Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Kasım 2019

Mü’min, imanının gereğini yapar

Geçen hafta başladığımız “iman” konusuna devam ediyoruz: Hep içerde kaldığı için hiç ışık yüzü görmeyen bir insan, güneşli bir günde dışarıya çıkarılsa ve ona; bu dünyadaki herşeyi aydınlatan ışığın güneşten geldiği söylense, bu adam hemen kafasında güneşi tasavvur ve tarif etmeye başlar. Fakat güneşin onun tasavvur ettiği gibi olması mümkün değildir. Çünkü o, güneşi, gördüğü ve bildiği şeylere benzeterek tasavvur edecektir. Halbuki güneş, onun gördüğü şeylerden hiçbirine benzemez.

İşte insanoğlu, herşeyin yaratıcısı ve mâliki olan Allahü Teâlânın Zatını ne kadar düşünürse düşünsün, onun düşündüğü gibi olması mümkün değildir. Çünkü insanın bütün düşündükleri mahluk, yaratık ve sıradan şeylerdir. Allahü Teâlâ ise, herşeyin yaratıcısı olup, yarattığı şeylere benzemekten münezzehtir.

İslam dini diyor ki, Allahü Teâlânın sıfat ve isimlerini bilebilir ve eserlerini düşünebilirsin. Fakat O’nun yüce Zatının mahiyetini anlamaktan âcizsin. Çünkü sana, O’nun yüce Zatının mahiyetini anlayacak bir kabiliyet ve yetki verilmemiştir. (Konu ile alakalı daha geniş bilgi için: “İslam Akaidi, Müslüman Neye Nasıl İnanır”, isimli kitabımızda mevcuttur!)

Mü’min, imanının gereğini yapmakla mükelleftir. Bu da; inandığı ve teslim olduğu Allahü Teâlânın bütün emirlerini yerine getirmek ve yasak ettiklerinin tamamından da uzak durmaktır. İslamî emirler de yasaklar da hem çok, hem de çok teferruatlıdır. Bundan dolayı İslam âlimleri; bizzat anlatarak ve ciltler dolusu kitaplar yazarak müslümanları bu konuda aydınlatmaya ve bilgilendirmeye çalışmışlardır. Bu ilmin adı fıkıhtır.

Fıkıh terimi; kişinin hak ve sorumluluklarını bilmesi, şeklinde tarif edilir. Fıkıh, aynı zamanda İslam hukukunun ismidir. İtikad ve ahlak dışındaki tatbikî İslamî bilgiler fıkıh alanına girer. Müslümanın hayata bakış açısını, yaşam tarzını ve günlük programını hem belirleyen hem de düzenleyen ilim, fıkıhtır. Fıkıh her zaman ve mekânda İslamı canlı ve yaşanabilir kılma bilgi ve melekesidir.

Bu bilgileri öğrenmeden din yaşanmaz. Çünkü nelerin haram ve yasak olduğunu bilmeyen kişi, onlardan nasıl uzak duracak? Mesela faizi ve çeşitlerini bilmeyen bir kimse, kolaylıkla faize bulaşabilir. Nelerin emredildiğinden haberi olmayan bir kişi, onları nasıl yapacak? Bir de şu var ki kişi, emredilen şeylerin yapılışı ile alakalı tam bir bilgiye sahip değil ise, bunları doğru ve sıhhatli bir şekilde nasıl ifa edecek. Mesela namaz fıkhını bilmeyen bir kimse, doğru bir şekilde nasıl namaz kılacak? Aynı şekilde nikâh bilgisi olmayan bir kimse, nasıl doğru bir şekilde evlenecek veya nikâh kıyacak?

Binaenaleyh kulaktan dolma, sığ ve yüzeysel bilgilerle din yaşanamaz. Bu iş için zaman ayırmak ve çalışmak lazım. Hakikî âlimlerden dinin -en azıdan kişiye lazım olan kısmını- öğrenmek farz ve kaçınılmazdır. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“Eğer bilmiyorsanız, ilim sahiplerine sorun!” (Enbiya 7)

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9)

Hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruluyor:

“Allah, kimin iyiliğini murad ederse, onu dinde fakîh (bilgili) kılar.” (Buharî)

“Fıkhı bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana benzer.” (Deylemî)

Allahü Teâlâya iman etmenin sayısız faydaları vardır, birkaçı şöyledir: a) Allahü Teâlâya iman eden kişi, güzel ahlaklı olur. Bu sebeple de herkesten saygı görür ve huzurlu bir hayat yaşar. b) Allahü Teâlâya iman eden kişi, kimsenin görmediği yerlerde bile günah ve yasaklardan sakınır ve bu şekilde başı belaya girmez. c) Allahü Teâlâya iman eden kişi, mütevazı olur. Bilindiği gibi, tartışma ve kavgaların temel sebebi kibir ve bencilliktir. d) Allahü Teâlâya iman eden kişi, tevekkül sahibi olduğu için bela ve musibetlere karşı dayanıklı olur ve çabuk sarsılmaz, hele hele intiharı, hiç düşünmez. e) Allahü Teâlâya iman eden kişi, ölümden fazla korkmaz, çünkü cennetin kendisini beklediğine inanır. f) Allahü Teâlâya iman eden kişi, sağlıklı olur.