Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.64
Gram Altın
2394.05
BIST 100
10195.86
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Nisan 2013

Kurumsal Taassup

Sivil toplum örgütlerinin (STK) görünen en büyük sorunu maddi imkansızlıklardır. Başkan ve birkaç yönetim kurulu üyesi üzerinden bu sorun çözülmeye çalışılır. STK yönetimi hem faaliyet yapacaktır hem de bu faaliyetin finansmanını sağlayacaktır. Bunu yaparken de sesini çıkartmamalıdır. Zira başkandır, yönetim kurulu üyesidir. Gönüllü olmuştur. Her türlü soruna katlanması gerekmektedir. Zira işin başındadır.

Tüm imkansızlıklara rağmen sosyal sorumluluk bilinci ile hazırlanan programlar, katılımı sağlamak için verilen uğraş, verilen mesajın muhatabına ulaşması için koşturmaca neticesinde program/çalışma bitmiştir. Hak ettiği ilgiyi görmüştür veya görmemiştir. Bu konjonktür ile alakalıdır. Yoksa programın/çalışmanın iyi veya kötü olması ile alakalı değil. Zira çabuk tüketen bir toplumuz, dingin bir süreç değil hareketli taşların hala yerinden çok hızlı oynadığı bir zamanı yaşamaktayız. Gün olmasın ki alışkanlıklarımızı değiştirecek önemli bir açıklama yapılmasın, gün olmasın ki çok geniş kesimleri ilgilendirecek bir değişiklik hayatımızın içine girmesin. Tüm bunları çok kısa sürede kabullenmek ve uygulamak zorunda olan kitlelerin bir STK'nın ülke için önemli gördüğü bir çalışma hayatlarını doğrudan doğruya etkileyecek bir kurulun/kurumun aldığı karar karşısında hiçbir önemi olmamakta/olamamaktadır. Zira geleceğe ait kararları verenler her şeyi bilen her şeyin üstünde ala kişilerdir. Birkaç garip (!) kişinin yaptığı çalışmanın çokta önemi bulunmamaktadır.

Oysa devletin yapması gereken birçok çalışmayı maddiyatlarını da karşılayarak yapan bu garip (!) insanlar topluluğu bir şekilde çalışmakta, koşturmaktadır. Yaptıkları bu çalışmalar için ödüllendirilmeleri gerektiği halde birçoğu sürekli tenkit edilmektedir. Hem üyeleri tarafından hem de ayağına bastıkları veya engel oldukları kişiler tarafından.

Ancak günümüzde STK'ların sorunları bunların hiçbiri değil. En büyük iki sorundan bir tanesi STK, siyasi parti yakınlaşması. Bu doğal da kabul edilebilecek bir sonuç olmakla birlikte ehil olmayan insanların doğru olmayan usuller üzerinden STK'ları kullanarak bireysel siyasi hedeflere yönelmeleri. Devamında o sivil toplum örgütü ile o siyasi partinin gereğinden fazla yakınlaşması ve STK'nın asli görevini yapamaması durumunun oluşması. Bu bir STK için kabul edilemez bir sondur.

İkinci sorun ve en önemlisi ise kurumsal taassup. Son dönemde artan ve "biz her şeyi biliriz" ve "her şeyin en iyisini biz yaparız" , "bizim dışımızda yapılanların hepsi yetersizdir" gibi yanlış inanışın ne yazık ki insanlar üzerindeki derin etkisi. Bulunduğu STK içerisindeki çalışmalar dışında hiçbir çalışmadan haberdar olmayan ve hiçbir çalışmayı da görmeyen, göremeyen, görse de küçümseyen bu anlayış önce çalışmalarda sıradanlığı daha sonra kendini tekrar etmeyi en önemlisi de o çalışmalar üzerindeki bereketi kaybetmektedir. Kurumsal taassupta diyebileceğimiz bu durum neticesinde insanlar sadece kendi sivil toplum örgütlerini önemsemekte, ona kanalize olmakta ve diğerlerini yok saymaktadırlar.

Bunlar tespitler çözüm ne olmalıdır? Kurumsal taassuptan nasıl kurtulacağız? Hepsi birbirinden önemli ve değerli çalışmalar yapan bu vefakar ve fedakar insanları nasıl kurumsal taassubun içerisinde olmaktan beri tutabileceğiz. Bu sorunu halletmeden çok önemli çalışmalara imza atan bir çok konuda farkında bile olmadan bizlere katkı sunan bu kurumların değerli çalışanlarının bu hastalıktan kurtulmasını nasıl sağlayabiliriz.

İnsan yetiştirme sanatının ilk sayfasından tekrar başlamamız gerekmekte. İnsanı yetiştir ki toplumu iyi yönde değiştirsin. Siz yetişmiş insana yatırım yapmazsanız tüm maddi sorunları da çözseniz STK'lar için çalışma ortamlarını da oluştursanız bunlar netice vermeyecek, ehil olmayan insanların oluşturduğu yapılar işleviz kalacaktır. Ehil olmayan insanların oluşturduğu taassup içerisindeki insanların bir araya geldiği STK'lar o topluma yarar değil zarar veriyorlar ve uzun vadede vereceklerdir.

Türkiye'nin yüz akı olan bu kurumların taassuptan kurtulmaları, o kurumdan ziyade ülkeye katkıdır. Bu nedenle kurum taassubundan kurtulmak üzere önce bireysel sonra da kurumsal olarak bu hastalıkla mücadele tüm kurumlarımızın önceliği olmak zorundadır.