Dolar (USD)
32.25
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2423.80
BIST 100
10055.98
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Temmuz 2019

LGS: Efsaneler ve mitler (II)

Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi Bekir Birbiçer yazdığı seri yazılarla birkaç haftadır LGS’yi analiz ediyor. O, mevcudu anlattıkça TEOG’tan neden vazgeçildiği sorusu kendisini daha çok hissettiriyor? Çünkü iki yıl önce uygulanmaya başlanan LGS’nin geçen iki yıldaki performansına bakıldığında rahatlıkla TEOG’un gerisine düşüldüğü söylenebilir.

LGS birincileri üzerinden gözlerden ırak tutulmaya çalışılan bir mekanizma var. LGS ile bu mekanizmanın sistem içerisinde sosyal, kültürel ve ekonomik sermayesi düşük olan öğrenciler açısından varolan eşitsizliği daha da katlanılmaz hale getirdiğini iddia ediyorum. Bu gerçeği görmek yerine sınav başarıları üzerinden efsaneler üretmenin bize bir katkısı olmayacak.

Daha somut örnekler üzerinden ilerleyelim ki derdimiz anlaşılsın!

Mesela Ankara Altındağ’da 1 tane, Keçiören’de 2 tane sınavla öğrenci alan Anadolu Lisesi var. Diyelim ki öğrenci buralara yerleşemedi. Geriye mahalli yerleştirme kaldı. Peki, orada yerleşmek sanıldığı kadar kolay mı? Birbiçer, son yazısında öğrencilerin mahalli yerleştirmede yaşadıkları tercih zorluğuna ve sınırlılığına değinerek Ankara özelinde tabloyu şöyle resmetmiş:

“Altındağ’daki 51 ortaokuldan mezun olan 6 bin civarındaki 8. sınıf öğrencisi, kontenjanı 2000 civarında olan 8 Anadolu Lisesine, Keçiören’deki 63 ortaokuldan mezun olan yaklaşık 13 bin öğrenci ilçedeki 10 Anadolu Lisesine yerleşmeye çalışacak.”

Peki, bu durumda Anadolu Lisesine yerleşemeyen öğrenci ne yapacak?

Bu öğrencilerin önünde iki seçenek var:

“Anadolu lisesine yerleşemeyen öğrencinin önünde iki seçenek bulunuyor. Ya hiçbir şekilde istemediği diğer okul türlerinden birine kayıt olacak ya da açık liseye geçecek.”

Şimdi burada duralım lütfen!

LGS düzeneği öyle kurulmuş ki sınavla öğrenci olan başarı çıtası yüksek bir okula gitmek için öğrencinin %4’lük dilimin içinde olması gerekiyor. Öğrencilerin neredeyse %85’i sınavla öğrenci alan okullara gidemiyor.

Yukarıda iki seçenekten bahsetmiştik. Ancak sistem tarafından seçenek sayısı ikiye indirilenler; maddi durumu iyi olmayan öğrenciler.

Maddi durumu iyi olan aileler için bir seçenek daha var:

“Ailesinin maddi durumu iyi olan öğrenciler için üçüncü bir seçenek olarak özel okula kayıt olma imkânı bulunuyor. Görüldüğü üzere maddi durumu yetersiz olan başarılı bir öğrencinin çok fazla şansı bulunmamakta, bu da eğitim sistemimizin sosyal ve sınıfsal eşitsizliği yeniden ürettiği tezlerini doğrulamaktadır.”

Birbiçer’in üçüncü bir seçenek olarak belirttiği “özele okula kayıt seçeneği” ile zaten eğitim sistemine içkin olan sınıfsal eşitsizliğin yeniden üretimi çok güçlü biçimde sürdürülmüş oluyor.

LGS bu açıdan şakası olmayan bir ortaöğretime geçiş sistemi!

Hal böyleyken tıpkı diğer sınavlarda olduğu gibi hem LGS hem de bütün bir sistemin sunumu “kişisel başarı hikâyeleri” üzerinden yapılarak herkesin “eşit” (!) yarıştığı yarışta başarının “kişisel performansa bağlı” olduğu yönünde bir kanı oluşturuluyor.

Medya’nın bilhassa dezavantajlı bölgelerde yaşayan sınav birincileri üzerinden gözümüze soktuğu haberler bu kanıyı güçlendirerek eğitim sistemi üzerinden simgesel şiddete maruz kalan kitleler nezdinde sistemi meşrulaştırıyor. Oysaki habere konu olan hikâyelere biraz dikkatlice bakınca kişisel performansın yanında başka faktörlerin olduğu da görülüyor.

Mesela bundan birkaç yıl önce Tunceli Hozat’ta yaşayan ve il otuz üçüncüsü olan bir öğrencinin haberi veriliyor. Haberin satır aralarında öğrencinin annesi çocuğunun başarısında Fizyoterapist olan dayısının katkısından bahsediyor.

Mesela birkaç yıl önce, Tunceli Çemişgezek’te bulunan ve sınav başarısı bakımından Türkiye’nin en başarılı okulunun haberi veriliyor. Çocuklarla yapılan röportajda, okul öğretmenlerinin gece on ikiye kadar öğrencilere kendi evlerinde ücretsiz olarak ve tamamen kendilerini adamış bir şekilde ders verdiklerini anlıyoruz.

Sadece ekonomik sermaye yok. Sermeye biçimleri var. Ekonomik sermayenin yanında kültürel ve sosyal sermaye dağılımının da eşitsiz olması “eşitsizliği yeniden üreten” bugünkü eğitim sisteminde ciddi farklar ortaya çıkarıyor.

2019 LGS’de birinci olan Suriyeli Muhammed’in başarısı da böyle okunabilir mi? Muhammed’in başarılı olduğu muhakkak! Anlamaya çalıştığımız şey; mucize mi değil mi?

Muhammed’in annesi Fadya Halil; Öğretmen.

Babası Abdülkadir Halil ise Mühendis.

Tunceli’deki çocukların sosyal sermayelerini Suriyeli Muhammed’in sahip olduğu kültürel sermayeyi dikkate almadan konuşmamız mümkün mü?

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yayınladığı LGS raporunda anne ve babanın eğitim düzeyi arttıkça öğrencilerin akademik başarılarının arttığını söylüyor.

Aslında bakanlık ve tüm bir eğitim sistemi bize diyor ki bizim sistemimizde kimin sosyal, kültürel ve ekonomik sermayesi varsa onlar başarılı olur!

O zaman şunu sorabiliriz: Mucize bunun neresinde?