Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Ağustos 2013

Leyalin Aşr Ve Leyle-İ Kadr

İnsanlık ailesinin yüreği ve vicdanı kötülüklerinden dolayı ağır lekelerle kararmış, karardıkça katılaşmış ve bu yüzden birbirine zulümde doruğu zorluyordu. Bu acınası duruma bütün eski kıta adeta esir düşmüştü.
Hicaz yarımadasında da durum farklı değildi, hatta daha kötüydü;
Çölün rüzgarına kapılan Araplar vahşetten vahşete savruluyordu. Kızlarını, dünyanın en tatlılarını echel anlayışları sebebiyle diri diri toprağa gömüp öldürecek kadar insanlıktan çıkmışlardı.
Azıcık da olsa bu cehaletten kurtulanlar durumun vahametini görüp bu vahşetin verdiği dehşetten dolayı 'dağlara sığınırlardı' sessizce. O yalnızlıkta "çare" diye diye inlerlerdi bu fıtratı lekelenmemiş 'hanif' şahsiyetler. Çarenin sadece göklerden gelecek fermanla mümkün olabileceğini biliyorlardı ki bunun için göğün kapılarını zorluyorlardı gözyaşlarıyla.
Mekkelilerin yıllar yılı sergiledikleri vahşetten dolayı çektiği "doğum sancıları" Muhammedu'l Emin'e adeta "çare O cc. başkası değil" inancını/anlayışını zerk ediyordu damla damlau2026
Muhammedu'l Emin, Hira'da yaşadığı son on gündeki acılarla tarihte yaşanmış ve yaşanacak bütün acıları kendisi çekiyor gibiydi. Naçar kalmıştı Muhammedu'l Emin, "tükenecekse nefesim tükensin, peki, ya kalanlar, mazlumlar, bebeler, köleleru2026 ne olacak" diyordu. Melekler, bir yandan Muhammedu'l Emin'in imdat çığlığına nasıl ve ne zaman cevap verileceğini merak ederken, bir yandan da Rasul-i Ekrem olacak haysiyetin doruğundaki bu insanın yaşadığı yakıcı ızdırabın bir an önce dinmesi için dua ediyorlardı.
İnsanlık ailesine, ama özelde "Mekke ve çevresine" acilen bir çare gönderilmeliydi. Bu çare her şeyin Malik'inin kudret ve tasarrufundaydı. Hira'nın kutlu misafiri de bunun bilinciyle Mekke'ye kahır dolu bakışlarla bakıyor, halkının acınası halinden dolayı acısının üstüne acı ekliyordu.
En son gidişi daha da tahammülü imkansız sancılarla doluydu. Bu vahşetin yol açtığı sızılarla kendinden geçen Muhammedu'l Emin gözlerini açtığında Mekke'yle göz göze gelir ve "çare" diye inliyordu.
Bu durum sık sık tekrarlanırdı. Yılda bir, iki bazen daha fazla, ama özellikle vahyin nüzulünden önceki 'kaçış'ın sancıları bir başkaydı. Son gidişindeki son on gecesi dayanılmaz acılarla geçiyordu Muhammedu'l Emin için. İlahi hitabın inişi yaklaştıkça midesine kramplar da buna paralel artıyor olmalıydı ki dayanacak takati kalmamıştı Muhammedu'l Emin'in.
Maksadını mübarek hitabın sahibinin bileceği o son "on gece"nin dayanılmaz sancılarını Kur'an-ı Mubin Fecr Suresinde "o on geceye andolsun" ilahi ifadeyle nazarı dikkatimize sunuyor. Leyle-i Kadr'in de içinde bulunduğu mübarek Ramazan ayının son on gecesini anlatan Fecr Suresinin giriş ayetleri risalet öncesi çekilen "duyarlılık ateşi"nden bahseder.
Kur'an pek çok Mekki Surede (Mekke'de nazil olan sureler) yeminlerle başlar ve yeminlerle devam eder. Kur'an'daki yeminler farklı şekilde tefsir ediliyorsa da bizim esas alacağımız mana yeminlerin "şahitliği" anlamıdır.
Fecr suresindeki yeminlerle konuya açıklık getirebiliriz.
Vel Fecri ve leyalin aşr.
Fecre andolsun ve (o) on geceye.
Buradaki "fecr"in vahyin indiği ilk sabah vaktine giriş olduğunu pek çok müfessir ifade etmiştir. O zaman "leyalin aşr/on gece" de vahyin inişinden önceki Muhammedu'l Emin'in Hira Mağarasında yaşadığı ve sonunda vahyin nazil olduğu son on gecedir diyebiliriz.
Vel Fecri, (o) sabahın ilk vakti şahittir, dünya hangi gecelerden/karanlıklardan sonra bu fecr/aydınlık vaktine erişmiştir. Öyle sanıldığı gibi kolay olmadı, bunun öncesinde sizin yerinize çekilen acılarla dolu yıllar vardı. Mekkelilerin kurtuluşunu arzu ederek kendini üzüntüden mahv eden "biri" vardı Muhammedu'l Emin adını verdiğiniz.
Onun son on gece neler çektiğine o "on gece" şahit.
Ve Fecr anının şahitliği,
Karalıkların yarılıp, nurlu sabahların çıkması,
"Cahiliye karanlığını yarıp çıkan vahyin nurlu sabahı" M. İslamoğlu
Belirsizlikler sonrası vahyin yol göstericiliğiyle 'belirlenen' istikametin (sirat-el mustaqiym) doğuşuu2026
O "on gece" sonrası "alemlere rahmet" müjdesi geldi. Nitekim Kadr Suresinde "bin aydan hayırlı gece" dediği Leyle-i Kadir'in de bulunduğu Ramazan ayının son on günü, bu yemin edilen/şahitliği ifade edilen "leyalin aşr/on gün" olduğunu söyleyen alimler (haddim olmayarak) isabet etmişlerdir diyorum.
Bu surenin girişiyle Rabbimiz sanki,
"Ey vahyin inişinden önceki o on gece!
Siz söyleyin, siz dile gelip tanıklık edin Rasulum Muhammed Mustafa (as) neler çekti?
Onun ne acılar yaşadığını siz anlatın, çünkü bu yaşananların şahidi sizlersiniz" der gibi.
İşte bu kutlu sancıların sonunda mübarek kelam göklerden süzüldü:
İkr'a,
BiismiRabbik...
Bundan daha değerli, bundan daha saygın, bundan daha mübarek çare ve kelam mı olur?
Kelamullah'ın Resul-i Ekrem'in (sav) idrakine sunuluşu gece mi, gündüz mü gerçekleşti tartışmasıyla bu mübarek kelamın teşrifini gölgelemeyi doğru bulmuyorum.
Leyle-i Kadr'in idrak edilmesi en çok Kadri bilinmesi gereken Kitabullah'ın nazil olması sebebiyledir. Bunun doğal sonucu Kitab-ı Mubin'i hayatımızın merkezi eylemektir. Yoksa gecelerden bir gece olur ki 'bin aylık hak'tan mahrum kalmış oluruz.
Mübarek gecenizi tebrik ediyor, alemin ve özellikle İslam dünyasının sulh ve selametine başlangıç olmasını u00c2lemlerin yegane sahibinden niyaz ediyorum.
Twitter: @ahmetay_