Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2440.72
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Mutluluk: Anı yaşamak mı? Düşüncesizlik mi?

“Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime, toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.” Nazım Hikmet

Umut ve mutluluk arzusu ve düşünce yeteneği, insanın belki de en değerli zenginliğidir. Çoğu zaman insan, mutluluk arzusunu nasıl gerçekleştireceğini ve neyi düşünmesi gerektiğini bilmemektedir. Kişiler, büyük ölçüde yaptıklarının ve yaşadıklarının dışında olan konuları, hayalleri ve arzuları düşünerek düşünce yeteneklerini ve mutluluk arzularını harcamaktadırlar. İnsanların yaşamadıklarının dışında şeyler düşünmeleri, onları gereksiz, bıktırıcı, boğucu ve bunaltıcı duygularla, hayallerle ve arzularla karşı karşıya getirmektedir. Yaşamadığımız ve yapmadığımız şeyler uğruna mutluluğumuzu, aklımızı ve düşüncemizi harcamaya ihtiyaç ve gerek yoktur. Mutlu olmak için kişinin, düşüncesini ne için kullandığı büyük önem taşımaktadır. Düşüncelerimizin mutluluğu belirleyen güçler olduğunu unutmamak önemlidir.

Serseri mayın gibi ne zaman neyi düşüneceğini bilmeyen bir bilişsel ve zihinsel dünyaya sahip olmak, duygu, düşünce, düş ve davranış dünyalarımızı altüst etmektedir. Duygular ve düşünceler ormanında kaybolmuş gibi gezinen bir zihin dünyası, varlığımızı bir bütün olarak yıpratmakta, yormakta ve yıkmaktadır. Serseri nitelikte bir düşünce dünyasına sahip olmanın duygusal maliyeti çok ağır, katlanılmaz ve kaldırılmaz olmaktadır. Serseri düşüncelerle baş etmek neredeyse imkansız gibidir. Düşünceden düşünceye serserice dalmak, düşündüklerimizin yaşadıklarımızla ve yaptıklarımızla bir ilgisinin olmaması, her açıdan bizi mutsuz ve doyumsuz yaparak iyilik halimizi tehdit etmektedir. Çoğu zaman yaptıklarımızdan ziyade, hayali olarak gelecekte yapacaklarımızı düşünerek kendimizi yormakta ve yıpratmaktayız. Serseri düşünceler, ana ve gerçeğe dair olmaktan ziyade, geçmişe ve hayali olana dairdirler.Düşünce dünyamızın serseriliğinin maliyeti, mutsuzluk, doyumsuzluk ve kötürümlüktür.

Düşünceler arasında kaybolmak veya düşünce serseriliği olarak ifade ettiğimiz durum, hayatımızın neredeyse bütün aktivitelerini kapsamaktadır. Yediğimizden, içtiğimizden, konuştuğumuzdan, seyrettiğimizden, çalıştığımızdan ziyade o anda yapmadığımız şeylerle çok meşgul olmaktayız. Zihnimize, ana dair olmayan düşünceler kolaylıkla egemen olmaktadır. Geçmişte olanlar ve hayali bir gelecekte olabilecekler, çoğu zaman zihnimizi meşgul etmektedir. İnandıklarımızı, ilişkilerimizi, bağlılıklarımızı, ilgilerimizi ve beklentilerimizi, mevcut anı ıskalayıp geçmişe veya muhayyel geleceğe bağımlı olarak kurgulamaktayız. Mutlu olmak için, mevcut anı ıskalamayan bir bilişsel ve düşünsel dünya oluşturmalıyız. Anı ıskalamayan bir düşünce dünyası, mutluluk, iyilik hali ve doyum için önemli bir gerekliliktir.

Yaptıklarımıza ve yaşadıklarımıza tam olarak angaje olduğumuzda ve varlığımızı tam olarak onlara dahil ettiğimizde, yaşamsal doyum sağlamak mümkün olabilir. Yaptığımız işe, konuşmaya veya ilişkiye tam olarak varlığımızı kattığımızda mutlu olma olasılığımız daha yüksek hale gelmektedir. Dalgın olduğumuzda, uyuşuk ve ilgisiz olduğumuzda, dudak ucuyla bir şeye karşılık verdiğimizde mutsuz olma ihtimalimiz artmaktadır. O anda yaptığımız işleri, ilişkileri, ilgileri ve konuşmaları düşünmek, bizi mutlu edebilir. Yapmadığımız, belkide hiç yapmayacağımız hayali işler için düşüncelerimizi harcamak, bizi mutsuzluğa, doyumsuzluğa ve kötülük hallerine sürükleyebilir. Anı yaşamak, düşünmek, düşlemek ve yapmak, önemlidir. Mutlu olmak için o anda olanı duymalı ve ana olana duyarlı olmalıyız.

Mutluluk, yaşadığımız anın dışında bulacağımız bir durum değildir. Yaşadığımız her an, mutluluğu bulabileceğimiz bir fırsattır ve imkandır. İçinde bulunduğumuz anın dışında mutluluğun bulunabileceğni sanmak, büyük bir yanılgı ve yanılsamadır. Anın dışında serseri düşüncelere enerjimizi harcamak, kendimizi mutsuz etmekten başka bir sonuç doğurmamaktadır. Anın değerini bilmeli ve bizi mutsuz eden bütün serseriliklere karşı kendimizi yenilemeliyiz. Nazım Hikmet’in Masalların Masalı şiirinde anlattığı gibi, anı derinliğine yaşamak, hayatı, doğayı ve ruhu bir bütün olarak aydınlatmakta, mutlulukla ve umutla doldurmaktadır: “Su başında durmuşuz çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz. Su serin, çınar ulu, ben şiir yazıyorum, kedi uyukluyor, güneş sıcak, çok şükür yaşıyoruz. Suyun şavkı vuruyor bize çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.”