Macron'un Çin ziyareti
Fransa Devlet Başkanı Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursulavon der Leyen, 5-7 Nisan tarihlerinde Çin’e gitti. Macron’un verdiği mesajlara baktığımızda bu ziyaretin yerel, bölgesel ve küresel nedenlere bağlı olarak gerçekleştiğini görüyoruz.
Önce yerel nedenlere
kısaca bakalım:
Macron, emeklilik yaşını 62’den 65’e çıkartmak için yasal
değişiklik yapmaya çalışınca Fransa karıştı. Aynı anda 300 noktada başlayan
protestolara bir milyon iki yüz binden fazla kişi katıldı. Emeklilik yaşının
yükseltme girişimi kırılma noktası yaratmış olsa da Avrupa halklarının ağır bir
ekonomik baskının altında ezildiğini gösteriyordu.
Avrupa ekonomisi
2008’de başlayan krizle sarsılmış, Pandemi ve Ukrayna savaşıyla derinleşti. Macron’un
Çin ziyareti, sırasında yaptığı açıklamalardan, Fransız hükümetinin ve işletmelerinin
beklentilerini karşılamaya çalıştığı anlaşılıyordu. Bu da ziyaretin yerel
nedenlerin etkili olduğuna işaret ediyordu.
İkincisi, bölgesel
nedenler. Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaş Avrupa ekonomisine ciddi
zarar veriyor. Ayrıca Macron’un Çin ziyareti sırasında yaptığı açıklamada ‘’Ukrayna
Rus işgali altındayken Avrupa kendisini güvende hissedemez. Çin ile diyaloğun
amacı Ukrayna savaşını durdurmaktır.’’ Demek ki ziyaretin ikinci amacı
bölgesel nedenlere bağlıymış.
Üçüncüsü,
küresel nedenler. Birçok Avrupalı lider, ABD’nin birer piyonu görünmesinden rahatsızdırlar.
Nitekim Macron’un Fransız ‘Les Echos’ gazetesine verdiği uzun bir mülakattan bu
rahatsızlık çok net anlaşılıyor. O mülakatta ‘’Stratejik özerklik Avrupa'nın
mücadelesi olmalı.’’ Peki, Avrupa kime karşı özerklik mücadelesi
vermeli? Elbette Amerika’yı kast ettiği çok net anlaşılıyor.
Mülakatın devamında:
‘’Stratejik özerklik olmadan, ‘Avrupa
tarihin dışına çıkma’ riskiyle karşı karşıya’’ diye uyarıyor. Devam
edelim: ‘’Avrupa çok uzun bir süredir bu stratejik özerkliği inşa etmedi.’’ Macron’un
şu ifadesi de dikkat çekici ‘’Avrupa için en büyük tuzak, stratejik
konumunu netleştirmeyi başaramamasıdır. Bunu başaramazsak bizim olmayan krizlere
yakalanacağız’’ diyor.
Macron’un bu ifadelerinden hem Avrupa’nın içinde bulunduğu
durumu itiraf hem de küresel siyasette söz sahibi olma arzusu anlaşılıyor.
Nitekim şu ifadesi bu niyeti açıkça ortaya koyuyor ‘’Avrupa, ABD ve Çin'e karşı
"üçüncü kutup" olabilecekken, ancak Avrupa devletleri etkisizdir. Tarih
hızlanıyor, buna paralel olarak Avrupa savaş ekonomisinin hızlanmasına
ihtiyacımız var" diye ısrar ediyor.
Avrupa, ABD’nin güdümünde kaldığı sürece küresel bir güç
olma şöyle dursun ‘’Avrupa Birliğini’’ devam ettirebilmesi bile tartışılabilir.
Zira Macron diyor ki ‘’Avrupalılar olarak bizim derdimiz
birliğimizdir. Avrupa Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığımız bu
ortak ziyaretin anlamı budur. Çinliler de birliklerinden endişe duyuyorlar ve
onların bakış açısına göre Tayvan bunun bir parçasıdır.’’
Gerçekten bunlar ilginç itiraflar. Macron, açıkça Avrupa
ile Çin’in ortak endişelere sahip olduklarını ve endişenin kaynağının ABD
olduğunu söylüyor. Macron, şöyle bir soru yöneltiyor: ‘’Tayvan sorununu kaşımak bizim
çıkarımıza uygun mu? Bu soruya kendisi ‘’hayır’’ diye cevaplıyor. ‘’Biz
Avrupalıların uyanması gerekiyor. Önceliğimiz dünyanın her bölgesinde
başkalarının gündemine uyum sağlamak değil’’ diyor. Bütün bu ifadeler ziyaretin
küresel nedenlerin etkili olduğunu gösteriyor.
Macron’un Çin ziyareti, ABD Başkanı Joe Biden’ın ‘’otoriterliğe
karşı demokrasi zirvesinden’’ hemen sonra yapıldı. Bu da geçen haftaki
yazımızda ABD’nin söz konusu zirvede ‘’beklediği
etkiyi yaratamadı’’ görüşümüzü teyit ediyor.