Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2478.75
BIST 100
10556.95
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Kasım 2014

Moda programları ve TV dizileri

Liberal değilim; moda/tarz programları kaldırılsın, dizilere sıkıyönetim gelsin!

Sıkı bir dizi izleyici sayılmam. Zaman zaman kanal değişikliği sırasında kumandama takılanlar dışında dizilerle hemhal olmuşluğum da pek bulunmaz. Lakin buna rağmen dizilerin sosyal yapımız ve aile hayatımızı nasıl tehdit ettiğini fark etmemek mümkün değil!

Hal itibariyle dizilerin izleyiciyi ekrana mahpus kılan, bağımlılık oluşturan yönünün içeriğindeki zararla mukayese edildiğinde daha hafif kılacağı aşikar. Kusursuz güzellikteki kadınlar, yakışıklı ve zengin adamlar, lüks yaşamlar bir tarafa verdikleri sübliminal mesajlar izleyici üzerindeki tahribatı artıran unsurlardan...

Dizilerin lüks yaşam özentisini artıran, tüketimi besleyen yönü, içeriğindeki hikaye ve mesajlar incelendiğinde artık çok masum kalıyor. Yapımcıların, salt bir basit izlenme kaygısıyla mı yoksa bilinçli bir politika gereği olarak mı bu yönde programlar ortaya koyduklarını anlamak biraz zor.

Toplum gerçeğini yansıtmaktan uzak, ahlaki değerlerin yerle yeksan edildiği, sosyal dokuyu çeşitli açılardan tahrip eden bu yapımların kime/neye hizmet ettiği yapımcıların dikkatinden kaçmakta mıdır yoksa zaten gerçekte amaçlanan bu mudur?

İç içe entrikalarla örüntülü, ahlaki değerlerden iz görünmeyen dizilerin toplumumuza verdiği zarar şimdi ve birdenbire ortaya çıkmayacak olsa da kısa süre sonra ortaya çeşitli sıkıntılar çıkaracağı açık.

Toplumsal yapımızdaki ahlak ve değerler manzumesine muğayir mesajların tüm ailenin ekran başında olduğu saatlerde diziler kanalıyla zihinlere boca edilmesine ciddi bir tepkinin olmaması ise şaşırtıcı!

Dizilerin senaryoları bir zamanlar yoğun bombardımana tutulan Brezilya dizilerine rahmet okutacak kadar etik ve değer aşınmasına uğramış durumda. Eskinin zengin delikanlı, fakir kız aşkı üzerine kurgulanmış dizileri aratacak konseptte.

İzleyici ise üzerine ölü toprağı serpilmişçesine ekrandan sunulan her öğeyi hiçbir sorgulama, yargılama ve eleştiri mekanizmasını kullanmaktan takip etmekte. Hoş vakit geçirmek ya da dinlenmek için ekran başında geçirilen saatler çoğu izleyici için zihinsel kodları sarmalayan savunma sisteminin devre dışı bırakıldığı zamanlara tekabül etmekte.

Tüm yükü izleyiciye yıkmak ya da bütün sorumluluğu yapımcılara yükleyip işin içerisinden çıkmak gibi bir niyetimiz yok elbette. Yapımcılar kadar izleyicilerin de bu yapımların sürmesine bir şekilde katkı sağlayanların da birer vebal yüklendikleri kesin.

İlginçtir; dizi izleyicilerinde tartışma programı ya da haber seyircilerinin aksiyoner ve müdahil olma tavırlarına rastlanmaz. Hatta sözde giyim programları bile izleyicinin hışmına uğrayıp şikayetler sonucu RTÜK'ten ceza alırken diziler konusunda gösterilen sessizliği anlamak mümkün değildir!

Bu ifademizden moda/giyim programlarını aklama çabası içerisinde olduğumuz hükmü de çıkarılmasın. Söz konusu programların hepsi boş beyinli, görüntü merkezli gençleri piyasaya sürerek/pazarlayarak görüntüyü zihniyetin ötesine geçmiş bir toplum oluşturmaktan başka bir işe yaramıyor.

Kadın bedeninin metalaştırılması bir tarafa gençlik ve güzelliğin, değerler sıralamasında en üste taşınmasına da yol açıyor. Hakaret ve aşağılamaların havada uçuştuğu, beyin yerine bedenin ön plana çıkarıldığı ve özendirildiği yapımlardaki niteliksiz ve gösteriş budalası tipler, özellikle genç kızlarımız ve kadınlarımız için model olarak sunulup özendiriliyor.

RTÜK'ün sadece bir programa verdiği geçici ceza tarz/moda programları için caydırıcı olmasa da halk nezdinde ceza unsuru bulunduğu gerçeğinden hareketle bir algı ve savunma biçimine yol açabilmesi ihtimali sebebiyle mühim. RTÜK'ün cezası yeterli olmasa da bunun mevzubahis yapımlar için girizgah niteliğinde bir müdahale olması da temennimiz.

Sadece kadınlar, gençler değil ilk öğretim çağındaki çocukların film izler gibi bu programların karşısına dizildiklerine şahitlik etmiş biri olarak yayından kaldırılmasını memnuniyetle karşılayacağımı da gizleyecek değilim.

Öte yandan dizilerin verdiği zarar da bu programlardan aşağı kalmaz. Dallas'ın pir-ü pak sayılayacağı senaryolara sahip dizilerin konuları bile insanı hayrete düşürmeye yetiyor.

Lise öğrencisi kızın sevgilisinden olan çocuğunu düşürmesinden taşıyıcı anneye, evli adamın gayri meşru ilişkisi sonucu hamile kalan kadına kadar inanç, ahlak ve değerlerimizle uyuşmayan bir yığın hikayeye sahip dizilere ne zaman tepki gösterilecek?

Fatmagül'ün suçu ne, dizisinde ayaklanan, tepki gösteren insanların şimdilerde takındığı bu sessizlik tavrı anlaşılmaz. Gayri meşru ve gayri ahlaki yaşam biçimlerinin pervasızca sunulduğu, değerlerimizin alaşağı edildiği dizilerin toplumumuzdaki ahlaki erozyonu tetikleyen yönü neden görmezden gelinir?

RTÜK'ün cezalarında toplumsal yönlendirmenin en önemli faktör olduğu uygulamalarda ortaya çıktığına göre seyircinin verdiği reaksiyon bu kriterdeki diziler için etkili ve etkin bir şekilde ve ivedilikle kullanılmalı!

Kendi içlerinde dillendirilen şikayetlerin yapımlara müdahale anlamına gelmediğinin bilinmesine rağmen bu yolla vicdanları susturup köşeye çekilmeler kimseyi kurtaramayacak. Konuşmamız gerekirken susmamayı benimsemişler olarak, liberal/aydın imajları zarar görmesin diye susmak zorunda olduklarını düşünenler adına da hep birlikte yüksek sesle söyleyelim mi ne dersiniz: "Liberal değiliz; moda programları kaldırılsın, diziler denetlensin!"

Twitter.com/sabihadogann