Dolar (USD)
34.29
Euro (EUR)
37.04
Gram Altın
3025.87
BIST 100
8908.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Merhaba, yeniden…

Merhaba…

Yeniden.

Bu üçüncü merhaba.

İlk merhabayı, 2011’de sanatalemi.net sitesinde demiştik. Edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım’ın cesaretlendirmesiyle ilk köşe sorumluluğunu almıştık. Gündelik soruşturmalardan ziyade denemelerin yer bulduğu ilk köşemizde, sitede yayımlanan metinleri değerlendiren “Editör’den” yazılarıyla süreç 6 yıl devam etti.

İkinci merhabamızı, 2016’da Sanatalemi sitesinin Yayın Yönetmenliğini devredişimizin kısa bir zaman sonra dedik. Can Kemal Özer’in yönetiminde çıkan Yenisöz gazetesindeki köşemizde yazmaya başladığımız, 23 Eylül 2016 Cumartesi gününde... Yenisöz ekibinden ilk olarak editör Fırat İpek, sonrasında Bülent Çolakoğlu, köşe yazılarımızınn yayınlanma sürecinde destek verdi.

Geldik bu yazının konusu olan üçüncü merhabaya…

Kardeş gazete Yenisöz’den geldik, tebdil-i mekân eyledik ve Milat’ta emanet edilen bu yeni köşeden merhaba diyoruz.

Her merhaba yeni bir ufuk, yeni bir heyecan demek… Ama değişmeyen bir şey var. Şükür ki yazmadaki gayemiz sabit.

Bu sebeple Yenisöz’deki ikinci merhaba yazımızdan bir iki cümleyi buraya kaydetmek istiyorum:

Hayattan biriktirdiğim cümleleri, fotoğraf karelerini, anları, film şeritlerini, iyiliğe seslenen renkleri, aklı yoran soruları ve Hakk'ın bahşettiği güzellikleri paylaşmayı ümit ediyorum.

Dilerim ki;

Paylaştığımız cümleler hayra vesile olsun ve “Merhaba” vaadimiz yerini bulsun.

İşte gayemiz.

Çünkü bir merhaba vaattir. Sonrasında gelecek cümlelerin hayra vesile olmasına gayret eden bir vaat. Çünkü merhaba hayırlı bir kelimedir ve hayırlı sözler vaat eder.

Öte yandan kalemin vebali ile yüzleşmek kalem erbabının en kıdemli mesuliyeti. Gaye hakkı söylemekse söyleyemediğiniz her an bu vebalin ağırlığının arttığını tahmin etmek güç değil.

Yakıp yıkan, ateşe veren, vandallığa adanmış satırla da işimiz yok. Keza en önemli derdimiz, hakkı hakikati en uygun ve makul şekilde anlatabilmek; çirkinliklerin karşısına güzellikleri, yanlışların karşısına doğruları çıkartabilmek.

Gazetelerin köşelerini birer kamuoyu kürsüsü kabul ederim. Vaktiyle edebiyatçılara ve fikir ustalarına emanet edilen bu kürsülerde yazılan satırlar bugün fikir hayatımızın temel metinleri arasında sayılıyor. Peyami Safa dil mücadelesini köşesinden verdi, zaman zaman tansiyonu çok yükselen polemiklere girişti. Abdülhak Şinasi Hisar, okumaya doyulmayan edebî yazılarını bu kürsülerden yayımladı. Ahmet Rasim, köşe yazılarında maharetli kalemiyle Osmanlı’nın son dönem sosyal hayatını kayda aldı. Ve daha niceleri…

Köşe yazmak, yani fıkra yazarlığı gündemi değiştirebilecek kudrette, önemli bir işti. Elbette o günlerden bugünlere çok şey değişti. Dijital mecralar hayatımıza girdiğinden, edilgen (okuyucu) kitle etken rolü kazandığından beri çok katılımlı, katmanlı ve çok sesli bir kamuoyu oluştu. Yine de dikkate aldığımız yazarların köşelerinde ne olup bittiğine bakmadan, okumadan geçemiyoruz.

Bugün de fikir ve birikimleriyle ülke gündemine katkı sunan, ufuk açan önemli yazarlarımız var ve köşe sorumluluğunun farkında olan seslerin kamuoyu oluşturabildiğine şahit oluyoruz. Bütün bu karmaşaya rağmen doğru ve etkili kelime tanzimi, sağlam bilgi birikimi ve saygın bir dille dikkatleri bir noktaya çekebilmek mümkün olabiliyor.

Belki de bir ümit dönüş yolundayızdır. Belki çoğumuzu etkisi altına alan dil yozlaşması, nesiller arası anlatma ve anlaşma sorunu, derinleşmeden ve yeterince idrak etmeden yargılama alışkanlığı herkesi fazlasıyla yormuştur da artık dönüş yoluna meyletmişizdir.

Belki bir ümit ayrılık-gayrılıktan bıkmış, birlik ve bütünlükten doğan gücü yeniden keşfetmişizdir de hafıza ve fikir restorasyonuna girişmek hevesindeyizdir.

En yakın zamanda en bariz Filistin meselesinde yeniden yüzleştiğimiz fikir yarıkları ve karşıt görüş düşmanlığına, dünya halklarının gür sesi Hızır gibi yetişmiştir de o yarıkları kapatmayı isteyecek, mazlumları hep birlikte savunacak, onlara merhamet edecek hâle gelmişizdir.

Daha önceden de değimiz gibi:

Uçan kuşun kanat çırpmaları çizilmemiş, yollara düşen adımlarımız sayılmamış, vedalar ve karşılaşmalar önceden tasarlanmamış sanırız; nasıl da aldanırız. Kaderi köşe başlarında unutmuşuz ve yalnızca köşelerin ardında hatırlanmayı ve dönüşleri beklemekte sanki. O dönüşler ki okkalı bir şamardan farksız ve unutmak elimizde değil. Zaten insan, gafletini cebinde taşıyan, iflah olmaz bir unutkan değil mi? Hikmetinden sual olunmaz. Her dönüş, sahnenin, sahneyi kuşatan fonun ve oyuncuların değişimi ve her değişim, hesaplarımızın her türlüsünü galebe çalıyor.

Emir üzere ümit bâkidir. Maharet ondan nasiplenmekte.

Olur ya bir kanat çırpınışıyla uyanır dünya… bilinmez.

İşte bizim gayemiz böyle…

Bu vesileyle bu güzel üç merhabaya vesile olan herkese teşekkür ederiz. Bize güvenip kalemi elimize tutuşturanlara, okuyarak destek olan herkese selam ederiz. Milat gazetesindeki yeni yolculuğumuzun hayra vesile olmasını dileriz.

Bayramınız mübarek, kutlu olsun. Hayırlara, Müslümanların birlik ve bütünlüğüne vesile olsun...
 
Masrafsız Bankacılık
Görüntülü Görüşme