Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2433.87
BIST 100
10052.37
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Aralık 2013

Mehmet Nuri Yardım

Şiir ve şuur akraba kavramlar. Belki etimolojik olarak bir yakınlıkları görülmeyebilir ama bence her şiir bir şuur taşımalı ve şairlerimiz mutlaka şuurlu olmalıdır. Peki şuur nedir? Yazılan metni hayal etmektir, düşünmektir, idrak etmektir, sonra da oturup kaleme dökmektir. Şükürler olsun ki bizim şuurlu şairlerimizin sayısı çok fazladır. Ve onlardan biri "Bu Vatan Kimin?" isimli şiirin şairi olan Orhan Şaik Gökyay'dır. Gökyay çok iyi bir şair, büyük bir edebiyat tarihçisi ve alimidir. İsterseniz hafızamızı tazelemek adına hayat hikayesine bir bakalım:
Edebiyatçımız, 16 Temmuz 1902 tarihinde Kastamonu İnebolu'da doğdu. 2 Aralık 1994 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Temel tahsilini tamamladıktan sonra 1922'den itibaren öğretmenlik yapmaya başladı. Hocalık ve memuriyetlerde bulundu. 1984'ten sonra Marmara ve Mimar Sinan üniversitelerinde divan edebiyatı dersleri verdi. Aruzla yazdığı ilk şiirleri, Kastamonu'da yayınlanan Açıksöz dergisi ile Balıkesir'de kendisinin yayınladığı Çağlayan dergisinde çıktı. Önceleri aşık tarzına uygun, çoğunlukla millu00ee konuları işleyen, hece vezniyle lirik şiirler yazdı. 1940'lardan sonra edebiyat tarihi, folklor ve halk edebiyatı araştırmalarına yöneldi. Eski metinleri inceledi, eklediği notlarla birlikte sadeleştirilmiş basımlarını hazırladı. Dedem Korkud'un Kitabı, Katip Çelebi, MercimekAhmed ve diğer bazı müellif ve yazarların eserlerini neşretti. Şiirleri vefatından sonra yayımlandı.
Orhan Şaik Hoca'yı 1980'li yıllarda bazı şiir gecelerinde dinlemiş, bir ara eseri dolayısıyla kendisiyle telefonda görüşmüştüm. Kitabını almam için beni Sahaflar'da bir esnafa yönlendirmişti. 1982'de henüz Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde ikinci sınıfta iken o meşhur tenkit kitabı Destursuz Bağa Girenler, Dergah'tan çıkmıştı. Büyük bir gürültü koparmıştı kitap. Özellikle de bizim fakültede. Çünkü bazı hocaları zehir zemberek eleştiriyordu.
Edebiyatımızın bu unutulmayan efsane ismi adına yıllardan beri şiir ödülü veriliyordu. Kudret Ünal'ın başını çektiği ve başka şair ve yazarların da jüride bulunduğu ödül, bu yıldan itibaren ESKADER tarafından düzenleniyor. Son katılım tarihi doldu ve gönderilen şiir kitapları Prof. Dr. Durali Yılmaz, İsa Kocakaplan, Kudret Altun, Sabri Koz, Ahmet Özdemir, Şerif Aydemir ve benim tarafımdan titiz bir şekilde okundu. Bu okumaların sonunda müsabakaya katılan 28 şairin şiir kitabı arasında Sıla Boyutu birinci seçildi ve eserin sahibi Yusuf Bilge bu ödülün sahibi oldu. Ödül töreni, şairin vefat yıl dönümü olan 2 Aralık 2013 tarihinde İstanbul'da yapılacak. Ahmet Hamdi Tanpınar Müzesi'nde, yani Gülhane Parkı'nın girişindeki Alayköşkü'de saat 14.00'te başlayacak törene bütün okuyucularımı, edebiyatseverleri davet ediyorum. Yarın bu törende, seçici kurulda görev alanlar konuşacak, Yusuf Bilge de bir teşekkür konuşması yaparak, şiir anlayışını dinleyicilere aktaracak. Gökyay filminin gösterilmesinin ardından tören sona erecek.
İnsanoğlu yaşlandığını nasıl anlar? Bunun çeşitli yolları vardır. Kimi saçının beyazlamasından, kimisi de belinin bükülmesinden. Bazıları da çabuk yorulmasından yaşını başını aldığını anlar ve ona göre hareket etmeye başlar. Doğrusu ben de gençlikten olgunluk dönemime geçtiğimi bazı hadiselerden öğrendim. Neydi bu olaylar? Mesela eskiden toplantılara gittiğimizde, salonun arka sıralarında yer bulup oturur veya konuşmacıyı ayakta dinlerdik. Şimdi gittiğim toplantılarda ön sırada yer gösteriyorlar, doluysa bu sefer bazı gençler ayağa kalkıp yerlerini veriyorlar. Kendi kendime diyorum ki: "Kabul et artık, sen de yaşlanıyorsun, 20'li yaşlarda yaptığını şimdi gençler sana yapıyor."
Son yıllarda ödüller ve yarışmalar da bana ömrün faniliğini hatırlatıyor. Daha önce büyük bir heyecanla katıldığım ve yarıştığım ödüllü yarışmalara şimdi seçici kurul için çağrılıyorum. Jüriye girmem için davet ediliyorum. Bu da kalın gaflet uykusundan uyanmam için keskin bir hatırlatma değil mi? Yıllar önce rahmetli edebiyatçımız, Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı Hocamızın davetiyle Ömer Seyfeddin Hikaye Yarışması'nda seçici kurulda bulunmuştum. Orhan Okay, Sevinç Çokum, Emin Işık, Mehdi Ergüzel ve Belkıs İbrahimhakkıoğlu da jürinin diğer üyeleriydi. Sonra teklifim üzerine rahmetli romancı Mustafa Necati Sepetçioğlu adına bir yarışma açıldı. O jüride de bulundum. Başka irili ufaklı edebiyat yarışmalarında da. Kanaat-i acizanem şudur ki, yarışmalar faydalıdır ve yeni ediplerin yetişmesine zemin hazırlar. Nitekim Sanatalemi.net sitesini kurduğum 2006'dan itibaren bu site bünyesinde de muhtelif edebu00ee yarışmalar düzenledik. Heveskar, meraklı ve gayretli genç kalemleri keşfettik. Bir kısmı şimdi kitap sahibi.
Yusuf Bilge, günümüzün mütevazı, mahviyetkar şairlerindendir. Kenarda durmayı sever. İyi ki bu yarışmaya katıldı. Alnının teriyle birinci olmayı hak etti. Sıla Boyutu'nu okuyan seçici kurul, usta bir şairi yakından tanıdı. Başka usta şairler de katıldı ama sonuç itibariyle bir şiir kitabı ve şairi seçilecekti. Yusuf Bilge şiirleri ve eserlerinin tarzıyla bu ödüle uygun kişi olarak seçildi.
1952 Isparta Yalvaç doğumlu olan Yusuf Bilge Özboyacı, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde Sosyal Yapı ve Sosyal Değişme üzerine Yüksek Lisans eğitimi aldı. Balkanlardan Türk Göçleri ve Göç Sosyolojisi konulu tezini hazırladı. 2006'dan beri kendisini edebu00ee çalışmalara verdi. Şiir ve yazılarını başta Sanatalemi.net ve Medeniyetimiz.com olmak üzere çeşitli site ve dergilerde yayımlıyor. Edebiyat anlayışı Yahya Kemal çizgisinde olup "kökü mazide olan atiyiz" özdeyişine yatkındır. Şiiri, fazlalıklarından arınmış, en üst sanat olarak kabul eder. Ona göre şiir, sanatların sanatıdır ve kalıcı olanın peşine düşmelidir. Şairimizi "Kör Nokta" dörtlüğüyle kutluyor ve selamlıyorum: "Var'dan hiçlik çoğaltanlar, çözmediler bilmeceyi; / Güneşle birlik batanlar, zulmet sandılar geceyi; / Fikir zikirden habersiz, her cümle Babil Kulesi, / Kelimenin sorgusunda bıraktık da ilk heceyi."