Dolar (USD)
32.39
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2395.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Ağustos 2020

Kurumlara Yazık Oluyor

Kurumlarımızın enerjisi heba oluyor. Kimi zaman maalesef yetenekli insan kaynağı ıskartaya çıkarılıyor. Tahsil görmüş, tecrübeli, dürüst ve ehliyet sahibi insanlar dışlanıyor, yerlerine hemşehricilik, akrabalık, particilik potasına girmiş bir takım kifayetsiz insanlar getiriliyor.

Kurumdan kastım sadece devlet kurumları değil. Şirketler, vakıflar, dernekler, medya kuruluşları ve başka yapılar da zikrettiğim kurumların içerisinde. Devlet elbette millete hizmet eden bir üst organizasyon olarak önemli ama iş sadece devlet kurumları ile bitmiyor. Yani liyakat sadece devlet kurumlarında aranmamalı. Özel sektör, sivil toplum ve medya merkezlerinde de liyakat ve dürüstlük temel ilke olmalı.

Devlete adeta bir virüs gibi sızan nepotizm, partizanlık ve hemşehricilik, hatta cemaatçilik hastalığı toplumda adalet ve hakkaniyet duygusunu zedeliyor. Yakınını kayırmanın sevap olarak algılandığı bir ortamda haklı olan değil, sosyal, siyasi ve iktisadi açıdan güçlü olan gemisini yüzdürüyor. Böylece haklının değil güçlünün hukuku öne çıkıyor. Hak kavramı yara alınca kardeş kavramlardan olan adalet duygusu da yaralanıyor.

1970’li yıllardan sonra kırsal kesimden büyükşehirlere yaşanan göç esnasında örneklerini bolca gördüğümüz hemşehri dayanışması, 40-50 yıl sonra çevrenin siyaseten merkeze yürümesiyle birlikte, yani sıradan Anadolu insanının yerelde ve merkezde iktidar gücüyle buluşmasından sonra iş banal bir hemşehri kayırmacılığına ve tuhaf bir nepotizme dönüştü.

“Akrabayı gözetmek sevaptır” anlayışının çarpıtılmış ve menfaat şebekeciliğine dönüştürülmüş bir çeşidi olan nepotizm, ister özel sektörde, ister kamuda olsun kurumların enerjisini tüketiyor. “Benden olan haklıdır”, “benden olan güçlüdür” anlayışı “iş odaklı” bir bakış açısı yerine temelsiz ve gayri meşru bir dayanışma eblehliğine evriliyor. İşini doğru ve kaliteli yapmayanlar işini düzgün yapmaya yeltenenlere galebe çalıyor.

“Toprağım olsun da çamurdan olsun” hemşehriciliği ise kalite, gelişim, ahlak ve ilerlemeye dayalı bir anlayış yerine birbirinin çıkarını kollayan ama iş kalitesi düşük bir insan topluluğunun türemesine sebebiyet veriyor. Böylece kurumların çözüm bekleyen sorunları dağ gibi büyüyor ve bir süre sonra kurumlar problem yumağına dönüşüyor. Küçük bir iş gören kitlesi üç beş bencil yüzünden kurumların devasa iş yükünü göğüslemek zorunda kalıyor. Çoğunluk el ense yapıp keyfine bakıyor, minik bir azınlık iş yükünü omuzlamak zorunda kalıyor.

Elbette akrabayı gözetmek dinimizce sevap olarak görülmüş ve emredilmiştir ama akrabaya haksız çıkar sağlamakla dinin emri aynı şey değildir. Elbette insanın çevresine, yakınlarına, hemşehrilerine faydalı olması sevaptır ama bunu hak ve adalet terazisinin dengesiyle oynayarak yaparsanız iş sevap olmaktan çıkar büyük bir günaha ve vebale dönüşür.

Hele de devlette nepotizm ve hemşehricilik daha tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır. Belli bir akraba ya da sülale çevresinin devletinin çeşitli kadrolarında yoğun biçimde yer alması ya da belli bir hemşehri çevresinin belli kurumlarda haksız şekilde yığılması, devlet mekanizması dışında kalan ama yeterliliği olan başka kesimlerin bir süre sonra rahatsızlık duymasına ve adalet duygusunun yara almasına sebebiyet verir.

Bugün için önemsemediğimiz bazı küçük problemler yarın kartopu etkisiyle büyür ve altından kalkılamaz neticeler doğurur. İster özel sektörde, ister sivil toplumda, isterse devlet kurumlarında olsun yukarıda zikretmeye çalıştığımız hususlarda özenli davranmak gerekir. Zira hiçbir güç baki değildir. Galip olan yalnızca Allah’tır. Her daim adalet terazisini doğru işletmek zorundayız.