Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Ekim 2015

NE OLACAK HALİMİZ

Dönüp dolaşıp aynı konuları anlatıp duracağız çünkü unutkanlık artık milletimizin ruhuna işlemiş. Unutkanlık ve kör dövüşü. Yaşanlara bakıp da hala nasıl böyle düşünüyorlar dediğimiz o kadar çok kişi ve grup var ki. Mesele derin, derdimiz ülkemiz. Bunun bile idrakine varamadan günübirlik ayak oyunlarıyla akıl çalmaya çalışanlar var.

Son bir haftada yaşananların sadece birkaçına göz atalım. Merkel Türkiye'ye gelecek, bir grup akademisyen Merkel'e gelme diyerek mektup yazıyor. Sebebi de şu; Eğer Merkel gelirse hükümeti ve Cumhurbaşkanı meşru hale gelmiş olacakmış. Böyle bir akıl, böyle bir izan olabilir mi? Kimlerin yönettiği belli olan akademisyenler millet iradesini hiçe sayarak Merkel'e gelme diyor. Meşrulaştırmak demek ne kadar zihin bulanıklığı içinde olduğunu gösterir bazılarının.

Başbakan ile görüşen Kılıçdaroğlu, meydanlara çıkıp Başbakan'la görüştüğü şeyleri söylerse Başbakan'ın zor durumda kalacağını söyleyerek tehditler savuruyor "söylerim haa" diyerek her fırsatta. Devlet sırrı diye bir özel çizgiden haberi mi yok Kılıçdaroğlu'nun yoksa devlet, millet kavramlarının özüne inmek çok da işine gelmiyor mu?

Devlet Bahçeli'nin katıldığı bir televizyon programında 1 Kasım sonrasında ülkede kaos çıkabilir demesi, ülkeyi her türlü şiddet ortamından uzak tutması gereken, vatanını, milletini sevdiğini söyleyen bir lidere çok da yakışmadı gibi görünüyor.

Katil devlet diyerek hadsizliğin sınırlarını alt üst edenlerin, teröristler hastaneleri bombalarken seslerinin çıkmaması hangi değer yargısı ile açıklanabilir?

Ya televizyonda yüzyılın rezaleti olacak bir rezilliğe imza atan ilahiyatçının, tiyatrocunun yaptıklarına ne demeli? İşi, Kuran ve dini hakikatleri anlatmak olan ama bunu hayatının hiçbir aşamasında gerçekleştirmeyen birinin çıkıp galiz bir şekilde küfretmesi ve bunu da salondaki bayanlar dahil herkesin büyük bir mutlulukla alkışlaması, daha sonra tiyatrocunun çıkıp küfürle birlikte kendini şirin göstermeye çalışması hangi sanat adamlığıyla açıklanabilir? Bunun tam tersini hayal edin bir anlık. Koparılacak fırtınayı hayal bile etmek insanın aklını zarara uğratıyor.

Kişisel hırsları yüzünden, isimlerinin başındaki süslü makam ifadelerinin cazibesiyle seçim için kolları sıvayan sözüm ona vatansever siyasetçiler elbette biliyorlar kime hizmet ettiklerini. Binde bir bile alamayacak bir parti liderinin konuşmasını dinledim bu hafta; "Biz iktidara geldiğimizdeu2026" diye cümleye başladı ya nutkum tutuldu kaldım. Bu cümleyi muhalefet liderleri doğru düzgün kullanmıyor ama binde birlik lider iktidar hayallerine kapılmış bile. Hem de en az yirmi yıldır devam eden bir hayal. Hani son zamanların meşhur sözü var ya; "Ona ne içirdiyseniz aynısından bende istiyorum." diyesi geliyor insanın. Bu kadar ümit var olmak için sağlam bir kafa taşımak imkansız görünüyor.

Unutma, unutturma deniyor sürekli ama unutmayan yine bizler oluyoruz. Biz diyoruz ki bir an olsun Türkiye'nin eski halini gözlerinizin önüne getirin. Getirmek istemiyorlar çünkü biliyorlar ki biraz olsun hatırlasalar taşlar yerinden oynayacak. Koltuğuna kurulan liderlerin koltukları sallanmaya başlayacak. Ezberlenmiş yalanlarla çamur atmayı daha gerçekçi görüyorlar.

Ağızlarında bir hırsız lafıdır dolaşanlara sormak gerek. 12 yıl önce ülkede taş üstüne taş konmadığı zamanlarda devletin gelirleri nereye gidiyordu acaba? Kim yiyordu da o kadar geliri ki hizmet edecek parası bile yoktu devletin. Kendi halinde yaşayanlar ağızlarını açıp bir şey sormaya bile cesaret edemiyordu.

Devlettir, elbet yapacak diyenlere de soralım; Ak Parti'den önce hiç böyle bir şey söylemek kimsenin aklına geliyor muydu acaba? Belki geliyordu da rahat ve demokratik denen o zamanlarda ağızlarını açmaya mı korkuyorlardı acaba? Şimdi görüyoruz, ağzını açan her türlü ahlak dışı cümleyi kullanıyor devletin en tepesindekilerden başlayıp işlerine gelmeyen herkes için.

Güzel günler gelecek demek için olaylara duygusal yaklaşmamak gerek. Eski sevdaları, göbek bağıyla olan bağlılıkları bir kenara bırakarak ateş çemberine dönmüş dünyada bir çıkış bulabilmek için birlik olma zamanı. Belki de bir daha keşke bile diyecek vaktimiz olmayacak.