Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Kasım 2019

Mobbing

Bir zamanlar var mıydı, bilinmez ama şimdilerde fikrin hiçbir kıymeti harbiyesi yok Türkiye’de. Dolayısıyla fikir sahiplerinin de… Ne devlet ne siyaset ne de bürokrasi bütün bu karmaşanın, konjonktürel yaşanmışlıkların arasından başını kaldırıp düşüncenin yüzüne bakmıyor. Düşünceyi ifade etmenin aracı olarak geriye sadece sivil toplum örgütleri kalıyor ki bunlardan biri kısa adı MEYAD olan Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği, geçtiğimiz hafta sonu bendenizi konuk etti. Bilvesile, başta dernek başkanı, değerli insan İsmail Akgün olmak üzere, güzel bir misafirperverlik örneği gösteren bütün çalışanlara teşekkür ederim.

Mobbing elbette sadece Türkiye’nin değil dünyanın, sadece bugünün değil bütün zamanların sorunu. İçinde önlenemez ego taşıyan insanların olduğu bütün toplum ve topluluklarda, varoluşunu başkalarının varlık alanlarını ortadan kaldırma üzerine kuran, kendi kişiliğini öne çıkarmanın yolu olarak başkalarının kişiliklerini silip süpürmeyi görenlerin havaya bulaştırdığı müzmin bir hastalık...

Latinceden dilimize geçen mobbing, ödünç alınmış öteki kelimeler gibi Batı medeniyetinin kolektif şuurunun ortaya çıkardığı bir terimdir ve özü itibarıyla bir insanın başka bir insana, bir grubun başka bir gruba yönelik psikolojik şiddeti anlamına geliyor. Adı konmasa da bütün toplum ve çağlarda varlığını sürdüren mobbing, pratik hayatta hep vardı ya, terimleşmesini modernizme borçlu. Mobbing; modern dünyanın kendine özgü sistematiği içinde, şehirlerin büyümesi, kurumsal yapıların karmaşıklaşması, iş hayatında kolektif anlayışın yaygınlaşmasıyla genellikle yukarıdan aşağıya yönelen bir basınç şeklinde kendini gösteriyor. Türkçeye yıldırma yahut yıldırı olarak geçen terimin günlük hayattaki pratik zeminini psikolojik abluka, baskı, taciz, aciz bırakma; dolayısıyla da muhatabının varlık alanını daraltarak ondaki enerjiyi soğurma, iradesini kötürümleştirerek hareket alanını kısıtlama ve en nihayetinde kendine münhasır meziyetlerini yerle bir ederek onun işgal ettiği yere kendisi konumlanma oluşturuyor. Elbette bütün bunlar, kendisine mobbing uygulanan kişiyi rahatsız etmeye yönelik eylem alanları. Sadece fiili değil yazılı ve sözlü rahatsızlık vermenin de içinde bulunduğu mobbingin edebiyat dünyasındaki habercisi George Orwell’ın 1984 adlı romanı. Romanda bütün dünyayı kontrol eden Büyük Birader, kadraja giren herkesi görür, izler, takibatı altında tutar ve vakti geldiğinde de cezalandırır. Büyük Panoptikon’dan kaçış olmadığına, devletin gözlerinden hiçbir vatandaşın kaçma ihtimali bulunmadığına göre söz konusu ceza, hapishaneleştirilen yeryüzünün mahpusu sayılabilecek her insana yönelik bir mobbingi işaret etmektedir. Böylece mobbing yapanlar devasa dünya hapishanesinin yöneticileri, müdürleri, gardiyanları misyonuyla donatılırken mobbinge maruz kalanlar ise oranın mahpusları biçiminde konumlanmaktadır. Müdürler, gardiyanlar mobbing uygular da mahpuslar kendi aralarında uygulamaz mı? Aşağıdakiler yukarı bakar. Gardiyanlara bakan mahpuslar da kendi aralarında bir mobbing mekanizması kurar ve güçlüler güçsüzlere yönelik bir taciz hareketi başlatır. Bu, tam da içinden etiğin çıkarılıp alındığı hayvani bir alanın varlığını göstermektedir ki güçlünün güçsüzü ezme kudreti böylesi bir zeminde eyleme dökülür, büyük balığın küçük balığı tırtıklayarak yemesi meşru hale gelir. İnsani zeminin; güçlü olduğun halde kendini gücü kullanmaktan men etme üzerine kurulduğu düşünülürse mobbingin tam da kitleleşen hayvani sosyolojiye uygun bir atmosferde gerçekleştiği rahatlıkla söylenebilir. “Etikte başkasının varolma hakkı benimkinden önce gelir” diyor Levinas; mobbingde ise başkasının varolma hakkı, bırakın sonraya bırakılmayı, bütünüyle yok edilir.

Haddizatında ayrı bir cezaya gerek kalmaksızın sadece izleniyor oluşun kendisinin bile ruhun cildini zedeleyen psikolojik bir baskısı vardır. Her şeyin görünür oluşu, mahremiyetin kalmayışı dijitaliteyle beslenen postmodern süreçte çağın ruhunun mobbing üzerine inşa olunduğunu göstermektedir. Optik takibin duvarları aşarak yatak odalarına bile sızması; ABD’nin öteki devletler üzerinde, öteki devletlerin de kendi vatandaşları üzerindeki mobbingin resmi kanıtı olarak çağın gökyüzünde asılı durmaktadır. Herkesin herkese, güçlünün güçsüze; her şeyin her şeye, ehlileştirilmiş çimin yaban çime; boyanmış çakıl taşının doğal çakıl taşına mobbing uyguladığı böylesi bir çağda, elbette devletler ve sistemler de göz tacizini stratejiye dönüştürecek ve vatandaşlar da bundan nasibini alacaktır. Bu vakitten sonra dünya hapishanesinde kendine yer bulan küçük kolonyal sosyal yapılar sisteme ayak uyduracak, göz tacizi söz tacizine, o da eylem tacizine dönüşerek kartopu misali büyüyüp dünyayı bir “ezen ve ezilenler” arenasına dönüştürecektir. Bugün, içinde mobbing kolonisi bulunmayan neredeyse hiçbir çekirdek yapı yoktur. Üstelik devletlerin iki yüzlülüğü burada da kendini göstermektedir: Bir yönüyle bireysel hak ve hürriyetlerin toplum sözleşmeleriyle kayıt altına alındığı bir sistem, öteki yönüyle panoptikon üzerinden kaşıkla verdiğini kepçeyle alacak her türden bireyselliğin içine sızacak, her türden hakkın gasbını meşrulaştıracak, her türden hürriyete gözle görülmeyen, ince bir tahdit getirecektir. Devlet bunu yapar da vatandaş durur mu? Devlet dairelerinde, özel sektörlerde büyük veya küçük işletmelerde varlığını genişletmenin aracı olarak öteki insanların varlık alanlarını daraltmaya yönelik yıldırma hareketi yanına haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği, en nihayetinde de ehliyetsizlik ile liyakatsizliği alarak atmosfere yayılan hava gibi nefesten nefese dolaşacaktır. Mobbing öyle bir hastalıktır ki devletin en tepesinden başlayarak en uca, toplumların en tepesinden başlayarak hane içindeki ebeveyne, oradan büyük çocuğa ve en nihayetinde küçük çocuğa sirayet eden sayısız eylemi dalga dalga yayar, en hafifiyle bakışlar üzerinden taciz, en ağırıyla tacize direnen insanların ölümüne yol açarak yeryüzünü devasa bir ruh hastanesine dönüştürür.

Dünyanın sadece kendisi için yaratıldığını ve diğer her şeyin ancak kendilerine hizmet ettiği sürece varolabileceklerini düşünen insanlar için vardır mobbing, yaratılması gereken ilk ve tek insanın kendileri olduğunu, dünya tapusunun sadece kendilerine verilmesi gerektiğini ve bu olmuyorsa dünyanın aslında yok edilebileceğini düşünen insanlar için… Kötüler, sadece kötüler için… İlk kötülük bir hak ihlalinden doğmuştu, öyle görünüyor ki son kötülük de bundan olacak ve aradaki bütün kötülükler…

Hak gaspının meşru çocuğudur mobbing, hakkın her daim gayrımeşru gördüğü…