklar. Diğer bütün etnik unsurlar kadar iradeli, onurlu, gelenek ve göreneklerine bağlı, hem dinine hem de diline bağlı kadim bir halk topluluğudur.”

Hiçbir yapı ve grup, parti ve siyasi kişilik tüm Kürtler adına, toptancı bir yaklaşımla irade ve siyasi hedef ortaya koyamaz. Bu kimsenin hakkı da haddi de değildir. Kürtlerin oyu kimsenin tekelinde değildir. Kürtler köle ve hizmetçi bir toplum hiç değildir. Bakıyoruz son zamanlarda konu genelde seçim olup, Kürt oylarına ihtiyaç hâsıl olunca göstermelik Kürt dostları peydah oluyor.

Kürtler meze değildir!

Kimse kimseyi kandırmasın. Ortada yaşanmış bir tarih, acılarla dolu bir hikâye var. Kürtlere bu güne kadar kim düşman kim dost oldu hepsi bellidir. Kürtler yeminli Erdoğan düşmanlarının göstermelik, riyakâr desteklerine muhtaç da değildir. Onların üç kuruşluk siyasi hesapları için, kullanmak isteyecekleri rakı masası mezesi hiç değildir.

Bugün eğer Kürtler korkmadan ben Kürdüm diyebiliyorsa, rahatlıkla Kürtçe konuşabiliyorsa, çocuklarına Kürtçe isimler koyabiliyorsa, Kürtçe kaset dinleyip, Kürtçe TV izleyebiliyorsa bunda Başkan Erdoğan’ın katkısı çok büyüktür.

“CHP demek” kanlı bir tarih, kirli bir miras, Dersim ve Zilan trajedileri demektir. “Türk ırkından olmayanların sadece köle ve hizmetçi olma hakkı var” söylemleri demektir. Kürtlerin inkârı, “Türkiye sadece Türklerindir” dayatması demektir.

Başkan Erdoğan’ı ve AK Parti’yi sevmeyebilirsiniz. İdeolojik ve siyasi olarak muhalif de olabilirsiniz. Ancak bu tepkiniz ve muhalif oluşunuz asla ama asla ülkeye ve ülkenin ulusal çıkarlarına muhalefete dönüşmemeli. Yaralı yüreklerin olduğu, acıların yaşandığı, gözyaşlarının aktığı bir Türkiye’de emin olun ne Türkü ne de Kürdü, ne AK Partilisi ne de CHP’lisi hiç kimse bir şey kazanamaz. Hepimiz aynı geminin tarihe yelken açan birer yolcularıyız. Tarihimiz, kaderimiz ve vatanımız ortaktır.

Her şey mükemmel değil

Muhakkak ki Başkan Erdoğanlı Türkiye’de her şey dört dörtlük değildir. Darbe tehlikesi atlatan, sınırlarında kuşatma çemberine alınan, yıllardır içte ve dışta adeta bir kurtuluş mücadelesi veren ülkemizde muhakkak ki eksiklik ve aksaklıklarımız vardır. Demokrasimiz, ekonomimiz, ulusal güvenliğimizi sıkıntı ve saldırı altındadır. Ancak geçmişten kalan ağır sorunları son 17 yılda bir bir çözme iradesi ve samimiyetinde olan bir iktidar da vardır.

Kim nasıl okursa okusun, hangi pencereden bakarsa baksın her şey Başkan Erdoğan’ın 31 Mart seçimleri sonrası ortaya koyduğu, 82 milyon insanın siyasi değil de gönüllerde birliğini hedefleyen “Türkiye İttifakı” söyleminde sonra oldu. Sanki gizli bir el, sokakları karıştırmaya, siyaseti dizayn etmeye, şiddet ve ayrılığı körüklemeye çalışıyor. Bir anda anlaşılmaz bir şekilde, seçimlerden sonra sokakların ısınmasına, kimi siyasilere ve gazetecilere yönelik şiddet eylemlerine şahitlik ettik. Maalesef tüm bu olumsuz gelişmelerden sonra olan da “Türkiye ittifakı” söylemi ve hedefine oldu.

Muhakkak ki herkes bizim gibi düşünmek, bizim doğrularımızı doğru bellemek, bizim partimize oy ve destek vermek zorunda değildir. Terör ve şiddeti alenen teşvik ve tahrik etmediği sürece bırakın en aykırı, en şok edici hatta kurulu düzeni sorgulayıcı fikirler dahi ortaya konsun. Bırakın sanatçılar, iş adamları, siyasetçiler farklı olsa da konuşsun. Konuşsun ki demokrasimiz gelişsin, bilim ilerlesin, varsa yanlışlarımız ortaya çıksın. “Konuşan değil konuşmayan, susan, içine kapalı bir Türkiye’den korkalım.”