Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2441.94
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Haziran 2023

Kürtler muhatabımızdır müstehakımız değil

Geçen hafta “Kürd(insan) başlıklı bir yazı yazdım. Bu yazı ile Kürtlerin asgari insani tepkilerine dahi bir takım ideolojik kılıflar giydirilmesini Diyarbakır anneleri üzerinden örneklendirerek eleştirmiştim.

Kürdinsan başlıklı bu yazımın içeriğinde ne anlatmak istediğimi açık seçik yazmama rağmen yazının ısrarla bir yerlere çekilebileceğinden korkmadım desem yalan olur.

Biliyor musunuz? Hiçte öyle olmadı. Aksine yazı siz okuyucularım tarafından destek gördü ve alkış aldı.

Hatta diğer köşe yazılarımdan tam on kat daha fazla okundu. Gerek sosyal medya hesaplarımdan gerek diğer iletişim araçları yoluyla çok olumlu tepkiler aldım. Bu olumlu tepkilerin bir çoğu benim gibi Türk vatandaşlarından geldi.

Bu şu anlama geliyor; bu ülkede Kürtleri aslında çok iyi anlayan sessiz bir çoğunluk var. Bu sessiz çoğunluk Kürtlerle kökü kadime dayalı dostluğun gerektirdiği tarihi bilince ve sorumluluğa sahipler.

Yine bu sessiz çoğunluk etnik farklılıklara dair yorumlarını Kuran-Kerim tedrisatından geçirmiş, Peygamberimizin veda hutbesinde ete kemiğe bürünmüş “ümmetçi” anlayışı ile harmanlayarak doğru zeminde konumlanmışlar.

Bu idrak ve şuur türlü renklerden oluşan milletimizin her türlü rengini ve vasfını koruyarak önümüzdeki yüzyılı birlikte inşaa etme iradesini ortaya koymak adına ümit verici.

Emperyalizmin değirmenine su taşımayalım;

Aslında homojen yapı ve tekli anlayış ile çoğunluğun hâkimiyetinde tahakkümcü bir düzen kurmak ve sair renkleri yok etmek ya da hiç değilse “yokmuş”gibi davranmanın altında yatan motivasyon emperyalizmin sömürgecilik iştahıdır. Çünkü kodlanmış verili ideolojiden berisini ötekileştirmek, inkar etmek huzursuzluk ve baskı yaratır.

Baskının olduğu yerde terör ve savaş eksik olmaz. Terör ve savaş varsa orada silah ihtiyacı vardır. Silah ihtiyacının olduğu yerde tabiki tek kazanan vardır O da emperyalistlerdir.

Diğer yandan emperyalistlerin tekçi düzeni salık vererek bunu güvenliğin ve sonsuzluğun anahtarı olarak göstermesi eşyanın tabiatına aykırıdır.

Fıtri farklılılar rahmettir ;

Toprak altındaki tohumu düşünün. Bu tohum yeşermek için bağrına sığındığı toprağın biyolojik özelliklerine ihtiyaç duyar. Toprak ise verimli kabul edilmesi için o tohumun fıtri özelliklerine ihtiyaç duyar. En nihayetinde o tohum ve toprak suyu arzular. Yağmur ile birlikte tüm bileşenler tamam olur ve biiznillah tohum yeşerir. Bu bir verimliliktir. Bu verimlilik oluşurken ne tohum toprakla aynı birleşendir, ne de yağmur tohum ve toprakla aynı bileşenlerden oluşur. Her biri farklı fıtrata sahiptir ve bu fıtri farklılık adeta birbirleri için rahmettir.

İşte bu örnekte olduğu gibi ülkemizde de birbirinden farklı etnik kimlikler birbirinden farklı kültürel sosyolojiye sahiptir. Kürtler tarihleri ve yaşadıkları inatçı coğrafyanın etkisiyle farklı sosyo-kültürel kabiliyetler kazanmışlardır. Kürtler kendilerine özgü fıtri özellikleriyle Anadolu’nun kaotik zemininde islam bayrağının her daim dalgalanmasında Türklerin yanında olmuşlardır.

Farklı milletlerden oluşan bu iki farklı kültürel mozaik bu coğrafyada birbiri ile iç içe geçerek aynı amaca hizmet ettiklerinde nice tarihi başarılara birlikte imza atmıştır. Her bir farklılık birbirinin eksiğini kapatarak “tam”ı oluşturmuştur. İki farklı yarım bir araya geldiğinde tam oluyorsa bu farklılık fitne olarak değil rahmet olarak nitelendirilmelidir.

“Var”ları görebilmek için var olana sırf bize aksi öğretildi diye “yok” dememeliyiz.

Farklı renklere karşı renk körü gibi davranmayalım. Kürtler’in bir tarihi ve bu tarihin üzerinde yaşadığı bir coğrafyası var. Kürt tarihi ve coğrafyasının olduğu yerde elbette kadim bir Kürt kültürü var.

Bu kültürün içinde kültürü nesilden nesile aktaran ana dil Kürtçe var.

Ağa, ağalık divanı, seyda, mele,gibi Kürt kültürünün ve özellikle Kürt edebiyatının taşıyıcı kolonları var.

Kürt kültürünün felsefik sınırlarını belirleyen Ahmedi Hani(Xani) felsefesi var.

Kürtlerin kalpleri ve bu kalplerde yaşayan “Mem ü Zin” de destanlaşan vuslata hasret aşkları var.

Düğünleri var, stranlarda saklı acı ve hasretleri var.

Dengbej ile bizlere geçmişten ders çıkartılacak haberler var. Kürt tasavvufi edebiyatının duayeni Feqiye Teyran’ın gönüllere nakış gibi işlediği “bağımda kış oldu, gülistan zamanında” dediği vakitsiz ayrılıklara dertlendiği “Ay Dilbere’ var.

Melayê Cizirinin divanı var ,içinde biraz Yunus biraz Mevlana var. Melayê Ciziri okunmadan tamam olmaz ne Yunus ne de Mevlana..

Yani var da var. Ama var olanı yok diyerek inkar etmediğimiz zaman var olanların varlığınının farkına varabiliriz. Bu kadim kültürle hep birlikte zenginleşmek varken neden yok saydım diyerek bu kültürel hazinelere sırtımız dönüyoruz.

Kaldıki yok demekle de varı yok edemeyiz.

O halde Emperyalist oyunları bozmaya var mısınız?

Gelin hep beraber tabularımızı yıkalım. Kendi ellerimizde yaptığımız sonra kutsiyet atfederek tapındığımız ideolojik putlarımızı gönül Kabe’mizden temizleyelim.

Emperyalistlerin bize hazır giyim diktiği ve gardrobumuza astığı sonu “izm”ile biten ideolojik fikri elbiseleri giyinmeyi reddedelim. “Ama”ve “niye” gibi fikrimize yerleştirilen fitneleri bertaraf ederek, her bir farklılığın kendi kültürünü muhafaza etmesini ve kendi şakilesine göre hareket etmesinin tabii olduğunu aklımızdan çıkartmayalım.

Birbirimizi dinleyelim, empati yapalım, birbirimizin müstahakı değil gelin birbirimizin muhatabı olalım.

Biz birbirimizin muhatabı olmadığımız zaman emperyalist güçler hem biz Türklerin hem de Kürtlerin müstahakı olur. Bunu millet olarak defalarca yaşadık ve hala yaşıyoruz.

Birlik olalım ve Türkiye’nin geleceğini yani Türkiye Yüzyılını hep beraber inşaa edelim.

Şu tarihi,coğrafi ve kültürel gerçeği asla aklımızdan çıkartmayalım;

“Kurd û Tirk li vê coğrafiyeda birayên hev in”

“Kürd ile Türk bu coğrafyanın iki kardeşidir.”

Değerli okurlarım; bugün Kurban Bayramının ilk günü. Bu vesile ile sizlerin mübarek kurban bayramını kutluyor, İslam alemine hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.