Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.04
Gram Altın
2465.39
BIST 100
10319.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Şubat 2014

Kutlu'dan Nur

"Şeyh Vefa Camii'nden çıktım, ayakkabılarımı bağlıyorum. Birden üstüme bir gölge düştü. Bağcık işi bitti, başımı kaldırıp doğruldum. Aman Allah'ım!" Böyle başlıyor Mustafa Kutlu'nun yeni eseri Nur. Okuyorum. Karamsarlık illetine yakalananlara tavsiyem, 'hikaye'mizin anlatıldığı bu kitabı okusunlar, huzura kavuşacak, rahatlayacaklardır. Daha mütevekkil, daha muhabbetli olacaklar. Ne diyor Kutlu usta: "Madem Allah var, öyleyse gam yok..."

Kutlu'nun takipçileri her yıl bir hikaye kitabı ile ödüllendiriliyordu. 2013 yılında bu gelenek bereketlendi. Bir yerine kitap okuyucuların önüne gitti, iyi de oldu. Sıradışı Bir Ödül Töreni ve Nur. Dergah Ansiklopedisi'ni hazırlayan, Dergah dergisini idare eden Kutlu, sinema ve televizyonla da ilgilendi ve senaryolar yazdı, deneme ve incelemeleri de seviliyor. Ama ille de hikayeleri. Zaten Mustafa Kutlu ile 'hikaye' o kadar iç içe geçmiş o kadar özdeşmiş ki, birbirinden ayırmak kabil değil. İşte Dergah Yayınları'ndan çıkan o hikaye kitapları: Ortadaki Adam (1970), Gönül İşi (1974), Yokuşa Akan Sular (1979), Yoksulluk İçimizde (1981), Ya Tahammül Ya Sefer (1983), Bu Böyledir (1987), Sır (1990), Arka Kapak Yazıları (1995), Hüzün ve Tesadüf (1999), Uzun Hikaye (2000), Beyhude Ömrüm (2001), Mavi Kuş (2002), Tufandan Önce (2003), Yoksulluk Kitabı (2003), Rüzgarlı Pazar (2004), Chef (2005), Menekşeli Mektup (2006), Huzursuz Bacak (2008), Zafer Yahut Hiç (2010), Hayat Güzeldir (2012), Kapıları Açmak (2012), Anadolu Yakası (2012).

Mustafa Kutlu'nun gazete yazıları ile hikaye kitapları arasında çok bariz bir fark yok. Hem gazete yazılarında hem de hikayelerinde anlatılan, dertlerimiz, maddu00ee ve manevu00ee yoksulluğumuz. Şehirleşme maceramız ve Anadolu insanının ıstıraplarıu2026 Nur'da mesela hikayenin kahramanlarından mimar Sinan, bir dergideki konuşmayı okuyor:

"Görülen o ki; büyük şehirlerimiz ileride daha az yeşil daha az tabiat, daha az süku00fbnet ve buna karşın daha çok yol, daha kalabalık nüfus, daha çok endüstri, daha kirli hava, daha kirli deniz, daha çok koşuşturmaca ile dolu olacak. Bunlar kehanet değil. Şimdi tablo bu iken insan nasıl (u)mutlu olabilir?"

Büyük şehirlerimizdeki mimaru00ee ucuzluk ve zayıflık, köklü mirasa sırt dönüşün kederli tespiti yapılıyor dergide. Okunanları dinlemeye devam edelim:

"Eskiden her mahallenin kendine ait hususi bir havası bir tarz-ı hayatı vardı. Şimdi ise birbirinin kopyası aynı tipte, soğuk, cansız binlerce apartman ruhsuz beton kütleleriyle bütün şehirleri aynileştirmiş, şehirlerin, mahallelerin ruhu yok olmuştur. Artık her yer aynı ve hiç kimse bir yere ait değil. Mahalleler kendine özgü kimliği olan ve yine dini/sosyal merkezler, küçük çarşılar, çeşmeler, küçük imalathaneler ile birlikte 'kendine yeterli yerler' idi. Her mahalle birbirinden bir duvarla olmasa bile bir ağaçlık bölge ile ya da bir dere gibi tabii bir engelle birbirinden ayrılıyordu. Mahallede kendiliğinden bir otokontrol vardı çünkü herkes birbirini tanır, yabancılar derhal fark edilir, asayiş kolayca sağlanırdı."

Genelde kitap tanıtımlarında bahsedilen eserin konusu merak edilir. Mustafa Kutlu'nun bütün kitaplarında muhteva tektir diyebilirim. İnsan, insanımız. İnsanoğlunun hayatla münasebeti, eşya ile mücadelesi ve inançla olan ağır imtihanıu2026 Nur da öyle bir hikaye işte. Toplumumuzdan bir kahraman. Zeki, güzel ve meraklı kızımız Nur, mistik bir arayış halinde. Tavsiyeler üzerine Karaman'ın Virane Şeyhi Beşir Efendi'ye kadar ulaşır. Bir nefis terbiyesi gelir ardından. Sonra değişerek döner İstanbul'a. Babası İskender dindar işadamı, sevdiği insan Sinan bir ideal bir genç. Arayan, bulan, yanan, pişen ve olan Nur, fedakarlığın zirvesine tırmanır ve yakını olan Çiçek'e böbreğini verir. Sonu şöyle bitiyor hikayenin:

"Işık bütün vücuda yayıldı. Ardından yine kalp hizasında toplandı, bir küre oldu. Küre vücuttan koptu, tavana yükseldi. Tavanı deldi. Kaç kat varsa hepsini deldi. Binanın çatısını da delip göğe yükseldi. Açılan delikten Sinan yıldızları gördü. O sırada Nur'un eli elinden kayıp yana düştü. Yüzüne baktı. O güzel gözleri bir daha açılmamak üzere kapandı. Nur Nur olmuştu."

Gündemdeki tartışmalardan bıkanlar, aynı sakızı çiğneyenler, bir tasavvuf yolu arayışına tanık olmak isteyenler söyledikleri lafları bıraksınlar, süku00fbt etsinler ve Mustafa Kutlu ustayı okusunlar. Nur'u okuyup, huzuru bulsunlar.