Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2402.74
BIST 100
10291.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Ağustos 2013

Mahremiyet ve gösteri(ş)


Araya Mısır gibi acil konular girdiği için ancak şimdi yazabiliyorum; Evet, Tuğrul İnançer'in söylediği hamilelerin sokağa çıkması meselesini. Özellikle Taksim gezi parkı gösterilerinden sonra bir grup var ki, ne söylense hemen onun başına "diren" yazıp sokağa çıkıyorlar. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Cerrahi postnişini olan İnançer'in söyledikleri bir yaptırım önerisi değil. Zaten öyle bir şey olmaz. Ama meselenin bir zihni yapıya, duruma ve algılayışa bağlı olduğu üzerinde hiç durulmuyor.

Açıkça söylemek gerekirse, İnançer'in söylediklerini bugünkü zihnin anlaması zor. Öncelikle zihinsel algılar ve bakış açıları değişmiş durumda. Bildiğimiz gibi dinler, mahremiyeti esas alırlar. Bunun gündelik hayata muhtelif yansımaları vardır. Mesela, dinler, bedenin teşhiri değil örtülmesinden yana tavır alırlar. Nefs-i emmarenin isteklerini dizginlemek isterler; insanın tüm talep ve öznelliklerini kutsayıp kışkırtmadıkları gibi insana bunları kontrol etmesini öğretirler. Mahrumiyetlerle insanı ruhen ve bedenen olgunlaştırmak isterler. Mesela; oruç bir mahrumiyettir. Ama sadece beden için bir mahrumiyettir. Oruç tutan insan, bu mahrumiyet sebebiyle nefisini dizginlemeyi, ona her istediğinin verilmemesi gerektiğini anlar. Hz. Peygamber (SAV); Her istediğini yemesi, insana bir israf olarak yeter" buyurur. Çünkü talepleri sürekli yerine getirilen nefs, sanıldığı gibi doymaz ve doyumsuzluğu daha fazla arttığı gibi, artık fesat yuvası olmaya başlar.

Modern dünya ise, mahremiyete değil gösteri ve gösterişe dayanır. Yaşadığımız hayat içerisinde, bedenler sürekli bir teşhirin konusu olurlar. Esasen, seküler bir zihniyette temellenen bugünkü post/modern dünya, tamamen beden ve onun talepleri üzerine yoğunlaşmıştır. Bedenlerle sürekli oynanır. Beden süslenir ve daha fazla gösteriye/gösterişe açılması için kendisi üzerine odaklanılır. Mahrumiyet beden için bir felakettir. Bu yüzden bedenin tüm taleplerinin kutsanıp onların yerine getirilmesi olumlanır ve medyadan bu yönde sürekli telkinler yapılır. Hatta bedenin taleplerinin geciktirilmemesi gerektiği vurgulanır. İnsanların tüm mahrem alanları diğerlerinin iştiha, beğeni ve görmesine açılır. Özgürlük ve serbestlik adına yaşam tarzları ve dil sıradanlaşarak vulgerleşir.

Şimdi mahremiyetle ilgili böyle bir zihinsel arkaplanı bulunmayan insanların (ki hatta muhafazakar denilen kesimler de büyük oranda bunun içine dahil edilebilir) İnançer'in söylediklerini anlamasını asla beklemiyorum. Onlar sürekli olarak "hamilelere gezme yasağı mı var?", "bunlar da benim özgürlüğüm" modlarında hareket ediyorlar. Tabii ki, hamilelere gezme yasağı konulamaz. Biz yasalarla bir şeyi yasaklamaktan bahsetmiyoruz. Her şeyin aleniyet kazanması, onun özgürlük olduğu anlamına gelmiyor. Aslında tam da toplum olarak kayıplarımıza işaret ediyor.

Dinin özellikle edep ve estetikle ilgili boyutlarında tasavvufi öğreti oldukça hassastır. Geçmişten bu yana sanatlar ve gündelik hayatta davranış ilişkilerindeki estetikleştirme ve varlığın hiyerarşik düzeninin yaşatılması gibi unsurlar da tasavvufi öğreti daha hassas davranmıştır. Ben tasavvufun özellikle gündelik hayattaki olaylara ilgisizliği, dünya konjonktürünü es geçen mistifikasyonunu eleştiren birisiyim. Hatta günümüzde Mevlana ve İbn Arabi üzerinden inşa edilmeye çalışılan postmodern bir islam anlayışına da dikkat çekmeye çalışıyorum. Ancak İnançer'in tasavvufun içinden biri olarak, söylediklerini anlayabilmek için günümüzün zihni arkaplanı yetersiz. Fakat şu noktayı da burada vurgulamalıyız. İnançer'in meseleyi söyleme üslubunda biraz problemler var. Tasavvufun içinden biri olarak, söylemek istediklerini daha estetik söylemesini bekleyebilirdik.

Burada tartıştığım sadece hamileliğe ait bir mesele değildir. Aslında gündelik hayatın krizi, öncelikle zihni boyutta halledilmesi gereken bir bakış açısına yöneliktir. Olayları tartışma biçimimiz ve onlara sunamadığımız momentum noktamız, aslında krizimizin derinlikli noktalarını yeterince anlatıyor.