Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2404.30
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Mescid'deki Devlet

İbn-i Mukle ve İbn-i Bevvab gibi bazı önemli erken dönem hat sanatçılarını saymazsak, yazı yani hat, kökeni itibariyle çıkmış olduğu coğrafyada değil, Anadolu’da neşvü neva buldu. Araplarla başlayan “yazı” yani “hat” süreci, Türklerle beraber farklı bir boyuta taşındı. Peki bu ne manaya gelmektedir?

Orta Asya diye tabir edilen ama aslında “Türkistan Coğrafyası” olarak bilmemiz gereken kadim ata yurttan Batı’ya doğru vuku bulan “Büyük Türk Göçü” ile tarihin de akışı değişti. Kadim ata yurdunda ilimde, sanatta, askeriyede, diplomaside vb birçok alanda oldukça üst düzeyde bulunan ve Allah vergisi yönetme yeteneklerini birçok devlet kurarak gösteren Türkler, bu göçle geldikleri ve yerleştikleri yeni yurtlarında hem kadim geleneklerinden gelen zengin birikimlerini kullandılar ve hem de buradaki daha önceden yerleşik düzende olan yerel topluluklarla da, hayata dair her türlü etkileşime-iletişime çok kolay geçtiler.

Bunu şöyle de yorumlayabiliriz ki, bu yorumda haksız da sayılmayız. Pratik ve pragmatik (faydacı) bir yaklaşımla ama çoğu kez de içsel (deruni) anlamdaki demlenmiş yani oturmuş karakteristik bir tavırla geldikleri bu yeni yerlerde çok kısa bir zaman içinde baskın renklerini ortaya koymakla beraber, almaları gereken her şeyi de bu rahat psikoloji içinde almasını bildiler. Bu “alma” emperyal bir düşünce ve eylemden ziyade, doğal bir çekim gücüydü aslında. “Batı”yla en büyük farkı da buydu bu kadim Millet’in.

Dini mekân tasarımlarındaki ilk mabed uygulaması olan Medine’deki “Mescid-i Nebevi” oldukça basit, sade ve amaca uygun olarak inşa edilmişti. Âlemlere rahmet olarak gönderilen merhamet elçisi Hz. Muhammed (sav)‘in bizzat inşasında çalıştığı bu yüce mabed çok amaçlı kullanıma hizmet ediyordu. Yani sadece bir mescid anlayışına göre değil, devlet işlerinin, toplumsal konuların dahi konuşulduğu, karara bağlandığı bir merkezdi aynı zamanda. Sahabe-i Güzin, bu mescide sadece namaz kılmaya gelmiyordu. Bunun manası aynı zamanda şu idi: Din yani İslamiyet ya da başka bir deyişle Allah (cc) sadece mescidde değildi. O her yerdeydi. Çünkü mülk Allah’ındı.