Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2434.85
BIST 100
9983.91
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 May 2023

​"Milletimi seçim sandıklarına davet ediyorum"

Haftaya bugün sadece Türkiye değil, dünya da yeni bir güne uyanacak.

14 Mayıs bu açıdan dönüm noktasıdır.

Türkiye, ya istikbale emin adımlarla yürüyecek ya da tarihinin en ağır krizine itilecek.

15 Temmuz’da ele geçiremedikleri ülkeyi 14 Mayıs’ta seçim sandıklarını kullanarak deneyecekler.

Terör örgütlerinin bu kadar cüretkâr olmaları, arkasındaki güç odaklarındandır.

Tarihin hiçbir döneminde millet, bu kadar açıktan hedef alınmamıştı.

Dişe diş, kana kan” hezeyanları, asla demokratik söylem olarak kabul edilmemişti.

Batı’nın tüm unsurlarıyla Türkiye’deki seçimleri yönlendirme, bas girişimleri, seçimlerin önemini göstermektedir.

Kurumları ve medyasıyla emperyalist tetikçileriyle topyekûn halinde saldırmaları küresel bir planın da uygulamaya konulacağını gösteriyor.

Savunma sanayisinin hedefe konulması ve teröristlerin salıverileceği bu planın açık delilidir.

Hiçbir ülkede terör örgütleri, demokratik talepler adı altında milleti, devleti tehdit edemez, meşru siyaset bu ihanete perdedarlık yapamaz.

Bu durum, halkın, hukukun boğdurulmasıdır.

Bu ülke çok ihanetlere maruz kaldı. Fakat hiç bu kadar hainler pervasız olamamışlardı. Bir virüs gibi toplumu zehirlemeye çalışıyorlar.

Bu seçim, sıradan bir seçim değil; meydan savaşının sandık versiyonudur.

15 Temmuz’da halkın üzerine kurşun yağdıranlar, bugün meydanlarda masum demokrat pozlarında arzı endam ediyorlar.

Gezicisi, gözcüsü, sözcüsü, şımarık ahlaksızı, katili hücuma kalkmış durumda…

Zilleti, övünç madalyası kabul eden bu güruhun her on yılda bu ülkenin üzerine kara bulut gibi çöktüğünü nesillere anlatmak her bir vatandaşın dinî ve millî görevidir.

Petrol kuyularını “Petrol yok!”diyerek betonla kapatanlar, aslında her on yılda darbelerle, muhtıralarla milletin iradesini, demokrasiyi, yerli ve milli sanayii de betonladılar.

Bu ülke, tarihi ile olan bağlarından kopartılıp emperyalizmin kölesi yapılmak istendi.

Darbeler, siyaset kurumunun hafızasını, arşivini, birikimini yok etti. Siyasi kuruluşların kurumlaşmasını engelledi. Kamu yönetimi adeta kapanın elinde kaldığı duruma düşürüldü.

Yabancı güçlerden demokrasi dilenen bir anlayışın birden bire ortaya çıktığı düşünülemez.

Bu, öyle bir durumdur ki deprem enkazı üzerinde, devletin kurtarma çalışmasına katılanları tutukladığı, hatta enkaz altındakilere etnik ve mezhebi kimliğini sorduğu iftirasını atarken, halkı isyana, iç savaşa kışkırtırken hiç kekelemedi.

Gerçi, halkı vıcık vıcık ezen, paletlerinden kan damlayan tankların selama durduğu, katliamı koltuğuna kaykılıp kadeh tokuşturarak seyreden bir sosyolojiden de bundan başkası beklenemezdi.

Türkiye, 15 Temmuz’da meydanlara hangi amaçla ve ruhla çıktıysa, 14 Mayıs’ta da seçim sandıklarına öyle gitmeli.

14 Mayıs da 15 Temmuz’dur.