Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Ekim 2015

Kutuplaşıyoruz, aynı gemideyiz meselesi

Türkiye, Gezi kalkışmasıyla birlikte aynı zamanda "kutuplaşıyoruz " ve "ayrışıyoruz" türünden bir "algı operasyonuna" da maruz bırakılmıştı.. Bilirsiniz buna sebep olarak Tayyip Erdoğan'ın sert tavrı ve üslubu gösterildi. Bu türden imaları "Ahmet Sever'in Abdullah Gül ile 12 yıl" adlı kitabında da bolca bulabilirsiniz. Yani iş Sayın Gül'e kalsaydı bugün ne kutuplaşmadan ne de ayrışmadan bahsediyor olacaktık! Bu şurada dursun. Dün Yeni Şafak'ın gittikçe kutuplaşıyoruz, ayrışıyoruz, çatışıyoruz yani tehlikenin farkında mısınız şeklinde başlayan ve uzlaşı, diyalog çağrılarıyla devam eden manşetini görünce bu meseleyi bir kez daha yazma gereği hissettim. Bilirsiniz bu tür durumlarda "aynı gemideyiz, batarsak hepimiz batacağız" türünden düz bir mantık yürütülür.. Ne var ki durum bundan biraz farklı..

Evet, aynı gemideyiz ama bu kavga, geminin birinci sınıf yolcuları arasında cereyan ediyor. Yani ortalama aylık geliri 30 ile 50 bin lira olanlar arasında!. Bu ülkede çıngar genellikle daha fazla güç, nüfuz, iktidar, makam, mevki elde etmek isteyenler arasında kopmuştur. Siz hiç pazarda alışveriş yapan insanlar arasında kutuplaşma ve ayrışma emaresine rastladınız mı? Tarlasında ekin eken, dağda zeytinini toplayan, pazarda malını satan, mahallede fırın işleten kısacası halk arasında keskin ideolojik bir ayrışma yaşandığına tanıklık ettiniz mi? Bırakın bunu 30 yıldır durmadan birbirlerini öldüren Türk ve Kürt halkı bir kez olsun sokakta karşı karşıya geldi mi? Siz hiç onca vahim hadiseye rağmen Alevilerle Sünnilerin sokakta birbirlerini taşladıklarına şahit oldunuz mu? Biliyorum, bu asla olmayacak anlamına gelmez. Ancak size şunu demek istiyorum; rica ederim hesabı kuvvetli, kalp gözü açık, irfan sahibi derin Anadolu'yu tahlil etmeden tehlike çanları çalmayın.

Yeni Şafak Gazetesi'ni bugüne kadar hiçbir müşterisinin Alevi mi, Kürt mü, Türk mü, Müslüman mı, ateist mi, yoksa Ermeni mi olup olmadığına bakmaksızın hemen herkesle muhabbet çeviren bizim mahalleden esnaf arkadaşların eline verdim. Malatyalı kasap Ali abi gülerek "bunların içinde ben niye yokum" dedi ve mevzu kapandı. Türkiye'yi twietter'den ibaret sanan ve twetter'deki dedikodular üzerinden sosyolojik tahliller yapan bir aydın kafası var ülkede. Çarşı pazara inmemiş, Anadolu'yu gezmemiş insanlar bunlar. Kadim Anadolu halkını henüz tahlil edememiş bir kafa yapısı bu..

Tek kutuplu laik, Kemalist eski Türkiye rejimi;

Bu ülkede uzun yıllar farklı kesimleri ötekileştiren, dışlayan, yok sayan, dindar kızları başörtüsü yüzünden en temel insan haklarından mahrum bırakan, Kürtçe konuşturmayan, insanlara kamu kurumlarında üçüncü sınıf insan muamelesine tabi tutan, bürokratlarına seçilmişlere ayar verdirten tek kutuplu laik Kemalist rejimin hakim olduğu yıllarda neden kimse kutuplaşıyoruz/ayrışıyoruz çıkışları yapmadı?

Ne zaman ki dindarlar yönetimde söz sahibi oldu ne zaman ki tüm farklı kesimlere hak ve özgürlükler tesis edilmeye başlandı yani özgürlükçü, çok kültürlü farklı bir kutup oluşmaya başladı o vakit kutuplaşmadan ve çatışmadan bahseder olduk. Bu algının sahipleri de eski Türkiye rejiminden menfaat temin eden, çıkar elde eden, güç devşiren kesimlerdi. Oysa gerçek; ülkenin tek kutuplu Kemalist zihniyetin tekelinden kurtulması ve dindar insanların yönetimde ben de varım demesi meselesidir. Anlayacağınız bu durum bir kutuplaşma değil bilakis demokratikleşmedir. Kavga; hırs,iktidar ve çıkar kesimleri arasında..

Her kesimin vicdanlı insanlarına;

Diğer taraftan da bir koalisyon uzlaşması çabaları söz konusuu2026 Son zamanlarda "Erdoğan'ın uluslararası güçlere meydan okumasıyla içerideki ve dışarıdaki derin yapılar harekete geçti ve ülke terör batağına saplandı" şeklinde farklı bir görüş ortaya atıldı. Yeni Şafak'tan Ergün Yıldırım'ın ifade ettiği gibi epeydir batı ile olan ittifakımız bertaraf edildi ve Türkiye çıkmaz bir sokağa girdi.O halde dışarıda batı ile eskiden olduğu gibi yeniden İttifakları güçlendirme yoluna gidilmeli ve içeriden de bir orta yol bulunmalı.

İçeriden CHP ile kurulacak bir koalisyon yükselen kutuplaşmayı minimuma indirecek, başkanlık sisteminden vazgeçilip ülke Davutoğlu'nun liderliğinde daha yumuşak ve entelektüel bir zeminde yoluna devam edecek.

Aksi takdirde İbrahim Karagül'ün de altını çizdiği gibi "Anadolu tarihinde ilk kez dönülmez bir çözülmeye doğru hızla yol alıyor.. Etnik kimlikten sonra mezhep kimliği üzerinden de yeni cepheler şekillendiriliyor. Çok ama çok derin bir toplumsal ayrışma yaşıyoruz. Bu ayrışmanın bir adım sonrası cepheler ve çatışmadır. Yani iç savaş! Birkaç yıl sonra bu ülkenin bu tehlikenin nerelere uzanabileceğini kestirmek güç." Durum ne kadar da vahim öyle değil mi? O halde Ali Bulaç'ın YeniŞafak'ta ifade ettiği gibi; kızgın demiri soğutmak elzem! Ali Bulaç'ın kafasındak kızgın demir belli Tayyip Erdoğanu2026 Ekrem Dumanlı'nın da aynı fikirde olduğundan hiç kuşku duymuyorum..

Bu bana biraz da eski Türkiye ile Yeni Türkiye karışımında gelin uzlaşalım gayretleri gibi geliyor.. Umarım bu yazıdan birlik beraberlik ve huzur karşıtı olduğumu çıkarmazsınız! Bu ülkede bahse konu edilen tarzda bir ayrışma ve kutuplaşma yok. Kaldi ki ülke daha çok kutuplaşmalıdır. Ne kadar kutup o kadar çoğulcu ve özgürlükçü bir ülke demektir.Ortak akıl ortak vicdan ve ortak idrak ise bu ülkenin tüm farklı kesimlerinin ahlak,vicdan sahibi kaliteli insanlarıyla tesis edilir. Sonuç mu? Küçük hesaplarla yürümez bu gemi arkadaş!

@sivildemokrat

[email protected]