Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2385.82
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Nisan 2014

Millet, sandıkta konuştu!

Daha seçim sürecine girmeden başlamıştı atraksiyonlar. Dershane meselesi adı altında iktidara saldırılar, yıpratma çabaları nev-zuhur etmişti. Seçim sürecine girildikçe artan ve çirkinleşen muhalif dil, argümanlarını nasıl elde edip ne şekilde kullandığına dikkat da etmiyordu. Üstelik bu yönde yapılan eleştirileri de iktidar savunusu olarak görüp yok saymıştı.

Kendilerini halkın tepkisine karşı bu kadar umarsız, vurdumduymaz yapan öğe ise gizli kapılar arkasında kurdukları ittifaklara, kumpaslara duydukları güven olsa gerekti. İç ve dış işbirlikçilerinin gücünü abarttıklarını, milleti yok saydıklarını ise hiç fark etmemişlerdi.

Bağlantı ve işbirliklerinden aldıkları cesaretle pervasızca bir taarruza geçmişlerdi. Algı operasyonlarıyla milletin zihnini karıştırmayı, düşüncelerini bulandırmayı amaçlamışlardı. Hedefe giden her yolu mübah gören, üstelik inanç dünyamızda karşılığı olmayan, bir düsturdan beslenir gibiydiler. Mahrem dünyalara gizli eller olarak uzanmış, özel hayatlara karanlık güçler olarak sızmaktan imtina etmemişlerdi!

Montajlar, ses kayıtları, oluşturulan senaryolar vs üzerinden çirkin ve hadsiz bir yıpratma, hükümeti yıkma operasyonu yaparken ülkenin milli menfaatlerini de, insanların özel kalması gereken yaşamlarını şantaj konusu yapmaktan çekinmemişlerdi.

İttifakçıların en büyük yanılgısı halkın, entrika ve oyunlarının farkında olmadan yapılan tüm propagandaları benimseyeceklerini zannetmeleri olmuştu. Ülkemizde artık gündemi takip eden, sorgulayan, okuyan bir seçmen kitlesinin olduğunu hesaba katmamışlardı. Basında çıkan asparagas haberlerine kanan, televizyonda izledikleri her görüntüyü doğru kabul eden halkın çoktan değiştiğini anlayamamışlardı. Menderes'i devirip asmadan önce izlenen politikayı güncelleyerek piyasaya sürenler geçmişte alınan sonuca şimdi de ulaşacaklarını düşünmüşlerdi.

Yanıldıklarını 30 Mart seçimlerinde net ve bariz bir şekilde gören ittifakçılar yenilgiyi kabul etmek yerine çeşitli bahanelerle ret etmeye çalıştılar yazık ki! Bu konuda asıl üzücü olan ülkemizin entelektüel sıfatına sahip insanların da seçim sonuçları karşısında gösterdikleri hazımsızlık oldu. Halkın iradesinin kendi istediklerinin ya da kanalize etmeye çalıştıkları yönün dışına doğru seyretmesi karşısında takındıkları tutum hiç de iç açıcı değildi!

Ülkemiz aydınlarının birçoğu seçim sonuçları üzerinde spekülasyon oluşturmaya çalışırken esasında kendi düşünce ve yönlendirmelerine itibar edilmemesini hazmedemediklerini de ortaya çıkarmış oldular. Düne kadar aklını, eğitimini, yaşam biçimini küçümsedikleri halkın kendilerine rağmen bir tercihte bulunmalarını kabullenemedikleriniu2026

Bu konuda biraz daha ileri giderek ülkemizdeki aydının kısır ve dar görüşlü ruhiyyatını, demokrasiyi ve halkın iradesini sindiremeyen taassubunu coğrafyayla ilintilendirmekten çekinmeyeceğim. "Coğrafya kaderdir!" diyen İbni Haldun'un, çok doğru ve tartışılmaz tespitinden de hareketle coğrafyanın düşünce paradigmaları üzerinde de etkili ve etkin olduğu savını iddia edeceğim. Ülkemiz aydınlarının demokrasi kavramını gerçek anlamda benimsemedikleri, demokrasiyi de düne kadar kendi menfaatlerine, düşünce kalıplarına hizmet ettiği için savunduklarını net bir şekilde söyleyeceğim.

Ülkemizde gazeteci/yazar/sanatçı geçinen ve düne kadar demokrasi havarisi gözüken bazı isimlerin sandıktan kendi düşüncelerine ters sonuç çıkması durumunda iktidarın demokrasi dışı yöntemlerle alaşağı edilmesini çıkış yolu göstermeleri buna güzel bir örnek. Demokrasiyi kendi düşüncelerine hizmet ettiği sürece savunan çakma aydınların ülkemizde bu kadar çok oluşunda coğrafyanın etkisini de göz ardı etmememiz gerekir.

İttifakın ayakları arasındaki görüş farklılıkları, beyanatlarındaki aykırılıklar ise tevil yapılamayacak kadar birbirinden uzak. Siyasetle en alakasız kişinin bile ittifaktan haberdarken ittifak merkezlerinin bunu yalanlaması ilginç! Söz konusu davranışta, gerçeği inkar ederek yaşanan yenilginin faturasından kurtulma psikolojisinin etkili olduğu düşünülebilir.

Nitekim seçim öncesi bu odaklar AK Parti'nin oylarının %30 civarında olacağını ittifak cephesinde ise patlama yaşanacağını iddia etmişlerdi. Sonucun hayal kırıklığını, yenilmişlik psikolojisini -tarihin tanıklığında- taşımaktan kaçmanın bir yolu olarak ret etmeyi seçmiş olabilirler. Ekrem Dumanlı'nın "Cemaat AK parti'yi desteklese oyu %58-60 olurdu!" iddiası da buna güzel bir numune teşkil edebilir.

İttifakla ilgili tepedeki isimlerin inkarı daha yüksek sesli ve görünür. Kemal Kılıçdaroğlu: "İttifak yaptığımızı iddia eden yalancılar bunu belgelesin!" derken kendisini partisinin vekili Birgül Ayman: "Cemaatle işbirliği ateş denizinden çıkmak için mumdan gemilere binmek gibiydi!" diyerek yalanlamıştı. Diğer tarafta da Hüseyin Gülerce'nin: "Cemaat olarak üslubumuzu kaybettik, kapı kapı dolaşıp CHP'ye oy istedik!" demesine rağmen Osman Şimşek'in cemaatin hiçbir ittifakın içinde olmadığı açıklaması arasındaki tenakuzu hiçbir yorum, tevilin düzeltemeyeceği gün gibi açık!

Twitter.com/sabihadogann