Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2403.35
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Ağustos 2018

Lebbeyk Allahümme Lebbeyk...

Dinu00ee inanç güdülerek kutsal mekanlara gerçekleştirilen yolculuklar; en eski, en meşakkatli ve en uzun yolculuklar olarak daima tarih sayfalarında yerini almıştır. Bu yolculukların en önemlisi İslam dininin şartlarından olan "Hac"dır. Tarihu00ee olgusu Hz. İbrahim(a.s.)'e kadar uzanan bu yolculuk sayesinde dünya Müslümanları zaman ve mekan şuuruyla kendilerini yeniden keşfetme imkanı bulmaktadır. Bu yönüyle Hac; arınma ve dirilmenin miladıdır bir anlamda.

Yaşadıkları ve sevdikleri her şeyi arkalarında bırakarak yeryüzünün çekim merkezine yönelenlerin "bilgelik şuuru" ve "sabır" azığıyla varacakları nihau00ee hedef arşın altında kurulmuş olan ilk ev Beyt-i u00c2tik'tir.

Burası Allah'ın yeryüzündeki evi Beytullah'tır.

Burası şehirlerin anası Mekke'nin kalbidir.

Burası alemlere rahmet olarak gönderilen "Son Peygamber"in, aşkıyla yanıp tutuştuğu gurbetidir.

Burası insanlığın hidayet ve bereket sembolüdür.

Burası "ihtiyaçlılık bahçesi"nden "ihtiyaçsızlık bahçesi"ne açılan kapıdır.

Burası hem mal hem de bedenleriyle cihad edenlerin; dağları, taşları, ovaları, vadileri, ırmakları, ummanları aşarak gölgesine sığındığı Kabe'dir.

Dünya durdukça Yüce Rabbimizin, Resu00fblüne buyurduğu: "İnsanların içinde Hacc'ı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler." (22 / Hacc, 27) buyruğu artarak kabul görmeye devam edecek. İşte o buyruğun hayat bulacağı gün olan Zilhicce ayının dokuzuncu günündeyiz.

Heyecan dorukta...

Kabe'nin önünde saf tutanlar yek vücud oluyor. Burada Şafii yok, Hanefi yok, Maliki yok, Hanbeli yok. Kadın yok, erkek yok. Burada sadece malı ve canıyla Yüce Rabbinin çağrısına iştirak eden "tevhid ordusu" var.

Burası dünyadaki Mahşer Meydanı!

Ve buraya gelenlerin hepsi Peygamber Efendimizin Veda Haccında irad ettiği, "Arabın Arab olmayana üstünlüğü yok. Üstünlük ancak takva iledir" sözü gereği takvaya erenlerin ta kendileridir.

Mikat; büyük buluşma için milad. Amel yurdundan, hesap yurduna açılan kapı. "Ölmeden önce ölmek" için büyük prova vakti! Nefisten kaçış, Yaradana yakarış. Yıllarca beni giyen o şatafatlı; rütbenden, simgenden, unvandan, imtiyazdan daha doğrusu "ben"den kurtulma, sıyrılma zamanı. Büyük bir fırsat! Mikat yeri arınma, kefen giyme yeri. Zerrelere karışıp katre olma, deryalarda kaybolma yeri.

Ve artık helal olanların bir kısmından el çekme zamanı. Miskten yüz çevirip; Allah kokusunu hissetme, tahammülsüzlüğü bırakıp; sabırla buluşma, heva ve hevesten kurtulup; uhrevu00ee aşkla halvet olma, kavgadan, malayanilikten tiksinip; kardeşliği diriltme zamanı. Velhasılı; "Ben"den çıkıp "Biz" olma, yeni elbiselerimizle kendimizi Allah'a sunma zamanı.

Niyet; Hacc iklimine girmenin, sırlara yivlenmenin şifresi. Ardından O'na secdeyle birlikte, kutlu davete icabet ettiğimizi; "Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke la şeru00eeke leke lebbeyk. İnne'l hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk. La şeru00eeke lek!" (Buyur, Allah'ım buyur! Davetine koşarak icabet ettim. Senin hiçbir ortağın yoktur. Hamd, nimet, mülk Sana özgüdür. Senin hiçbir ortağın yoktur) telbiyeleriyle, boyun eğerek tazim etme zamanı.

Arafat vadisini adeta haşir meydanına çeviren Hacılar; özgürlüğe kavuşmanın çırpınışı içerisinde dualarla, telbiyelerle, salavatlarla ellerini semaya kaldırarak kendileri, akrabaları, geçmişleri ve bütün mü'minler için niyazda bulunarak, gözyaşları döküyorlar.

Bugün, büyük gün. Arefe'de, Arafat'a yivlenme günü. Hacc'da ilk fiil, ilk hareket, Arafat'tan başlıyor. Neden, Kabe değil de Arafat? Buradaki sır Hz. u00c2dem Aleyhisselam'ın kıssasında gizli. Bu kıssadan yola çıkarak, Arafat'ı önemli kılan sebeplerin derinliğini anlamaya çabalıyoruz. "Kabe"den, "Arafat"a iniş!

Kur'an'da bahsedilen kıssaya göre; Allah'ın yeryüzündeki ilk halifesi Hz. u00c2dem, "cennet bahçesi"nde yeşillikler ve vadiler arasında yiyor, içiyor, sıkıntılardan aru00ee (azad) bir şekilde yaşıyor. Ta ki, İblis'in O'na vesvese vermeye başlamasına kadar.

Ruhuna fücur ve takva ilham edilen "u00c2dem'e secde edin!" denildiğinde, İblis dışında bütün melekler bu emre ittiba ediyor. O, İblis ki; "Bana kıyamet gününe kadar süre tanı, O'nun (o çamurdan yarattığın, yücelttiğin ve secde etmemi istediğinin) soyunu -çok azı dışında- kendime bağlayayım" diye and etmedi mi?

Vesvese İblis'in en büyük tuzağı! Hz. u00c2dem'in karşısına bu tuzakla defalarca çıkıyor. En sonunda Hz. u00c2dem'i tuzağına düşürüyor. Hz. u00c2dem ve Havva "yasak meyve"den yiyor. Ve İblis ahdinde muvaffak oluyor!

Hz. u00c2dem'in yasak meyveyi yemesiyle birlikte "ihtiyaçsızlık bahçesi" birden bire "ihtiyaç, açlık, susuzluk, ıstırap ve dert dünyası"na dönüşüveriyor. Yani (hubu00fbt) yeryüzüne iniş!

Arafat; Hz. u00c2dem'in yeryüzüne indirilişinin, O'nun ortaya çıkışının başlangıç noktası. Havva ile buluşma noktası. Yani, bütün beşerin dünyada yaratılışının başlangıcı. Kendini bilme, kendini bulma ve kendini tanıma noktası.

İşte insanlar şu anda Kabe'den "ihtiyaçsızlık bahçesi"nden Arafat'a "ihtiyaç bahçesi"ne iniyor! Tıpkı babamız Hz. u00c2dem gibi! Tıpkı anamız Hz. Havva gibi! Arafat; tekrar Kabe'ye doğru, Allah'a doğru yönelişte ilk merhale!

Hac'da ilk hareket "Arafat"ta başlıyor. Güneşin tepeye yükselmesiyle birlikte "Arafat" mahşeri bir güne dönüşüyor!

İnsanlar, Cebelü'r-Rahme'de (Rahmet Dağı) Rahmet Peygamberi'nin Veda Haccı'nda irad ettiği hutbeyi dinlemenin hayaline dalıyor... Arafat'ın pak ve nu00fbr güneşinin altında feyiz alıyor... Tevhid okyanusunun milyonlarca katresi arasında varoluşun neşesini yaşıyor... Özgürlüğün halesinin altında, günahlardan azad oluyor... Ta ki, güneş Arafat Ovası'nda kayboluncaya kadar... "Arafat Vakfesi" durarak; "bilgi"yi kuşanıyor.

Batan güneşle gelen tufan, bir günlük şehri birbirine katıyor. Arafat'ta gecenin dehşetiyle; Cebelü'r-Rahme'nin etrafında bir girdaba dönüşen mahşeri kalabalık, yatağını bulmuş nehir misali, dokunduğu zerreyi toz bulutlarına katarak, bembeyaz bir sele dönüşüyor.

Nereye doğru? Şuur beldesi Maş'er'ul-Haram'a doğru. Bu beldede; fesat haram, haddi aşmak haram, canlıyı incitmek, bitkiyi koparmak haram. Burası, hürmet, emniyet, hürriyet, ismet yeri ve zamanı.

Meş'ar; savaş meydanıyla sınır olan bir ülkede seferberlik, silah toplamak, ruhu00ee hazırlık, plan ve derinlemesine düşünmek için vakfe. Karanlık gecede silah toplanıyor ve silahı kuşanılıyor; fakat şuur ve Arafat'ın aydınlığında.

Sessizlik, süku00fbnet ve derin düşünme! Meş'ar'da herkes kendisiyle başbaşa. Herkes geceyle beraber. İnsan, vasıta ve sürücülerle dolup taşan mahşeru00ee kalabalık! Mahşer!.. "O gün kişi; kardeşi, ana ve babasından... kaçar." (Abese, 34, 35, 36) Meş'ar gecesinin mehtabı serin, şefkatli ve sevimli, Allah'ın gönül alıcı gülücüğü kalplerde tarifsiz bir bu00fbse gibi... Ve O'nun çehresindeki kalpler, "Allah'ın aya ve mehtaba yemini"ne tanıklık ediyor.

Mina cephesinde Hannas, mücahitleri beklemekte! İblisler, iman ülkesini esir almışlar! Seher vakti korkunç bir savaş patlak verecek. Bu gece "bilinç ve silah" menzilinde eller mermiyle, bilinçle doldurulup, kalpler de "aşk" ve "dua" ile donatılmalı! Bütün susuzluklar Meş'ar göğünün altında tutulmalı ki, gaybu00ee vahiy yağmurları susayanları doyursun ve kandırsın.

Meş'ar; elde taş, dudaklarda dua, beklemede kavga sabahını! Birden bire Ezan'ın insicam dolu feryatları her köşeden uçuşmaya başlar. Yüzbinlerce "kamet", büyüleyici bir biçimde, rüku00fb ve secdeye gider! Sabah Namazı, her zamanki namaz... Fakat burada kılınan bu namaz, başka yerlerdekine benzemez! Ezanlar susar ve Meş'ar uykuya dalar. Ve artık aydınlık sabahtır, peşinden gelen!

Yarın Zilhicce'nin 10'uncu günü! Bayram! Kurban Bayramı! Ve Mina üçüncü ve son menzil! "Aşk" menzili! Bugün tevhid, aşk, özveri ve fedakarlık en muhteşem çehresiyle tecelli ediyor. Bu topluluk şimdi sadece beyaz barış güvercinlerinden değil, ondan da öte silahlı savaş mücahidlerinden oluşuyor. Silahlı ve kararlı tevhid ordusu, savaş alanı Mina Vadisi'ne iniyor! Artık, "Bismillah, Allahu Ekber" İblis'in saltanatına son verme zamanı! Artık herkes birer İbrahim! O'nun yolunda İsmailini kurban edebilir.

İsmailimiz kim? Gururumuz, kibirimiz, şanımız, şöhretimiz, canımız, malımız, ailemiz, evlatlarımız, ruhumuz, gençliğimiz, güzelliğimiz... Madem İbrahimiz! İblis'i yenmeliyiz! Hiç tereddüt etmeden içimizdeki İsmail'i, Mina'da kurban etmeliyiz! Tıpkı Hz. İbrahim gibi! Hz. İbrahim de öyle yapmadı mı? Ulvu00ee emre boyun eğip, İblis'i yenmedi mi?

Üçüncü gün, üçüncü aşama sizleri bekliyor! Cephaneler; vesveselere sebep olan "Büyük İblis", "Orta İblis" ve "Küçük İblis" menzilinde kullanılarak, tehlike bertaraf edilecek! Bu zaferin nişanesi olarak, İbrahimu00ee bir duruşla Mina'da bıçaklar İsmaillerin gırtlağına dayanarak, Allah'ın hediye ettiği, Cebrail Aleyhisselam'ın insanlığa ulaştırdığı koçlar kesilecek! Saçlar tıraş edilip, yeniden doğmanın sevinciyle ihramdan çıkılacak.

Artık bayram!..

Haccedenlerin bayramı!

İnananların bayramı!..

Kurban Bayramı!

Haccınız mebru00fbr, vakfeniz makbul, sa'yiniz meşku00fbr, kurbanınız kabul, bayramınız mübarek olsun.