Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
35.06
Gram Altın
2475.20
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Kasım 2014

Mesele ağaç değildi, hepimiz biliyorduk!

Gezi olaylarının mihenk noktası, çıkış yeri olarak üç-beş ağacın kesilmesini gösteren odaklar bunu gelişigüzel yapmamıştı elbette. Önceden planlanmış, altyapısı hazırlanmış, organizasyonu yapılmış Gezi eylemlerinin nihai varış yeri gözlerden kaçırılmak istendiği için böyle masum bir harekete geçiriş argümanı ortaya çıkarılmıştı.

Çevrecilerin, toplumsal ve sosyal bilinci gelişmiş iyi niyetli insanları da hükümeti hall'etmek için topladıkları karanlık niyetlilerin içerisine karıştırmayı böyle gerçekleştirmişlerdi.

"Gezi Parkındaki ağaçları kestirmeyeceğiz" sloganı üzerinden ülke kaosa sürüklenmeye çalışılmış, alev topuna dönüştürülmüş, ekonomiye zarar verilmişti. Tüm bunlara rağmen halkın çoğunluğunun büyük oyunu fark etmesi ağaç üzerinden hükümeti alaşağı etmek, bundan modern/postmodern sentezi bir darbe icat ederek yönetim mekanizmalarına piyonlarını yerleştirmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmıştı.

Gezi kalkışmasına yol açan sürecin ağaç kurtarma operasyonu olarak halka kabul ettirilmesi, taşkınlıklara, darbe girişimlerine yol açması amacıyla kullanıldığı eylemlerin farklı bir muhtevaya dönüştüğü ilk birkaç günden sonra anlaşılmıştı zaten.

Çevre bilinci gelişmiş insanları, büyük tezgahın farkında olmayan sade vatandaşı, cv'sinde aktivist/eylemci kimliğinin yer almasını hararetle arzulayan kanı kaynayan gençleri, orta yaşı devirmiş andropoz devrimcileri sokağa dökmek için makul ve uygun bir gerekçeydi bu!

Lakin nam-ı diğer baş provokatör sanatçı/oyuncuların sosyal medya aracılığıyla daha fazla eylemci/provokatörü toplama adına niyetlerini faş ettikleri ve artık bir darb-ı mesele dönüşmüş "mesele ağaç değil, sen hala anlamadın mı" deyişi insan hüsn-i niyetinin kem düşünceye nasıl kurban verildiğinin işareti oluyor.

Ağaç/çevre kaynaklı çıkışların toplumdaki meşruluk zemininden hareket etmek isteyen düzen/nizam karşıtı kısır fikirli çapsız muhalefetin bu gerekçeyle sade vatandaşı sokağa çekme tezgahında bir süre daha devam edeceği aşikar.

Nitekim meşhur Validebağ olayında Müslüman ibadethanesi inşasına tahammülsüzlüklerini orman/ağaç katliamı gibi göstermeye çalışan odaklar aynı mesel üzerinden harekete geçmekte de beis görmedi. Neyse ki Validebağ operasyonu Geziden deneyimli vatandaş nezdinde amaçladıkları etkiyi göstermezken yapılanın zaten bir algı operasyonu olduğu, camii inşaatının bırakınız ormanlık alan tek bir ağaç ile dahi ilişkili olmadığı deşifre oldu.

Ağaç/çevre üzerinden prim elde etmek isteyen, hükümete puan kaybettirmeye, toplumsal düzeni bozmaya çalışanların amaçlarını, çifte standartlarını ortaya koyan en somut delil her iki olayda da halkı galeyana getirmeye çalışan kişilerin Yalova'daki ağaç kıyımına sesiz kalmaları oldu.

Daha önceki eylemlerine ağaç kesimini gerekçe gösterenlerin Yalova'daki ağaç kıyımını görmezden gelmeleri, özür dilemeyle geçiştirmeye çalışmaları, sessizliği tercih etmeleri gerçek amaçlarının çevre değil en azından siyasi rant olduğunu ortaya koymuştur!

Ben en çok da ağaç kurtarma adı altında insanları sokağa çağıranların kendi yaşamlarında ne tür bir çevre/ağaç hassasiyeti geliştirdiklerini merak etmişimdir. Ağaçları kurtarma adına eyleme davet edenlerin başka çevreci eğitimler, yönlendirmelerde bulunmamalarını taaccüple karşılamışımdır.

Basit, masrafsız örnekler, bilinçlendirmelerle bunu sağlamak çok kolayken neden sadece iş şova, hükümete karşı eyleme dönüşecek durumlarda var olduklarını anlamak güç mü bilemem! Oysa çevre hassasiyeti, bilinci öncelikle kişinin yaşamında, alışkanlıklarında ortaya çıkar ve yayılır.

Sözgelimi bizim evimizdeki bir dolap, geri dönüşüm kutusuna gidecek kağıt türevleri için tahsis edilmiştir. Hacimli sayılabilecek dolabımıza okunmuş gazete ve dergilerin yanı sıra reklam katalogları, ilaç kutuları/prospektüsler, kağıt ambalajlar da girdiği için kısa zamanda dolar ve büyük poşetlere istiflenerek geri dönüşüm kutusuna gönderilir.

Ancak bu malzemeleri geri dönüşüme mi çöp kutusuna mı göndermemiz daha faydalı olacaktır konusundaki kafa karışıklığımız/görüş ayrılığımız devam etmektedir. Eşim, bu kağıtları çöp kutusunun yanına bıraktığımızda çöpten eşya toplayıp satarak geçimini sağlayanlara yardımcı olduğumuzu düşünürken oğlum bu insanların geri dönüşüm kutularından da malzeme topladıklarını bu sebeple en doğrusunun geri dönüşüm kutularına bırakmak olduğunu savunuyor.

Her ikisi de kendi görüşünde kavi olduğundan dolu dolu poşetleri oğluma verdiğimde geri dönüşüme, eşime verdiğimde de sokağımızdaki çöp kutusuna dayayarak bıraktığını biliyorum. (Bu eminlikten olsa gerek geri dönüşüm işini genellikle oğluma havale ettiğimi de not düşeyim.)

Dediğim o ki; insanları sözde ağaç için sokaklara dökenlerin nasıl bir çevre ve ağaç hassasiyetleri oldukları ancak hayat biçimlerinin kodlarında ortaya çıkacaktır. Aksi takdirde kendi yaşamlarında çevreci refleksleri geliştirmemişlerin ağaçları kurtarma adına hassas insanları sokağa çağırmalarının ardında başka ince hesaplar/gerekçeler aramak gerekir vesselamu2026

Twitter.com/sabihadogann