Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.06
Gram Altın
2475.78
BIST 100
10369.87
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Ağustos 2020

Muhalefetin işini yapıyorum

Geçtiğimiz haftanın yarısında gündemi ele alan “müjde” açıklaması tüm Türkiye’nin yıllarca özlemle beklediği güzel bir haberin alınması ile geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz’in “Sakarya Gaz Sahası” olarak adlandırılan bölgesinde bulunan Tuna-1 sondaj sahasında 320 milyar metreküp doğal gaz bulunduğunu açıkladı.

Daha önce Karadeniz bölgesinde birden çok “Doğal gaz bulundu” açıklaması yapılmıştı.

Daha önce açıklanan ama devamı gelmeyen bu “müjde” haberlerinin birkaç gündür derlemesi yapılıyor.

TESPAM’daki çalışmalarımızdan dolayı konunun birçok teknik ve stratejik yönünü bildiğim için bu açıklamaların arka planı ile bilgi verebilirim.

Bazıları siyaseten yapılan, bazıları da doğru bilgilendirilmeme nedeniyle yanlış ifade edilen bu “müjde” haberleri basında da geniş yer aldı.

Sonrasında açıklamaların arkasının doldurulmaması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ilk kez” açıkladığı “müjde” haberinin muhalefet cephesinde “siyaseten” yapıldığı algısının oluşmasına neden oldu.

Şüphe duyanlara gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Rezerv doğru.

Hatta bölge potansiyel olarak çok daha fazlasını barındırıyor.

Jeolojik olarak Tuna nehri deltasının 10 milyon yıl önceki birikim alanında bulunan bir bölgenin potansiyelinden bahsediyoruz.

Romanya bu bölgenin kuzey kısmında bir keşif yaptı.

Bölgenin büyük bölümü Türkiye’nin deniz alanları içeresinde yer alıyor.

İlk analizlere bakarak şunu söyleyebilirim: Yeni müjdeler gelecek

Gelelim muhalefet tarafına.

Muhalif görüşler, böylesi teknik bilgi gerektiren bir konu hakkında yorum yapmak için öncelikle uzman görüşlerine başvurmayı bekleyeceklerdir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TPAO’nun açıklamaları sonrasında ayrıca başka uzmanlara danışarak bir analiz yapmak akla en yatkın olan yöntem.

Akıl dışı olan kısım ise bambaşka…

Doğal gaz keşfi açıklandıktan sonra “Piyasa Gaza Gelmedi” demek kesinlikle muhalefet etmek değil.

Hatta toplum nezdinde açıklamaları dikkate alınan bazı kişilerin “Bu kaynak bulunmasa daha iyiydi. Bunun ekonomiye bir faydası yok” gibi ifadeler kullanması beni çok şaşırttı.

Neredeyse doğal gaz bulunmasına üzüldüklerini söylesem yeridir.

Peki, olması gereken neydi?

“Açıklanan kaynaktan elde edilecek gelir ne olacak? Bu kaynak Türkiye’nin kalkınmasına en iyi katkı sunmak için en iyi nerelerde kullanılabilir?” vs. gibi asıl sorulması gereken sorular bunlar olmalıydı.

Maksat muhalefeti kötülemek değil.

Türkiye’nin iyi kapsayıcı ve yönlendirici bir muhalefete ihtiyacı var.

Özel hayatımızda da öyle değil midir?

Biri lisanı hal ile size görüşlerini bildirmezse siz o görüşleri nasıl bilebilirsiniz.

Eğer güzel bir fikir varsa kimin söylediğinin ne anlamı var…

***

Madem muhalefetlik yaparak “doğru” soruları sormaya çalıştım, şimdi de kendi birikimime göre tavsiyelerimi sunayım.

Keşfettiğimiz bu rezerv 320 milyar metreküpte kalırsa bugünün fiyatları ile tüm yatırımlar çıktıktan sonra 40 milyar dolar civarında bir gelirin ülkemize girmesi söz konusu.

Muhalefet kanadı, vatandaşa oynamak adına hemen “Doğal gaz faturalarına indirim gelsin” demeye başladı.

Ama doğrusu bu olmaz.

Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke…

Elde edilen bu kaynağın Türkiye’nin bu bağımlılığını azaltmak için kullanılması en yerinde adım olacaktır.

Bu kaynak petrol ve doğal gaz rezervi bulunma potansiyeli taşıyan tüm kara ve deniz alanlarımızın aranması için kullanılırken bir yandan da yenilenebilir enerji için yeni teşvik modelleri geliştirilmesinde bütçe oluşturulmasına katkı sunmalıdır.

Çağımızın en büyük gelir kapısı olan ve Türkiye’nin de yakın zamanda bir atılım başlattığı yazılım sektörüne ilişkin teşviklere de buradan kaynak aktarılmalıdır.

Elimizdeki rezerv doğal gaz ithal ettiğimiz ülkelere karşı bir pazarlık kozu olarak kullanılmalı ve daha ucuza doğal gaz almak için anlaşmalıyız. Bu ince politika ile yılda ekstradan 2 milyar dolarak kadar pazarlık kârı elde edebiliriz.

En önemlisi ise ArGe’ye yatırım yapmak olmalı.

Teknolojik dönüşümde Türkiye hak ettiği yere gelmeli. Bunun için de geniş teşvik modelleri hayata geçirilmelidir.