Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2456.50
BIST 100
10270.57
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Kasım 2018

Moda, hilkat garibeleri doğuruyor!

En alakasız kişinin dahi süreç içerisinde bir şekilde dâhil olduğu yahut piyasadaki ürünler arasında şekillenmek zorunda kalan tercihi ya da maruz kalma etkisiyle şekillenen güzel/güzellik algısında bahsetmemiz mümkün.

Moda dediğimiz zaman çağrışım yapan şey sadece giyim-kuşam olmasa da modanın görüntü-giyim üzerindeki etki ve ilişkisi diğer alanlara göre daha bariz ve baskın.

Modanın, hilkat garibesi doğuran kısmı aslında kuşattığı her alan olsa da görüntü yani giyim üzerinden oluşturduğu etkinin üstünlüğü kesindir.

Sanayileşme, toplu üretimin ucuzlaması modanın giyim üzerindeki belirleyiciliğini artırırken farklı olma ile özel olmayı bir tutan anlayış ortaya yeni trendleri çıkarmakta gecikmiyor.

İletişimin hızını artırması modanın merkezini artık Paris olmaktan çıkardığı gibi görüntünün salt ihtiyaç yahut tüketim olarak algılanmasının üzerinden çok zaman geçti.

Simge ve semboller taşıyan, insana dair ipuçları veren, ideoloji ve inancın en kolay ve somut göstergesi haline dönüşmüş giyim biçimi insanlığın formatını atmaya çalışanların en bariz görünür oldukları yerlerden biri.

Cinsiyetsiz kıyafetlerden(unisex) baş döndürücü hızla çiçekli böcekli erkek giyimine koşan moda dediğimiz modern çağın tartışılmaz otoritesi insanı biricik hissettirmek için çalışmaktan da geri durmuyor! Bir süredir pazarlanan “sen tek özel kişisin” mottosuyla saygısız, bencil, oportünist, çirkin mizaçlı epey insan peyda etti…

Kişisel gelişim kursları, kendini keşfetme seansları, kişiyi dünyanın merkezine oturtma çabalarının semeresini vermesi gecikmeyecekti tabii.

Evrenin merkezine konumlandırdığı her bir ben-i Adem, imitasyon kişilikli, narsist, özgüven diye küstahlık ve kabalığı meziyet kabul etmiş acayip insanlar devşirdi!

Geçtiğimiz günlerden bir link vesilesiyle karşılaştığım “Nasıl özgüvenli olunur?” başlıklı yazı işin boyutunun nerelere kadar vardığını göstermesi açısından önemliydi.

“Sosyal ortamlarda kendinizi prenses, etrafınızdaki herkesi hizmetçiniz gibi düşünüp öyle davranın!” diyordu modern çağın isimsiz sosyal medya önderi! Yazdığı yazının sorumluluğunu üstlenmek zorunda bile kalmayan, en çok tıklanma rekoru peşinde koşan firmaların paralı elemanları bu çağın bilgelerine dönüşmüş; ne tuhaf!

Söz konusu metinde özgüven için önerilen yol bizim yüzümü kızarttı ama kaç kişi bu tavsiyeye uydu tahmin edemiyoruz!

Prenses ifadesi dolayısıyla metnin hedef kitlesinin genç kızlar olduğunu hemencecik anlıyoruz tabii! Etrafımızda kibir abidesi gibi dolaşan, kimseyi beğenmeyen, evlenecek erkek kalmadığından dem vuran bu kızların nasıl bir tornadan geçtiğini az da olsa anlıyoruz…

“Biriciklik” algısı üzerinden insanı bencilleştiren sistem, giyimini de farklı ve değişik şekillere sokarak bu duyguyu canlı tutmaya çalışıyor. Daha evvelki moda kaidelerine göre asla kabul edilemez görülen, facia olarak nitelenen, nine kıyafeti diyerek hor görülen her bir desen, unsur farklı olma adına “tarz” olma adı altında özendirilip teşvik ediliyor.

Bu işin tek sevindirici kısmı artık moda otoritelerine dönüşmüş her insanın eleştirisinden “tarz” ve “kombin” tanımlaması ile kurtulabilecek olunması. Hem belki yakında evlerde “kombin” denilen sihirli sözcük ile her kıyafet herkes tarafından kullanılır hale gelir de tasarruf sağlanmış olur(!)