Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2402.64
BIST 100
10296.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Mart 2016

Mesele Amerika'nın ali menfaatleri olunca!

Türkiye, Erdoğan'la birlikte küresel finans oligarşisinin hedefleriyle örtüşmeyen alternatif arayışlara girdi. Bu aynı zamanda Türkiye'nin Amerikan merkezli küresel finans oligarşisinin yerleşik pazar sistemine/düzenine çomak sokması demekti. Kuşkusuz bunun Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durmaya karar vermesiyle yakından bir alakası var. Bilindiği gibi Amerikan merkezli para imparatorluğunun güçlü baronları menfaatleri gereği istedikleri ülkeleri krizlerle, ambargolarla yönlendirme ve esir alma hakkını kendinde görebiliyor. Çünkü küresel diktatörlerin menfaatleri her şeyden önce gelmektedir.

Türkiye'de de olduğu gibi birçok ülkede küresel sermayenin baronlarına köpekler gibi sadakatle bağlı FETÖ gibi yapılar, yazar, aydın ve medya grupları bulunmaktadır. Kim ki Amerikan merkezli finans oligarşisinin emellerine aykırı hareket ederse sonu hüsrandır. ABD Başkanı olsanız bile! Örneğin Lincoln, Garfield, McKinney ve Keneddy gibi başkanlar uluslararası sermeyi tekellerinde bulunduran bu güçlü baronlara meydan okuduğu için canından olmuştu. Düşünebiliyor musunuz? Başkan Lincoln devletin tasarrufunda yeni paranın basılması gerektiğini söylediği gün diktatörlükle suçlanmış bir müddet sonra da suikastla öldürülmüştü!

Reza Zarrab'ın yakalanması hadisesine geçmeden evvel küçük bir hatırlatma yapalım. Hatırlarsanız, 30 Temmuz 2015'te Sözcü'nün manşeti "Tayyip Çin gezisinde! Şehit çocukları ağlıyor" idi. Çünkü Erdoğan Çin gezisinde milli paradan, tarihi İpek Yolu'nun canlandırılmasından, enerji yatırımlarından ve Türk Çin Üniversitesi'nden bahsediyordu. Bunlardan Sözcü'ye en çok rahatsız eden; kuşkusuz "milli para" meselesi idi. O günlerde milli para meselesini duyan Ekrem Dumanlı da Diyarbakır Belediyesi'nin arka kapısından dalış yapmış ve çatışmalı ortam bir anda hız kazanmıştı. Çünkü kural belli; hiçbir ülke Amerikan merkezli küresel para politikalarına rağmen alternatif bir yol arayışına giremez. Ya finans oligarşisinin işleyen çarkının bir cıvatası olacaksınız ya da yok olup gideceksiniz. Türkiye ise bağımsızlık mücadelesi vermeyi tercih etti.

***

17 Aralık 2013 sabahı Savcı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatıyla başlayan ve birçok kişinin "rüşvet ve yolsuzluk' gibi suçlamalarla gözaltına alındığı malum operasyonun amacı da buydu. Keza 25 Aralık'ta Savcı Muammer Akkaş tarafından yürütülen operasyonun da hedefinde Türkiye vardı. O günlerde bunun bir darbe teşebbüsü olduğuna dair birçok yazı kaleme almıştık. FETÖ'nün ilk hedefi Halkbank'tı. Çünkü Kuzey Irak'tan gelecek yıllık 16 milyar doları bulacak petrol ve 10 milyar dolarlık doğalgazın ücretinin kamu bankası üzerinden ödenmesi formülü gündemdeydi. 2010 itibariyle Hindistan'ın İran'dan yaptığı 15-20 milyar dolar tutarındaki petrol ithalatının yüzde 55'ı Halkbank üzerinden gerçekleşiyordu. 2010 yılı gecikmiş ödemeler toplamı olan 5 milyar dolar da yine bu kanaldan İran'a gönderilmişti. Ve bu, 2010'da Türkiye'ye gelen ABD heyetinin tüm tehditlerine ve uyarılarına rağmen gerçekleştiriliyordu. Yani Türkiye para kazanıyordu.

Anlayacağınız Amerikan menfaatlerini korumakla vazifelendirilmiş paralel yapı mensupları Erdoğan'a büyük bir ders vermeye niyetli görünüyordu. Yani siz nasıl olurda "ABD'nin çıkarlarını" gözetmezsiniz demeye getiriyorlardı. Devleti çalmak isteyen bu yapı, operasyonunun adına da "yolsuzluk ve rüşvet soruşturması" koymuştu! Ayakkabı kutularını, "hırsız Erdoğan" şeklinde üretilen algıları hatırlayınız... Reza Zarrab ise Türkiye ve İran ticaretinin gerçekleştirilmesinde rol oynayan, ambargoyu delen ve Türkiye'ye de yüklü miktarda para kazandıran kilit isimlerden biriydi. Şimdi ABD'yi dolandırmak suçundan Miami'de tutuklandı. Hala 17-25 Aralık'ın bir yolsuzluk soruşturması olduğuna inanan varsa aklına şaşarım!

Tutuklama kararı ülke düşmanlarını bir kez daha ümitlendirdi. Savcı, bir anda kahraman ilan edildi. Hatta liberal gazetelerde savcının Türkiye'de de şube açması gerektiğine dair mizahi (!)yazılar bile yazıldı. Zarrab'ın tutuklanmasıyla bunun küresel bir boyut kazanacağı, Erdoğan'ın sonunun geldiği hatta ABD ziyaretinde tutuklanacağı yönünde türlü yorumlar yapılıyor. Bir İrancı bir Rusçu ama her halükarda ülke düşmanı olan sözüm ona antiemperyalist kesim bu sefer de Amerikancı oldu! Erdoğan'ı devirerek ülkede darbe yaptırmak isteyen küresel baronların sadık kölelerine gün doğdu anlayacağınız. Lakin buradan da bir sonuç çıkmayacağı aşikar. Çünkü bu mesele farklı seyir edecek. Erdoğan mı? O her geçen gün güçlenerek ülkesinin bağımsızlığı için mücadele ediyor. Vazgeçmeye de hiç niyetli değil.