Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2478.30
BIST 100
10560.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Nisan 2018

Medeniyetini Arayan Toplumlar

Dünyanın siyasi, sosyal ve ekonomik kodları değişiyor. Bu değişim İbn-i Haldun'un Mukaddime adlı eserinde belirttiği "coğrafya kaderdir" ifadesindeki gibi Türkiye'nin kaderini de doğrudan etkiliyor.

Hem dünya doğalgaz rezervinin yarısını içinde barındıran Akdeniz'e komşu olan hem de değişen ticaret haritalarının merkezinde yer alan Türkiye, jeopolitik konumu dolayısıyla kilit ülke durumundadır.

**

Dünya ekonomisi hızla büyürken enerji bağımlılığı artmakta, bu durum da enerji arzının ve ticaret yollarının güvenliği ihtiyacını ön plana çıkarmaktadır.

Enerji kaynaklarının Orta Doğu ve Orta Asya'da olması dolayısıyla "Batı" medeniyeti bu coğrafyada suni terör örgütleri peyda ederek bir çatışma ortamı oluşturmuştur. Oluşturulan bu suni terör örgütleriyle mücadele bahanesiyle enerji kaynakları üzerinde hakimiyet kurmak için 11 Eylül saldırıları sonrasında Bush'un deyimiyle "Haçlı Seferleri" başlatılmış ve dünya yeni bir yöne doğru evirilmeye başlamıştır.

**

Artık yeni düzende çatışmalar Samuel Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması" adlı kitabında belirttiği gibi ideolojiler üzerinden değil "medeniyetler" üzerinden yürütülmeye başladı. Ancak tarihçi Arnold Toynbee'nin dediği gibi "Batı uygarlığı, 300 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinde yeryüzündeki 26 medeniyetten 16'sını fiilen yok etti; 9'unu fosilleştirdi."

Peki, Huntington'ın bahsettiği medeniyetler çatışması nasıl olacak?

Bizim medeniyetimiz yok olmasa da özellikle son 200 yılda büyük bir kan kaybı yaşadı. Ancak son yıllarda Türkiye'nin güçlenmesiyle birlikte "İslam" medeniyeti "Batı" medeniyetinin doğrudan hedefi haline geldi. Çünkü Huntington'ın bahsettiği medeniyetler çatışmasının diğer tarafında "İslam" medeniyeti olacaktır.

**

Soğuk Savaş döneminden kalma emperyal egemenlik dürtüsüyle hareket eden "Batı" dünyası Türkiye'yi tıpkı Yunanistan'ın bugünkü hali gibi etken değil edilgen bir ülke olarak görmek istiyorlar. Bu yüzden Türkiye'nin bağımsız politika izlemesi "Batı" dünyası tarafından hoş karşılanmıyor.

Türkiye'nin jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik konumu dolayısıyla kilit ülke olması "Batı" medeniyetine karşı en güçlü direnişi gösten ülke olması "Batı" dünyasını endişelendiriyor.

Akıllara "Çin, Hindistan gibi ülkeler varken Türkiye mi 'Batı' dünyasına karşı en güçlü direniş gösteren ülke olacak?" sorusu geliyordur.

Bu soruya Yusuf Kaplan'ın ifadesiyle cevap vermek en doğrusu olacaktır. "Çin, ekonomik olarak güçlenecek ama insanlığa bir medeniyet fikri sunamayacak... Aynı şey Japonya, Hindistan, Latin Amerika ülkeleri için de geçerli."

**

Uluslararası ilişkilerin dengesi karşılıklı bağımlılığa dayanır. İki ya da daha fazla ülkenin karşılıklı olarak ekonomik, güvenlik, siyasi ve sosyal çıkarları masaya yatırılarak bir alış-veriş ilişkisi kurulur.

Kapitalist "Batı" medeniyeti hegemonya kurmak amacıyla dengeden değil de dengesizlikten yana hareket ettiği için uluslararası ilişkiler John Nash'in deyimiyle "oyun teorisi"ne dönüştü.

Bu bağlamda uluslararası ilişkilerini kuran ve yöneten Türkiye'nin son yıllarda izlediği çok yönlü dış politikanın, gerek iç kamuoyunda, gerekse dış kamuoyunda farklı tepkiler aldığını görüyoruz.

Merkez-çevre ilişkisi konseptinde hareket eden Türkiye, başta Osmanlı bakiyesi coğrafya olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yer alan sorunlara el atarak çözüm üretici olarak rol üstlenmektedir.

Türkiye'nin son yıllardaki aktif ve çeşitlilik gösteren dış politikasından hoşlanmayan "Batı" dünyası Türkiye'nin gücünün ve etkisinin azalması için ekonomik, psikolojik, teknolojik ve medyatik saldırılar düzenleyerek tekrar kendilerine bağımlı hale getirme gayreti içindeler.

Afganistan ve Irak ile savaşı ile başlatılan "Haçlı Seferleri" sonrasında Tunus, Libya, Fas, Cezayir gibi ülkelerde liderlerin değiştirilmesiyle devam etmiş son olarak da Suriye'deki iç savaşta kilitlenerek küresel kaos düzeni oluşturulmuştur.

**

Kapitalist "Batı" dünyasının oluşturduğu kaos düzenine Türkiye'yi de dahil etmek için Gezi olaylarıyla ilk adımı atmış, 15 Temmuz darbe girişimi ile zirveye ulaşmıştır.

"Batı" dünyasının vizyonunu çizdiği taktik ve tekniklerini belirlediği bu oyunlar zincirinin başarıya ulaşmaması, binlerce yıllık kadim bir medeniyete sahip olan Türkiye'nin ne kadar güçlü olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Nitekim Kapitalist "Batı" uygarlığının en güçlü devleti olan ABD'ye karşı ilk ve en güçlü baş kaldırışı da Türkiye 1 Mart tezkeresini reddederek göstermiştir.

**

Brexit süreciyle AB kendi içinde ciddi sorunlar yaşarken Trump'ın başkan seçilmesiyle birlikte ABD de kendi içinde büyük problemler yaşamaya başlamıştır. Bundan dolayıdır ki "Batı" dünyası dışarıdan değil içeriden başlayan bir çürüme sürecine girmiş ve dış politikada eskisi gibi ihtiraslı ve saldırganca davranması pek mümkün değildir.

Türkiye'nin "Batı" dünyasının içine düştüğü bu durumu fırsata çevirerek hak ettiği konuma gelme gayreti içinde olduğunu görebiliyoruz. Bizim de millet olarak kendimizi geliştirerek Nizam-ı u00c2lem için çalışmamız gerekmektedir.