Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2393.02
BIST 100
10246.61
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Eylül 2014

Mustafa Polat

Mustafa Polat'ı ebedu00ee aleme uğurlayışımızın ardından tam 30 yıl geçmiş. Vefatından sonra kaleme aldığım yazının tarihi 15 Haziran 1984 tarihini taşıyor. Gencecik yaşta, henüz 25'ndeydi. Edebiyat mezunuydu ve gazetecilik yapıyordu. Edipti, şairdi, yazardı. İyi bir çevresi, güzel dostları vardı. Bir şiirinde şöyle diyordu: "Bülbül öldü, / Artık yarım şiiri". Çapa'da aynı evin komşu odalarını onunla paylaşmak güzeldi. Aynı gazetenin koridorlarında karşılaşır, görüşürdük. İmrenirdim kütüphanesine. Zengin bir kitaplığı vardı. Zaten bütün sermayesi de oydu. Yeni kitapları alamamanın acısı ile kıvranır dururdu. Son olarak bende Muallim Naci'nin Istılahat-ı Edebiye'sini görmüş ve kendisi de bu sözlükten almak istediğini söylemişti.

Hakka yürüyüşünün ardından 30 koca yılı geride bırakmışız. O feci ölüm haberini mübarek annesine vermiş, bu sene rahmetli olan babası Mevlüt ağabeyle o telaşı yaşayıştık. Arkadaşları gibi ben de kendisinden eser vermesini bekliyordum. Yaşından fazla gösteren kuvvetli bir idrake, üstün bir kültüre, sağlam iradeye sahipti. Ondan kitap beklerken kader onu aramızdan çekip almış ve Rabbine götürmüştü. Evet basılı kitabı olmadı ama, ardından yazılanlar bir eser olabilecek çapa ulaştı. Şair ve hikayeci arkadaşları çok güzel şeyler yazdılar. Melali anlayan neslin hisleriydi bunlar. Mustafa bizim neslin medar-ı iftiharı, güvenci, övüncü, yüz akıydı. İnancından kaynaklanan müsamahası, sabrı, sevgisi, feraseti ve kanaatkarlığıyla genç yaşta olgunlaşmış kardeşimizdi.

Fakültede, evde, gazetede niçin etrafında bir hale oluşurdu. Rahmetli Ömer Lütfi Mete, Mehmet Ali Bulut, Sefa Kaplan, Coşkun Çokyiğit, Fahri Dilekcan, Hüsamettin Arslan, Yavuz Bahadıroğlu, Muhammet Gür, Ali Hakkoymaz, Şeref Oğuz, Yusuf Özarslan niçin onu çok seviyordu? İlhan Öztin'in, Abdullah Eraçıkbaş'ın, Cemil Ertonga'nın, Latif Salihoğlu'nun, Mehmet Paksu'nun, Muammer Erkul'un yakın ilgisinin temelinde ne yatıyordu?

Geçen hafta kardeşi Nedim ile görüştüm. Bir kitap kadar olacak şiiri bulunduğunu söyledi. Evet şairdi, ama bunu pek kimse bilmezdi. Şair diye öne çıkmak istemezdi. O şiirlerden biri bende duruyor. "Fırtına I"i rahmete vesile olsun diye edebiyat alemine emanet etmek istiyorum: "Akşam ıssız bir ağaç biçiminde / Sırı dökülmüş aynalarda görünür / (Bakmak uzaklara dokunmaktır / Sen benim en alımlı gözlerimsin) / Bakışını duyar gibi güllerden / Tıpkı enli ve kalın hüzünlerden / Bana bir gülümseme biçer gibisin / Benim özel bir tarihim olmadı / Başlamak için en ilkel gereçlerle / İlk kumaşı biçenlerin tüylü sıkıntısına / Duyulurdu bungan ve boğumık / Sağrıları tere batmış at biçimlerinin / Sazlıklarda dolu dizgin koşturulduğu / (Sen benim fırtına gecelerimsin.)"

Genç yaşta yitirdiğimiz edebiyatçıları anlattığım Edebiyatımızda Hüzün kitabımda Mustafa Polat da yer alıyor. En kederli sayfalar ona, tanıdığım bu aziz dosta ayrılmıştır. Vefatından sonra müşterek arkadaşımız Sefa Kaplan'la yaptığı röportajı, çıkardığımız Doğuş gazetesinde yayımlamıştım. O metinde, röportaj sanatında konuşan kadar konuşturan kişinin de önemli olduğunu görürüz. Zira Mustafa, Sefa'ya çok önemli sorular yöneltmişti. Yararlanarak okunabilecek olan bu röportajı Sanatalemi.net sitesinde yayımlattım. Okumakta fayda var.

Mustafa Ramazan Polat, bir mübarek Ramazan sabahında Rabbine kavuşmuştu. Arkadaşlarıyla sahura kalkmış, ardından uyumaya gitmiş, bir daha da uyanamamıştı. Coşkun'un kardeşi Erhan, sabahleyin uyandırmaya gittiğinde "Mustafa abi"sinin cansız bedeniyle karşılaşmıştı. Emanetini çoktan sahibine teslim etmişti. İnancı sağlamdı, oruçlu olarak sonsuzluk alemine uçup gitmişti.

"Şiirin Uçları" diye bir incelemesi vardı, basılmadı. Vefatından yaklaşık birkaç ay önce Bebek'te karşılaşmıştık. Çalıştığı gazete kadrosunu yapmamış, o da başka bir gazeteye geçeceğini söylemişti ayaküstü sohbetimizde. Üniversitede yüksek lisansa hazırlık yapıyordu. Ani vefatı bir bomba tesiri uyandırmıştı sevenleri arasında. Eyüp Sultan'da yer bulunmuş ve oraya defnedilmişti. Şimdi Eyüp Mezarlığı'nın yüksek tepesinde Bediüzzaman Hazretleri'nin talebeleri Zübeyir Gündüzalp, Sadullah Nutku, Mustafa Nezihi Polat, Bayram Yüksel ve diğer ağabeylerin yanıbaşında. Sefa Kaplan, bu ölüm üzerine sarsıcı bir şiir yazmıştı: "Vedaın Vakti Gelir". Türk Edebiyatı dergisinde o zaman yayımlanan şiirde, bir can dostu kaybetmenin derin hüznü hissediliyor. Ölüm gibi uzun, anlamlı ve derin bir şiir: "u00c2lemi sonsuz sabır rahmetiyle var eden / Kopartır iplikleri u2013 ölüm ecel bahane / Vedaın vakti gelir."

ESKADER bu haftaki "Babıali Sohbetleri"ni Mustafa Polat'a ayırdı. Dostlarıyla 25 Eylül Perşembe günü Timaş Kitapkahve'de buluşup onu anacağız. Saat 18.00'de başlayacak toplantıya okurlarım davetlidir. Erken yola çıkan huzur gemisinin serencamını dinlemek gerek. Temiz ruhuna rahmet olsun.