Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.90
Gram Altın
2390.07
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Kasım 2019

Loby

Lobicilik, inandırma, ikna ve tanıtma tekniklerini kullanarak karar verme mekanizmaları üzerinde baskı grubu oluşturma, ayrıca politik kararları bir ülkenin lehine veya aleyhine değiştirme çabası olarak tarif ediliyor kitaplarda.

Amerika’daki lobiler ikna, tehdit, eylem, grev, para, hükümeti engelleme, hukuk, medya ve diğer lobi faaliyetleriyle Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya, Anadolu’nun etrafında örülen terör koridoruna razı etmeye çalışıyorlar.

Ticari lobilere silah ve petrol lobilerini örnek olarak verebiliriz. ABD’nin içindeki ulusal dengeleri sağlayacak lobiler olduğu gibi, uluslararası çapta ABD politikalarını etkilemek isteyen lobiler de dikkat çekiyor. ABD’de lobicilik yapan dini grupların en etkinleri ise Cumhuriyetçi partinin destekleyicisi Protestan Evangalistler. ABD toplumunun yüzde 20’sini oluşturan Katolikler’in ağırlığı da yadsınamaz. İsrail’in güvenliği için her türlü insan hakları ihlalini meşru sayan Protestan Yahudi ittifakı ABD’nin dış politikasının ana eksenini oluşturmaktadır. Gerek Katolikler gerekse de Protestan Evangelistlerin ticari kuruluşlar, okullar, sağlık kuruluşları, yardım kuruluşları gibi bir çok organizasyonla Anadolu coğrafyasında yüz yılın üzerinde faaliyet gösterdiği biliniyor. Ajan Rahip Brunson terör koridoru için çalışanlardan sadece bir tanesi idi.

Anadolu ve Türkiye üzerinde hesabı olan etnik Lobileri sıralarsak, Türk Lobisi, Yahudi, Ermeni, Rum, Arap ve İran Lobileri karşımıza çıkar. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türk Lobisi içinde ciddi manada bir FETÖ lobisi ile PKK/PYD lobisini ülkemiz karşıtı politikalara Trump’ı zorlamak için çabaladığını görürüz. BAE ve Suudların başını çektiği Arap Lobisi 30 milyon doların üzerinde para harcadı. Lobi faaliyetleriyle Cemal Kaşıkçı cinayetinin üstüne yatıyorlar. Bu faaliyetlerin en dikkat çekici özelliği ise Türkiye karşıtı olmaları.

Ülkemiz aleyhine çalışan ABD lobilerinin yanı sıra İngilizlerin, İsrail’in, Fransız kuruluşların, Alman Vakıfların çalışmalarına, ülkemizde HDP-CHP ekseninin kayıtsız şartsız destek olmaları içinde bulunduğumuz vehametin başka bir boyutu. Kendileri için güvenliği birinci sıraya koyan batılılar mesele Türkiye’nin güvenliğine gelince insan hakları ve demokrasi mavalları uydururlar. Türkiye karşıtı ne kadar bölücü, yıkıcı, dini, sosyalist, kapitalist terör yapısı varsa bunları beslerler, yardım ederler ve desteklerler.

15 Temmuz’un Anadolu coğrafyasına haçlı ve işbirlikçilerinin saldırılarını gün yüzüne çıkaran bir turnusol kağıdı olduğu gibi Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarları da dostu düşmanı ayırd eden ciddi bir mihenk taşı olmuştur.

Zeytin Dalı operasyonunun başlaması ile tıpkı 1974 barış harekatında olduğu gibi bize dostmuş gibi görünmek isteyen bütün şer güçlerin karşımıza nasıl dikildiğini gördük. Ambargolar, kınamalar, iftiraların ardı arası kesilmedi.

Yoğun baskı kampanyası şimdilik Barış Planı operasyonuna ara verilmesini sağladı. Bu aradan istifade eden ABD tekrar petrol bölgeleri ve Aynel Arab’ın güneyine çektiği birliklerini gönderdi. Irak ve Lübnan STK’lar eliyle karıştırıldı. 1994 yılından beri Irak’ta eylem yapmayan Ensar el İslam terör eylemlerine başladı. DEAŞ’ın Lideri Bağdadi öldürüldüğü açıklanarak gerçek kimliği açıklanmayan Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi’yi örgüt yeni lider olarak atadı. Irak ve Suriye’de alan hakimiyetini kaybeden DEAŞ’ın yönettiği Afganistan’daki Horosan’a nazire olsun diye, Suriye’deki el kaide uzantası Horasan grubu İdlib’de Rejim birliklerine karşı saldırıya geçti. ABD’nin yanısıra Rusların ve Esed’in de korumasına giren terör örgütü PKK/PYD yeni strateji olarak alan korumak yerine yapacağı terör eylemleriyle vatanlarından kopartılan Suriyelilerin dönmelerini engellemek olacaktır. Bu gelişmeler batının yine terör örgütleri eliyle kalleşçe saldıracağını gösteriyor.

Uluslararası hukuka göre, teröre yardım ve destekten dolayı yargılanması gereken, insanlık suçu işleyen ABD, Batı ve müttefiklerinin, sınırlarını ve güvenliğini korumaktan başka bir şey yapmayan Türkiye’ye çullanmalarının ne anlama geldiğini herkes biliyor. Bu yüzden İran’da bir futbol maçında 80 bin kişi Türkiye, Türkiye diye bağırarak Mehmetçik’e selam veriyor.

ABD’nin yaptırımlar listesinde Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Enerji ve Tabii kaynaklar bakanının bu devletin hukukunu korumaktan başka bir şey yapmadıklarını anlamayan kaldı mı? Türkiye demek mazlumların hakkını savunmak demektir, Türkiye demek Barış Planını yapan ve terörle mücadeleyi başarılı bir şekilde yürüten, güvenlik güçlerimiz demektir. Türkiye demek Erdoğan demektir. Bize düşen zalimlere karşı mazlumların yanında yer almak. Türkiye’yi haklı davasında her platformda savunmaktır vesselam…..