Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ocak 2022

Medeniyetsizlik

Bir siyasetçi için inanç, nefs terbiyesi, tarih gibi konularda genel kültür sahibi olmayışı ayıplanacak bir şeydir. Aynı şekilde bir hoca, bir akademisyen için de böyledir. Ancak sıradan biri için böyle bir şey olmasa da olabilir. Ama bir siyasetçi, bir hoca, bir akademisyen, bir sıradan insanın irfansız, hikmetsiz ve medeniyetsiz olması beklenemez.

İyi bir medeniyet, kurumlar ve kurullar ile olur. Ancak medeniyet kurmanın başı nefs ölçümü ve nefsin değerlendirilmesidir. İnsanların, nefsi birbirine benzer. Açlığı, tokluğu, boş konuşması, ihtirası ne varsa benzerdir. Terbiye edildiği kadar farklıdır. Bazı nefsler, aculdür. Bazıları durgundur. Bazıları diken acısına sabırsız, bazıları ise kılıç yarasına dayanıklıdır. Kimisi her dakika oyunda oynaşta, kimisi de dünyanın hiçbir eğlencesine bakmamaktadır.

Bugün, hiç kimse duymamıştır belki… Belki de yakın zamanda dahi duymayacaktır. Gerek toplumsal gerek dini kurumlarca herhangi bir insanın nefsi ölçülmüş mü, değerlendirilmiş mi? Bugün, ne böyle bir nizam oluşturulmuş ne de nefslere bir ölçme yapılmıştır.

Bugünün ilgilileri, yetkilileri insana sadece bakmaktalar. Bundan ne olur? Okuyucularımız affetsinler ama ilgili ve yetkililerin elledikleri, dokundukları sütünü alacakları bir ineğin memesi değil ki. Karşılarında bir insan ve koca bir âlem var. Tüm dünya bilir ki bu insanın duyguları var, ruhu var, nefsi var. Değerlendirirken bu halleri ile nizam kurup hareket etmek lazım. İlgililer ve yetkililer bakıyorlar bu insana ve “ne olur bundan” deniliyor. Ve sonra (tam bir değerlendirme yapmadan.. zaten böyle bir nizam ve usul de yok) bunu ikinci kata atıverin diyorlar olup bitiyor. Sonra.. sonrası ikinci kattan hep şikayet…

Maalesef birey için olmayan böyle bir nizam, toplum için de kurulu değil. En önemlisi de nefsi değerlendiren esas merkezler, daima kurumlardır. Nerede bu kurumlar?

İnsanlar, öğrenmeleri gerekenlerin çok azını kendi başlarına öğrenebilir. İnsanlar, kurumlar vasıtası ile öğrenir. Kurumlar olmadan öğrenmek, layığı ile gerçekleşmez. Kurumlar olmadan ne din âlimi yetişir ne de pozitif bilimlerde âlim yetişir. Ne de siyasetçi yetişir.

Toplumun genel yapısı, ahlakı, vesaire her ne varsa kurumların desteği olmadan asla ayakta kalamaz. Kurumlar olmadan Selçuklu ve Osmanlı ilim dünyasındaki o muazzam kişiler yetişemezdi. Bu durum, Cumhuriyet dönemi için de geçerlidir, Batı medeniyetleri için de geçerlidir. Bugün bir Biruni, bir Cezeri, bir Sinan, bir Hacı Bayram Veli, bir Somuncu Baba, bir Gazali, Bir Köprülü Mehmet Paşa, bir siyasi deha Fatih Sultan Mehmet nerede? Onların hiçbirisi yok şu anda. Ne var, kim var? Bu yazıyla beraber gündeme azıcık bakın anlarsınız.

Çeyrek yüzyılda medeniyet kuranların en başarılı oldukları alan, nefs terbiyeli nizamlarıdır. Bunu başarabilmek için el emin yani güvenilir insan olmuşlardır. Böylelikle “toplumları da el emin, kurumları da el emin” olmuş ve “ahlak medeniyeti” kurabilmişlerdir.

Birey ve kurumların nefsi terbiye edilir, gayreti de yeterli olur ise inanç ve medeniyete ait kıymet üretilir ve bu kıymetler, dünyayı dönüştürürler. İnanç ve medeniyetin sorunları, nefs terbiyesi yapmış yüksek kıymetli birey ve kurumların çözebileceği bir iştir. Dolayısıyla yüksek medeniyetlerin başarısı, birey ve kurumların iyi-kötü nefsleri ile doğru orantılıdır.

Toplumun ve kurumların nefsi terbiye edilir, gayreti de yeterli olur ise siyasi kıymet üretilir ve bu kıymetler, yol açıp öncülük yaparlar. Siyasi sorunlar, nefs terbiyesi yapmış yüksek kıymeti olan kurumlar kuran toplumların çözebileceği bir iştir. Dolayısıyla yüksek medeniyetlerin başarısı, toplum ve kurumların iyi-kötü nefsleri ile doğru orantılıdır.

Ya nefsinize uyacak ve en dar kalıplar, ideolojiler, bozuk inançlar içinde kalacak, hem kendinizi boğacak hem insanları hem de inanç ve kutsalları boğacaksınız. Ya da tam tersini yapacak, nefsinizi terbiye edecek, aklınızı kullanacak ve en geniş düşünerek hem medeni olacak hem medeniyet kuracak hem de inanca ve kutsallara savaş açtırtmayacaksınız. Böylece hem ülkeniz kazanacak hem de tüm insanlara huzur getireceksiniz.