Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Temmuz 2016

Moderatör özlemi

Yaz geldi. Süreli programlara yaz arası verildi. Televizyon izleyicisi sayılmam. Aksine ara sıra göz ekrana geldiğimizde, çocukluktan kalma "Amma da baktı sümüğü de aktı" bakışı fırlattığım vaki. Fakat fikirlerini takip etmeye çalıştığım bir kaç değerli insanın ağırlandığı programları seyre çalışmıştım. Yeni seneye yine daimi konuk olarak ağırlanırlar mı bilmiyorum. Fakat seyretme imkanı bulursam sevineceğimi biliyorum.Yeter ki onlar sunucuları konuk almış gibi olmasınlar.

Bu programlar süresince uzun süre moderatör kelimesi ile bir çekişme halinde idim. Belki yerine başka bir kelime koymalıyız diye düşünüp dururken, bir televizyon programında iki de bir "eyvallah" diyen bir sunucuyu görünce "Hah" dedim, onun yerine "Eyva'cı" denilebilir. İşimiz latife, fakat kimi sunucularımızda hakikaten saygı duyulacak konuklara karşı gösterilen abartılı veyüksek dozundan dolayı sası gelen bir saygı gösterisi var. Bir şey şov olduğunda olmayı değil, olmadığı gibi görünmeyi seçmiş oluyor zira. Saygı da öyle...

Evvela bu insanların kendilerini bir seyir etmeleri gerekiyor. Fakat ekranı bir cadı aynası gibi kullanmadıkları zaman ve "söyle bana güzel ekran!" diyerek bakmadıkları zaman aynaları da dürüst olacak ve korkusuzca onlara gerçeği söyleyecektir.

Daimi onaycı olma hali ve övgücü bir dil konuğu yüceltmiyor ve bununla kalmayıp dil sahibini de alçaltıyor. Bu sadece ekranda gördüğümüz bir durum değil zaten. Sıradan günlerimizde, iş yerinde, toplantılarda dahi saygının abartılı uçlarını törpüleyen ve normal, sakin, emin insanlar olma çabası içine girenin zorlandığı bir toplumda yaşıyoruz. Abartılı, yüceltmeci bir saygı ucundan, saygısızlığın diğer ucuna savrulduğumuz da işin bir başka yanı.

Söz konusu ettiğim televizyon programları üzerinden konuşmaya devam edelim. Aklı başında insanlarsak bu bakış açısı ve dil çok lüzumsuzca sızıyor ekranlarımızdan. Sıkı bir bezle alınacak ve televizyonu kapatacak kadar. Bilincimiz hamdın aslen kime ait olduğunu ve saygı sınırını bize çoktan bildirmiştir. Hergün kırk kez hatırımıza koymaya da devam etmektedir.

Meseleyi konuşa konuşa olgunlaştırmalı ve uygulamalıyız. Bunun için sivil bilinç ve ilgilileri uyarı da bize sunulana sahip çıkma anlamına gelecektir.

Moderatörlük konusunu tabii olarak, yıl boyunca söyleşilerim sırasındaçokça yapmaya maruz kaldığımdan biliyorum. Maruz kalıyorum demem şu ki; bir topluluk halinde oturuyor iken kimilerinin sadece kendilerinin konuşuyor olmalarına ve istişarenin önünü kapayarak diğerlerinin fikirlerini ifade hürriyetine ket vurduklarına şahit oldukça, sessiz kalanların seslerini duyurmaları için bunu vazife addetmiş olmayı kastediyorum.

Bir defasında söyleşi için davet edildiğimde başıma gelen ise daha ilginçti. Adını vermeyeceğim bir kurumda; çalışanın "Aslında ben de bu konularda seminer verecek kadar birikimliyim." Şeklinde söze başlamasıyla, aniden konuk olmaktan çıktığımı idrak ettiğim bir başka hatıram da var. Kürsü merak edilesi değildir ki. Safi sorumluluktur.


Yönlendirici, ılımlayıcı, yavaşlatıcı, kavgayı önleyici gibi anlamlara gelen kelimeyi biz konuşmak için bir araya gelen iki veya daha çok kişiyi istişare, görüş alma veya değerli görüşlerine başvurma gibi konularda o ortamı yöneten kişi olarak -aşağı yukarı böyle -algılıyoruz. Tabiidir ki ortamı yönetenin kendi ifade gücünü ve sınırlarını güdebilen, en başta kendine hakim olabilen olması beklenir.


Fakat televizyon programlarına baktığımda, sunuculardan kimilerinin, çağırdığı değerli konuğun -ya saygısız laf kalabalığı ile- önüne geçtiğini, ya da konuğunun eyva'cı'sı,(eyvallahın ahsen olmayan tekrarını kast ediyorum) hıhıcısı olduğunu görüyorum.

Biri konuğu önemli bir konuya işaret edecekken, teğet geçtiği yan konuyu "Ben araştırdım ben de biliyorum!" ergen tavrıyla atak yapma saygısızlığını tekrarlıyor. Değerli beynin o an düşünerek o an üreteceği has fikirlerin de önüne geçiyor böylece. İzlerken bunu daha bariz görüyoruz. Hoş olmuyor. Öyle zamanlarda konuk alınanın sevgili moderatörümüz olduğunu varsayarak sabrı kolaylıyor ve illa almam gerekene odaklanıyorum. Yitiğimi arıyorum...

Diğeri ise silik, yok gibi ve gerekli gereksiz malum sözü deyip duruyor. Özellikle, konuğu dini veya tasavvufi bir konuk ise, bu onay sözü sayıca artış gösterdiği gibi, tam o esnada sunucunun başı ziyadesiyle eğilmiş oluyor.

En sonunda fikir dünyamızın hakikaten nadir ve değerlilerinin, sessizce kitaplarına yönelmenin daha isabetli olacağı ve bizi tatmin edeceği fikr-i sabitine geri dönüyoruz. Fakat ekranın havl'siz canlılığında evimize misafir olmaları, biz ahalinin akıllarına, fikirlerine, kalplerine dokunup geçmeleri daha dosdoğru yapıldığı takdirde sevineceğiz vesselam.